Prof. Dr. Haydar Baş’ın Ehl-i Beyt Külliyatını yazmaya başladığından bu yana, hem eserlerdeki bilgilerden, hem bu konuda
düzenlenen programlarda ulaştığımız
bilgilerden sonra siz değerli okurlarımızla bu
bilgileri her fırsatta paylaşıyoruz.
Bu konuda olumlu tepkilerin yanında bazı olumsuz tepkilere de maruz kalıyoruz. Olumlu tepkilere olan sevincimizin yanında olumsuz tepkiler de tabii ki bizleri üzmektedir. Üzülme sebebimiz; gerçekten nefsi değil, doktorun tedaviyi reddeden hastasına karşı üzüntüsü gibi bir üzüntüdür.
Bizim bu konudaki tavrımız bellidir. Bize ulaşan gerçek bilgileri biz de gücümüz
nispetinde başkalarına ulaştırmaya
çalışıyoruz. Aynı zamanda bu yaptığımız Peygamberimizin bize Veda Hutbesindeki emrini yerine getirmektir.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Veda Hutbesinde şöyle buyuruyor;
“Ashabım! Muhakkak Rabbinize
kavuşacaksınız. O’da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve
birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu
vasiyetimi, burada bulunanlar,
bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan
birisine ulaştırmış olur.”
Burada verilen görev; kendisine Peygamberimizin sözü ve fiili ulaşan herkesedir. Siz de sizden sonra size ulaşan gerçek bilgileri başkalarına ulaştırmak
zorundasınız. Bu peygamber efendimizin bir emridir.
Ehl-i Beyt’i sevmek ve onların yoluna tabi olmak Yüce Allah’ın Kuranında ve Yüce Peygamberimizin Hadislerinde emredilmiş, hidayete ve Allah’ın rızasına ulaşma
sebebidir. Gözlerden ve gönüllerden uzak tutulan bu gerçekler imanın olmazsa olmaz şartları arasında olduğundan bu bilgileri usanmadan bıkmadan ve hiçbir zorluk karşısında yılmadan; öğrenmeye, yaşamaya ve paylaşmaya devam edeceğiz.
Daha iyi anlaşılmak amacıyla, tekrarında fayda olduğu için birkaç Ayet ve Hadisi Şerifi tekrar sizlerle paylaşacağım;
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde; “Benim Ehl–i Beyt’imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh’un kavmi içerisindeki Hz. Nuh’un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur.” Buyurmuştur. (Suyuti, Tefsir–i Hulafa, s.573; Taberani, Mu’cem’ül Kebir, s. 78)
Bir Ayeti Kerimede de Ehl-i Beyt’in Allah tarafından koruma altına alındığını haber
vererek onlara Hak katında verilen değer işaret edilmiştir.
“Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (her türlü günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab, 33)
Onun emanetleri hükmünde olan neslini sevmemizi yüce Allah emir buyurmuştur;
“De ki, Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık yakınlarıma (Ehl-i Beyt’ime) sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şura, 23)
Ama ne yazık ki bu ana kadar insanlık
Ehl-i Beyt’in ne yoluna, ne fiillerine, ne de temsil edenlerine istenilen önemi veremedi ve onlarla bir türlü bütünleşemedi. Sevmek bir tarafa, onlara insanlık dışı muameleleri reva gördü… Ve bu nedenle de insanlık
kurtuluştan uzak kaldı.
Allah’ın sevdiği ve seçtiği Ehl-i Beyt’e gereken önem verilemeyence ve onlara gönül planında yer verilmeyince hak edilen ilahi kader gereği özelde Müslümanlar, genelde de
insanlık battıkça battı. Yaşananlar ve gelinen netice açıkça bunu teyit etmektedir.
İnsanlığın kurtuluşu ve mutluluğu için bu kadar önemli olan Ehl-i Beyt meselesi hakkında ne kadar yazsak, ne kadar konuşsak azdır. Bizim imanda
hassasiyetimizi anlamaktan uzak bazı
aymazlar bu konunun önemini anlamadıkları için bizi gereksiz yere eleştirmeye
kalkışıyorlar.
Ama olsun, bizim onlara doktorun
hastasına yaklaştığı hassasiyette
yaklaşmamız lazımdır. Şunu açıkça
bilmekteyiz ki; kişiler ancak bilmedikleri
şeyleri inkâra kalkışırlar. Usanmadan
bıkmadan bu gerçekleri anlatmalıyız,
konuşmalıyız… Karşılığını da ancak ve ancak Yüce Allah’tan beklemeliyiz.
düzenlenen programlarda ulaştığımız
bilgilerden sonra siz değerli okurlarımızla bu
bilgileri her fırsatta paylaşıyoruz.
Bu konuda olumlu tepkilerin yanında bazı olumsuz tepkilere de maruz kalıyoruz. Olumlu tepkilere olan sevincimizin yanında olumsuz tepkiler de tabii ki bizleri üzmektedir. Üzülme sebebimiz; gerçekten nefsi değil, doktorun tedaviyi reddeden hastasına karşı üzüntüsü gibi bir üzüntüdür.
