Devasa binalar yaparak, ülkenin her tarafını modern görünümlü hastanelerle doldurarak sağlık sorunu çözeceklerini zannettiler. Ama böyle olmadığı görüldü. "Binaların" hasta tedavi etmediği,"binaların yapımı için müteahhitlere" ödenen paraların sağlık sitemine bir katkı sağlamadığı ortaya çıktı.
Hastaların hizmete, doktora ulaşma süresi daha da uzadı.
Yeni düzenleme bunun bir kanıtı. Aşırı derecede hasta yoğunluğuna ulaşan acil servislerin yükünü azaltmak için, birçok hastanede gece saat 11'de kadar poliklinik hizmeti verilecek. Acil vakalar arasında "pek de acil olmayanlar!" polikliniklere yönlendirilecek. Şu sorunun cevabı verilmiyor: Hastanelere bu kadar yoğun hasta akışını sebebi ne?
Yetkililer hasta sayısının fazlalığı ile övünüyorlar. Eğer bir ülkede hasta sayısı habire artıyorsa bu durumdan sevinmek yerine "oturup ağlamanız" lazım. Adana Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Ökten'in dediği gibi "Hasta sayısını azaltarak övünün. Siz, toplumu iyileştirmemişsiniz, hastalandırmışsınız."
Bir yılda hastanelerde bakılan hasta sayısı 289 milyon. Bu bir dünya rekoru. Neredeyse nüfusun 4 katı kadar hastaneye başvuru var. Acile başvuran hasta sayısı 110 milyon. Sağlık politikasına yön verenler "İnsanlar neden acil hasta olmamalarına rağmen acil servislere gitme gereği duyar?" sorusuna cevap aramıyor. Çünkü insanlar basit bir hastalık için randevu almak uğruna günlerce telefon çevirme rezilliğinden bıktı. Çünkü insanlar haftalar, aylar hatta yıllar sonrasına randevu veren bir sistemden bıktı. Acil servise başvurayım, birkaç saat beklesem bile mutlaka bir doktora ulaşırım hesabındalar.
Toplumda "hastalaşma oranına" çok dikkat çekici bir örnek vereyim. Antakta Devlet Hastanesi üroloji polikliniğine son 10 ayda 54 bin hasta başvurmuş. Antakya'nın erkek nüfusu 180 bin, çocuk oranı yüzde 30 kabul edersek geri kalır 120 bin. Yani nerdeyse iki kişiden birinin ürolojik problemi var.
Sahi bu toplum neden böylesine "dehşet" boyutunda hastalıklı hale geldi.
Bu toplum neden diyabette, hipertansiyonda, kronik hastalıklarda, kanserde dünya ortalamasının üzerinde bir artış gösterir oldu?
Allah korusun kanser hastaları gidecek hastane bulamıyor,onkoloji bölümleri hasta kabul etmiyor. Ölümcül bir hastalığa yakalanmış bir vatandaşa dahi anında müdahalede bulunup, bir odaya alıp tedavisine başlayamıyorsanız "sizin yaptırdığınız o devasa hastane binaları" neye yarar?
Son yıllarda Türkiye, özel hastaneler cenneti oldu ki bu ayrı bir konu. Devletin sağlık politikaları çökerken, habire özel hastaneler açılıyor ve her biri yıldızlı otel konforuna göre dizayn ediliyor. On, on beş sene önce bir üniversite hastanesinde parasız ya da döner sermayeye ödenen cüzi bir ücretle yapılan ameliyatlar şimdi "özel hastanelerde" servet denilecek boyutta paralara yapılıyor.
Çünkü üniversite hastanelerinde o ameliyatları yapacak profesörler, uzmanlar çoktan özel hastanelere uçtu. İsim vermeyeyim, Türkiye'nin çok ama çok ünlü tıp fakültelerinde ve zamanında bu işin "beşiği olan fakültelerde" ilik nakli yapacak uzman yok, "filan özel hastaneye gidin" diyorlar.
Sevsinler sizin binalarınızı!
Acil servislerin önündeki yığılmaları önlemek marifet değil. Sağlık sistemi alarm veriyor. Randevu sisteminden, katkı paylarından, oda yokluğundan, tedaviye ayrılan sürenin azlığından, özel hastanelerin kucağına itilmekten, hasta sayısındaki patlamadan daha onlarca soruna, sağlık sistemi alarm veriyor.
Yaptığınız binaların pencereleri doktor olsun, asansörleri cerrahlık görevini alsın, merdivenler röntgen çeksin, masalar kolonoskopi, endoskopi yapsın!
Binalar sorunu çözmez beyler.
Sorun insan ve sistem sorunu.