Her insanın nasihate ihtiyacı vardır. Devleti idare edenlerin ihtiyacı ise, herkesten daha çoktur. Çünkü idarecilerin işleri, yalnızca kendilerini değil, idare ettiklerini de ilgilendirir. Onun içindir ki, idareciler, zaman zaman topluma karışmalı, dertlerini ve sorunlarını yüz yüze dinlemelidirler. Geçmişte idareciler, hatta padişahlar, tebdili kıyafetle bunu yapıyorlardı. Dahası, nasihate de büyük önem veriyorlardı. Bu önem, edebiyatımızda ‘nasihatname’ yazma geleneğini oluşturmuştu. Âlimlerimiz dini, ahlâki ve sosyal konuları içeren nasihatnameler yazarak idarecileri uyarıyorlardı. Bazen de idarecilerin bizzat kendisi, nasihatname yazılmasını talep ediyordu.
Günümüzde, “demokrasi var, özgürlükler alabildiğini genişledi” deniliyor, ama idarecilere nasihat etmek ne mümkün. Böyle bir şeyi asla kabul etmezler. Onu bir zafiyet ve eksiklik kabul ederler. Bu, yanlıştır ve mağrurluktur. İdarecilerin mağrur olma hali, çok tehlikelidir. Birçok çatışmalar ve savaşlar, idarecilerin mağrurluğundan çıkmıştır. Aslında mağrurluk, idarecinin en zayıf noktasıdır.
Bu girişten sonra, üzülerek ifade edelim, Başbakan Erdoğan, mağrurluğa kapılmış durumdadır. Devleti ve milleti uçuruma sürüklemeden, onun bu mağrurluktan kurtarılması gerekir. Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Beni Asfar’ın güzel bir takım meziyetleri vardır. Onlar ittifak ederler, icabında meliklerini bile terbiye ederler.” Demek ki, en üst idareciler dahi terbiye edilebilir, yani yanlıştan döndürülebilir. O görev de, ilk olarak idarecilerin en yakın çalışma arkadaşlarına düşmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde bu görev yerine getirilmiyor. Hâlbuki idarecileri hesaba çekmek, idare edilenlerin hem hakkı, hem de görevidir.
Tarihe baktığımız zaman, idarecileri abat edenin de, berbat edenin de yanındakiler olduğunu görürüz. İdarecileri berbat edenler, ona doğruyu ve gerçeği söylemeyen dalkavuklardır. Hz. Ali (ra) idarecilerin, dalkavukları yanından uzaklaştırmalarını söyler ve devlet adamlarına şu nasihatte bulunur: “Alkışa ve yersiz övgüye müsamaha etmek insanı büyüklenmeye sevk eder ve kibre yaklaştırır. Sakın insanların iyisi ile kötüsü, senin yanında bir olmasın. Zira onları böylece eşit görmek, bir tarafta iyileri iyilikten soğuturken, kötülerin de fenalığa olan meylinde onlara cesaret verir.”
İngiliz devlet adamı William Pitt, “Güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlak yozlaştırır.” der. Machiavelli de şöyle der: “Güç isteği sürekli bir tatminsizlik doğurur. Güç elde ettikçe daha fazla güç elde etme isteği kamçılanır.” Başbakan Erdoğan, işte bu hali yaşamaktadır. Başkanlık sistemini istemesinin bir nedeni de budur. Hâsılı, nasihatname geleneğini bugünün şartlarına uyarlayarak, Başbakan Erdoğan uyarılmalıdır. Bunu yapacak olan Başbakanın kadrosundan başka, medya olabilir. Ama maalesef, medyamız da büyük oranda millilik vasfını yitirmiş, egemen güçlerin çıkarı peşinde koşmaktadır. Bir başka deyişle medyamız, milletimize karşı ‘soyut savaş’ yürütmektedir. İnsanların zihinlerindeki savaşı ifade eden soyut savaş, somut savaştan daha tehlikelidir. Deniliyor ki: “Zihinlerdeki soyut savaş kazanıldığında, somut savaşa gerek kalmaz.” Evet, bütün olumsuzluklara rağmen, şunu da kaydetmek gerekir. Ülkemizde istisna medya mevcuttur. Yazılı basında istisnaların başında da ‘Yeni Mesaj’ gazetesi gelmektedir. Gazetemizin köşe yazıları ve özellikle de Prof. Dr. Haydar Baş’ın yazıları, nasihatname kabilinden yazılardır. Başbakanın çevresinin bu yazılardan yararlanmasını ve Başbakanı da yararlandırmasını tavsiye ederiz.