Bizim bu konudaki tavrımız bellidir. Bize ulaşan gerçek bilgileri biz de gücümüz
nispetinde başkalarına ulaştırmaya
çalışıyoruz. Aynı zamanda bu yaptığımız Peygamberimizin bize Veda Hutbesindeki emrini yerine getirmektir.
Âlemlere Rahmet Hazreti Muhammed (s.a.v.) Veda Hutbesinde şöyle buyuruyor;
“Ashabım! Muhakkak Rabbinize
kavuşacaksınız. O’da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönmeyiniz ve
birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu
vasiyetimi, burada bulunanlar,
bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan kimse bunları daha iyi anlayan
birisine ulaştırmış olur.”
Burada verilen görev; kendisine Peygamberimizin sözü ve fiili ulaşan herkesedir. Siz de sizden sonra size ulaşan gerçek bilgileri başkalarına ulaştırmak
zorundasınız. Bu peygamber efendimizin bir emridir.
Ehl-i Beyt’i sevmek ve onların yoluna tabi olmak Yüce Allah’ın Kuranında ve Yüce Peygamberimizin Hadislerinde emredilmiş, hidayete ve Allah’ın rızasına ulaşma
sebebidir. Gözlerden ve gönüllerden uzak tutulan bu gerçekler imanın olmazsa olmaz şartları arasında olduğundan bu bilgileri usanmadan bıkmadan ve hiçbir zorluk karşısında yılmadan; öğrenmeye, yaşamaya ve paylaşmaya devam edeceğiz.
Daha iyi anlaşılmak amacıyla, tekrarında fayda olduğu için birkaç Ayet ve Hadisi Şerifi tekrar sizlerle paylaşacağım;
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadislerinde; “Benim Ehl–i Beyt’imin sizin içinizdeki misali, Hz. Nuh’un kavmi içerisindeki Hz. Nuh’un gemisi gibidir. Kim gemiye binerse necat bulur, kim binmezse helak olur.” Buyurmuştur. (Suyuti, Tefsir–i Hulafa, s.573; Taberani, Mu’cem’ül Kebir, s. 78)
Bir Ayeti Kerimede de Ehl-i Beyt’in Allah tarafından koruma altına alındığını haber
vererek onlara Hak katında verilen değer işaret edilmiştir.
“Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (her türlü günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.” (Ahzab, 33)
Onun emanetleri hükmünde olan neslini sevmemizi yüce Allah emir buyurmuştur;
“De ki, Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık yakınlarıma (Ehl-i Beyt’ime) sevgiden başka sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Şura, 23)
Ama ne yazık ki bu ana kadar insanlık
Ehl-i Beyt’in ne yoluna, ne fiillerine, ne de temsil edenlerine istenilen önemi veremedi ve onlarla bir türlü bütünleşemedi. Sevmek bir tarafa, onlara insanlık dışı muameleleri reva gördü… Ve bu nedenle de insanlık
kurtuluştan uzak kaldı.
Allah’ın sevdiği ve seçtiği Ehl-i Beyt’e gereken önem verilemeyence ve onlara gönül planında yer verilmeyince hak edilen ilahi kader gereği özelde Müslümanlar, genelde de
insanlık battıkça battı. Yaşananlar ve gelinen netice açıkça bunu teyit etmektedir.
İnsanlığın kurtuluşu ve mutluluğu için bu kadar önemli olan Ehl-i Beyt meselesi hakkında ne kadar yazsak, ne kadar konuşsak azdır. Bizim imanda
hassasiyetimizi anlamaktan uzak bazı
aymazlar bu konunun önemini anlamadıkları için bizi gereksiz yere eleştirmeye
kalkışıyorlar.
Ama olsun, bizim onlara doktorun
hastasına yaklaştığı hassasiyette
yaklaşmamız lazımdır. Şunu açıkça
bilmekteyiz ki; kişiler ancak bilmedikleri
şeyleri inkâra kalkışırlar. Usanmadan
bıkmadan bu gerçekleri anlatmalıyız,
konuşmalıyız… Karşılığını da ancak ve ancak Yüce Allah’tan beklemeliyiz.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- 23 Nisan’a ulusal egemenlik açısından bakış / 24.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024
- 23 Nisan Bayramı Türk milletine hayırlı olsun / 23.04.2024
- Sorunlardan korkmayın! / 22.04.2024
- ‘Biz bitti demeden bitmez’ miş / 20.04.2024
- Timsah gözyaşları kanıma dokunuyor / 19.04.2024
- Emanetine biz sahip çıkacağız / 18.04.2024
- ‘Haydar Hoca ezber bozandı’ / 17.04.2024
- Ölüm sende dirildi / 16.04.2024
- Sensiz zifiri karanlıklardayız / 15.04.2024
- Şevval orucu ve kurtuluş namazı hakkında / 13.04.2024