Davos'ta oturum üstüne oturumlar düzenlenerek küresel kriz konuşuluyor, krizin nedenleri ele alınıyor. Ancak ortada somut bir çözüm sunan yok. Çözüm adına en net ses yine Türkiye'den çıktı. Geçtiğimiz hafta sonu Bursa'da Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'nin 7. Uluslar arası kongresi akademik bir katılımla gerçekleştirildi. Kongreye yüze yakın yerli ve yabancı bilim adamı katıldı. Kongrede tebliğ sunan bilim adamlarından Rusya'nın en önemli ekonomistlerinden biri ve Rusya Bilimler Akademisi'nden Prof. Dr. Yuri Gavrilets ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu yaptıkları konuşmada, hem mevcut ekonomik durumu hem Milli Ekonomi Modeli'nin ortaya koyduğu çözümlere değindiler.
MEM'de hem analiz hem de çözüm varKongrede sunduğu tebliğde Milli Ekonomi Modeli'ni komünizm ve kapitalizmle kıyaslayan Rusya'dan katılan Rusya Bilimler Akademisi üyesi Prof. Dr. Yuri Gavrilets şöyle konuştu: "Haydar Baş'ın eserleri beni hep heyecanlandırmıştır. Çünkü onun kitaplarında sistemli bir yaklaşım sergilenmiştir. Haydar Baş'ın eserinde iktisattaki mevcut durum analiz ediliyor, diğer yandan problemlerin halli için orijinal çözümler öneriliyor. Yalnız iktisadi bir sahada değil, Prof. Dr. Baş'ın tezlerinde sosyal ve siyasi sahada da yeni açılımlar görmekteyiz. Özellikle Milli Ekonomi Modeli'ndeki ana tema veya ilke olan "ihtiyaçlar sınırlı ihtiraslar sonsuzdur" yaklaşımı ve devletin para politikalarında, iktisattaki rolünün büyütülmesi veya yükseltilmesi. Tabi bu ilkeleri hayata geçirmek için güçlü bir kadronun olması şarttır. Özellikle de konu üzerinde uzman bir kadronun olması şarttır. Yani klasik batı kitaplarını okuyan, klasik fikirlerle yetişmiş olan insan değil. Bu fikri benimseyen ve anlayan, bu fikir doğrultusunda yetişmiş bir kadroya ihtiyaç söz konusudur. Çünkü bu batı düşüncesi artık krizle boğuşuyor ve oda kendi sistemi dışında bir arayış içinde."
Ekonomi küçülürken bankalar rekor büyüdü7. Uluslararası Milli Ekonomi Modeli Kongresi'nde tebliğ sunan Türk akademisyenlerden biri de Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu'ydu. Sunumunda Türkiye ekonomisinin vahim durumunu ortaya koyan Prof. Dr. Arslanoğlu şöyle konuştu: "2009'da Türkiye ekonomisinde yüzde 6 daralma yaşanırken, gerçek işsizlik oranı yüzde 30'lar düzeyinde artmış, ihracat ise yüzde 30 oranında azalmıştır. Buna karşılık finans kesiminde büyüme yüzde 9 oranında olup, bankalar krize rağmen karlarını yüzde 40 artırmışlardır. Çünkü bankalar Merkez Bankası kaynaklarını yüzde 11,25 ile alıyor ve en düşük yüzde 25 faizler satıyorlar. Yani hükümet bankaların spekülasyon yapmasına izin vermektedir. Oysa krizden çıkış için hükümetin finans kesimi yerine üreten, işçi, köylü ve esnaf kesimini desteklemesi gerekmektedir."
Haydar Baş'ın projeleri kanıtlandı"Hükümet yabancı kontrolündeki bankaları değil, kendi vatandaşını desteklemeli" diyen İbrahim Arslanoğlu, Milli Ekonomi Modeli'nin sosyal devlet projelerini ve bu projelerin dünyadaki uygulamalarını anlattı. Prof. Dr. Arslanoğlu şöyle konuştu: "Prof. Dr. Baş'ın ekonomi teorileri için sosyal kanıttan öte bir durum söz konusudur. Çünkü bu görüşler teorik olarak desteklenmesi şöyle dursun onlarca ülkede uygulanmaktadır. Örneğin Milli Ekonomi Modeli'ni ilk uygulayan Rusya ev hanımlarına maaş bağlayarak doğum yardımları yapmaya başlamıştır. Öte yandan tüketimi tetiklemek için İngiltere her vatandaşına 2500 sterlin, Almanya ise 500 euro vermeyi düşünmektedir. Vatikan ise kadınlara maaş bağlamanın bir görev olduğunu söylemiştir. Fakat Türkiye'de ise bunca yaşanan krize ve sefalete rağmen iktidar, muhalefet ve sözde aydınlar kendileri çare önermedikleri gibi bu konuda kapsamlı bir çözüm ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş'ın düşüncelerine karşı adeta kör ve sağırdırlar."
Prof. Dr. Baş tüketim krizini teşhis etmiştiKonuşmasında çözümün adresi olarak Milli Ekonomi Modeli'ni gösteren Prof. Dr. Arslanoğlu hükümetin ekonomi politikasına da eleştiriler de bulundu. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Arslanoğlu şöyle konuştu: "Prof. Dr. Haydar Baş yaşanmakta olan krizin bir üretim değil tamamen bir tüketim krizi olduğunu söylemiştir. Çünkü sermaye belli ellerde toplandığı için teknolojini de yardımıyla bol miktarda seri üretim yapılmakta fakat vatandaşta para olmadığı için üretilen bu mallara müşteri bulunamamaktadır. Oysa IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar Türkiye'deki bütün hükümetlere vatandaşlara fazla para vermemeleri gerektiğini aksi halde enflasyon olacağını Hıristiyanlığın teslis dogması gibi kabul ettirmiştir. Türkiye'ye akıl veren batılılar bunun yanlış olduğunu Prof. Dr. Baş sayesinde geç de olsa anlayarak tüketimi destekleyecek bazı tedbirleri devreye koydular ve devletçiliğe geri döndüler. Buna karşılık Türkiye tersine giderek 25 şeker fabrikasını özelleştirmeyi düşünmektedir. Nitekim bu fabrikalardan birkaçı satışa çıkarılmıştır. Zaten batı Osmanlı Devletinin çöküş döneminden beri Türkiye'ye karşı hep, "Dediğimi yap yaptığımı yapma" politikasını dayatmıştır. Nitekim bugün hükümet yetkilileri gerek Endülüs Emevi ve gerekse de Osmanlı Devletlerinin yıkılışına sebep olan dışarıya borçlanma, yabancılara toprak satışı, özelleştirme adı altında devlet kurumlarının yabancılara satılması ve misyonerliğin serbest bırakılması gibi uygulamaların içinde olmaları tarihten ders almadıklarını göstermektedir."