Günümüzde, “demokrasi var, özgürlükler alabildiğini genişledi” deniliyor, ama idarecilere nasihat etmek ne mümkün. Böyle bir şeyi asla kabul etmezler. Onu bir zafiyet ve eksiklik kabul ederler. Bu, yanlıştır ve mağrurluktur. İdarecilerin mağrur olma hali, çok tehlikelidir. Birçok çatışmalar ve savaşlar, idarecilerin mağrurluğundan çıkmıştır. Aslında mağrurluk, idarecinin en zayıf noktasıdır.
Bu girişten sonra, üzülerek ifade edelim, Başbakan Erdoğan, mağrurluğa kapılmış durumdadır. Devleti ve milleti uçuruma sürüklemeden, onun bu mağrurluktan kurtarılması gerekir. Peygamberimiz (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Beni Asfar’ın güzel bir takım meziyetleri vardır. Onlar ittifak ederler, icabında meliklerini bile terbiye ederler.” Demek ki, en üst idareciler dahi terbiye edilebilir, yani yanlıştan döndürülebilir. O görev de, ilk olarak idarecilerin en yakın çalışma arkadaşlarına düşmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde bu görev yerine getirilmiyor. Hâlbuki idarecileri hesaba çekmek, idare edilenlerin hem hakkı, hem de görevidir.
Tarihe baktığımız zaman, idarecileri abat edenin de, berbat edenin de yanındakiler olduğunu görürüz. İdarecileri berbat edenler, ona doğruyu ve gerçeği söylemeyen dalkavuklardır. Hz. Ali (ra) idarecilerin, dalkavukları yanından uzaklaştırmalarını söyler ve devlet adamlarına şu nasihatte bulunur: “Alkışa ve yersiz övgüye müsamaha etmek insanı büyüklenmeye sevk eder ve kibre yaklaştırır. Sakın insanların iyisi ile kötüsü, senin yanında bir olmasın. Zira onları böylece eşit görmek, bir tarafta iyileri iyilikten soğuturken, kötülerin de fenalığa olan meylinde onlara cesaret verir.”
İngiliz devlet adamı William Pitt, “Güç yozlaştırır. Mutlak güç mutlak yozlaştırır.” der. Machiavelli de şöyle der: “Güç isteği sürekli bir tatminsizlik doğurur. Güç elde ettikçe daha fazla güç elde etme isteği kamçılanır.” Başbakan Erdoğan, işte bu hali yaşamaktadır. Başkanlık sistemini istemesinin bir nedeni de budur. Hâsılı, nasihatname geleneğini bugünün şartlarına uyarlayarak, Başbakan Erdoğan uyarılmalıdır. Bunu yapacak olan Başbakanın kadrosundan başka, medya olabilir. Ama maalesef, medyamız da büyük oranda millilik vasfını yitirmiş, egemen güçlerin çıkarı peşinde koşmaktadır. Bir başka deyişle medyamız, milletimize karşı ‘soyut savaş’ yürütmektedir. İnsanların zihinlerindeki savaşı ifade eden soyut savaş, somut savaştan daha tehlikelidir. Deniliyor ki: “Zihinlerdeki soyut savaş kazanıldığında, somut savaşa gerek kalmaz.” Evet, bütün olumsuzluklara rağmen, şunu da kaydetmek gerekir. Ülkemizde istisna medya mevcuttur. Yazılı basında istisnaların başında da ‘Yeni Mesaj’ gazetesi gelmektedir. Gazetemizin köşe yazıları ve özellikle de Prof. Dr. Haydar Baş’ın yazıları, nasihatname kabilinden yazılardır. Başbakanın çevresinin bu yazılardan yararlanmasını ve Başbakanı da yararlandırmasını tavsiye ederiz.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018