FETÖ kumpası ortaya çıktıktan sonra siyasi cenahlarda "Bizim sorunumuz sadece Gülen grubuyla, diğer nur cemaatleriyle alıp veremediğimiz yok" şeklindeki politikaları nur cemaatine kanıtlama çabaları var.
Bu amaçla Said Nursi'yi anma toplantılarına devlet erbabı en üst düzeyde katılım göstermeye devam ediyor. Şu sıralar, Said Nusi'nin doğduğu Nurs köyünü ziyaret modası başladı. Daha önce İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun ziyaret ettiği Nurs köyünün bu defa başka ziyaretçileri vardı.
Önceki gün, Bitlis Valisi İsmail Ustaoğlu, İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Demir ve Emniyet Müdürü Yaman Ağırlar ile birlikte Said Nursi'nin doğduğu, Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünü ziyaret ettiler. Yanına il jandarma komutanını da alarak köye giden Vali Bey, müjdeli haberler de verdi: "İki yıl öncesine kadar ülkemizin her yerinden 100 binlerce kişinin gelerek eylülün ilk haftasında Said Nursi anma ekinlikleri katıldığını duyduk. 2018 yılında buranın turizm merkezi olacağına inanıyoruz."
E ne diyelim, yeni turizm merkeziniz mübarek olsun!
Son ziyaretçiler arasında askeri cenahtan bir temsilci olarak heyete katılan İl Jandarma Alay Komutanı'nı da görünce Said Nursi'nin askerlikle alakalı görüşlerini hatırlatalım istedik.
Her gün askerlerimizin şehit olduğu şu sıcak günlerde acaba Said Nursi askerlikle ilgili, Peygamber ocağı ile ilgili ne düşünüyordu?
Said Nursi taraftarlarının en çok övündükleri husus, onun Kafkas Cephesi'nde Ruslara karşı savaşa katılmasıdır. Acaba Said Nursi cephede Ruslara kurşun sıkmış mıdır, aktif olarak savaşa katılmış mıdır?
Bu konuda Nurcu yayınlarda tam efsane havası, uyduruk kerametlerle Said Nursi'yi havalara uçurma mantığı hakimdir. Kafkas Cephesi'ne giden Said Nursi, burada yazdığı İşaratül İcaz'da yine Hıristiyanlara seslenir ve şöyle der: "Kur'an size bütün bütün dininizi terk etmeyi emretmiyor. Ancak itikadınızı ikmal ve yanınızda bulunan esasat-ı diniyye üzerine bina ediniz diye teklifte bulunuyor." (İşaratül İcaz, s.55)
Halbuki Sadi Nursi'nin söylediğinin tam aksine Kur'an, Hıristiyanlara dinlerini tamamen terk etmelerini, teslis yerine Tevhid'e koşmalarını, İncil'e değil Kur'an'a inanmalarını, Hz. Muhammed'i son peygamber olarak kabul etmelerini emreder. Said Nursi Hıristiyanlara 'bütün bütüne dininizi terk edin' diye çağrıda bulunan Kur'an'ı adeta tahrif ederek, bunun tam tersini yansıtır risalelerine
Gelelim asıl meseleye, Said Nursi'nin askerlikle ilgili sözlerine:
Hıristiyanlara böylesine yoğun aşkı olan Said Nursi askerlik kurumuna ise hiç de öyle bakmaz. Risale-i Nur talebelerine çağrıda bulunarak askere gitmek yerine Kur'an çalışmak suretiyle zamanlarını daha iyi değerlendireceklerini ifade eder. (Lemalar, 100)
Oysa bir Müslüman pekâlâ hem Kur'an çalışır hem de askere gidebilir. Kur'an öğrenmek askere gitmeye mani değildir.
"Kur'an-ı Kerim'de "Sizinle savaşanlarla savaşın" (Bakara, 2) diye Müslümanlara emredilmiştir.
Ülkenin her tarafında haçlı askerlerinin çizmesi dolaşırken Said Nursi'nin nur talebelerine "askere gitmeyin!" diye fetvalar vermesi çok yadırganması gereken bir durumdur.
Kur'an öğrenmenin yolu da öncelikle özgür bir vatana sahip olmaktan geçer. Ülkeniz düşman tarafından istila edilmesine rağmen siz hala "Kur'an öğreneceğiz" diye gençleri askerden uzak tutacak fetvalar veriyorsanız, yazık size.
O yıllarda yani İstiklal Savaşı yıllarında Said Nursi'nin hafife aldığı tasavvuf erbabı ise başlarındaki hocaların arkasında 'Suffe alayları' olarak kurulan birliklerle beraber, Said Nursi'nin "onlar da cennete girecek" dediği kâfirlere karşı savaşmakla meşguldü.
Bütün bu gelişmelere bakınca Kafkas Cephesindeki savaşa sözümona katılıp, cephede yazdığı risalelerde 'Hıristiyanlara dinlerini tamamen terk etmemelerini' söyleyen, bu saçma sözlerine haşa, Kur'anı delil gösteren Saidi Nursi'nin cephe hattı ile görüşü budur.
Yani demek o ki, Said Nursi'nin köyünü büyük bir aşkla ziyaret eden bürokratik ve siyasi cenahın oy telaşını bir yana koyun, heyetteki komutana demem o ki "Sayın komutan! Said Nursi yaşasaydı şakirtlerine askere gitmeyin" diye talimat verecekti.
O halde askerliğe karşı olan bir kişinin doğduğu köyde ne keramet ola ki?