Gelişmeler ve zamanlama öylesine sıcak ve korku dolu parametrele içeriyor ki. Türk tankları Suriye'ye girmiş durumda. Türk ordusunun piyade unsurları ise ÖSO'ya bağlı birlikler! Türk ordusu ile ÖSO el ele ilk kez açık seçik savaşın içinde görüntü veriyor. Aynı saatlerde ABD Başkan Yardımcısı Biden, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde! Zamanlamaya bakın! Türk ordusu Suriye'de, Biden Meclis'te!
PYD'nin kontrolündeki bölgelerde askeri unsurlar bulundurarak, Suriye'deki Kürt unsurları açıkça destekleyen ve muhtemel bir Kürt devleti için zemin hazırlayan ABD yönetimi ise, Türk askerinin bu operasyonu ile ilgili şaşırtıcı bir açıklama yaparak "Türk askerine hava desteği vereceklerini" söylüyor.
Yani ABD uçakları vuracak, Türk askeri ilerleyecek!
İnanalım mı?!
Türkiye'ye habire füze atılan ve ülke güvenliğini tehdit eden Carablus'un IŞİD'den temizlenmesi elbette çok önemli. Ama bu temizlik sonrası Carablus 'kime teslim edilecek?'
Çok bilinmeyenli bir denklem bu?
Türk askeri Carablus'a mı yerleşecek?
Bu ihtimal zayıf? Zira Türk askeri sebebi ne olursa olsun Suriye topraklarında konuşlandığı an "işgalci" diye suçlanacak ve Suriye'de bulunan bütün askeri unsurların (Suriye, Rusya, ABD, İran, Hizbullah) hedefi haline gelecek.
Herkes, Türkiye'nin, ele geçirdiği toprakları ÖSO'ya vereceğini düşünüyor ama ne Rusya ne Suriye buna müsaade edecektir. Rusya'nın son gelişmeler ışığında Türkiye'ye yönelik sert açıklamalar yapma ihtimalini ve Putin'in Türkiye ziyaretini iptal edebileceğini göz ardı etmemek gerek.
PYD lideri Salih Müslüm ise Twitter hesabından,"Türkiye, Suriye batağında çok şey kaybedecektir" değerlendirmesini yapıyor. Bu değerlendirme kendisine ait yoksa müttefiki olan ABD'nin dolaylı mesajı mı zaman gösterecek.
Suriye tarafında Türk askeri ile yan yana fotoğraflanan ÖSO'ya ait unsurların bir bölümü (Nusra cephesi, Nurettin Zengi Tugayları) ABD tarafından terörist olarak kabul ediliyor. Aynı unsurlar Rus savaş uçakları tarafından sürekli bombalanıyor.
Böylesine çok bilinmeyenli bir denklemde dengeleri korumak, hiçbir ülkeyi kızdırmadan ya da küstürmeden Suriye topraklarında kara harekâtı yapmak elbette çok ama çok riskli.
Keşke "Emevi Camii'nde Cuma namazı kılma" hayaline kapılmasa idik ve bu hayal sonunda, 650 kilometresini PYD'nin kontrolüne terk ettiğimiz Suriye sınırımızın, hiç olmazsa son 60 kilometresini kurtarma gayreti ile "savaşın eşiğine gelmese idik."
İlginçtir; Türk dış politikası, terörle mücadele adı altında ve kendi ülkesinin güvenliğini sağlamak için, Türk askerinin Suriye topraklarına girmesine kadar uzandı ama aynı süreçte Suriye ordusunun, Suriye'nin güvenliğini sağlamak ve isyancı terör gruplarını önlemek için Suriye topraklarında yaptığı operasyonlara hep karşı çıktı.
Başbakan Binali Yıldırım'ın "Yaşadığımız sorunların temelinde Suriye politikası var" sözünü, 14 yıllık AKP iktidarı döneminin en anlamlı açıklaması olarak görüyorum ama bu itiraf önümüzdeki "adım adım derin ve dipsiz savaşa doğru sürüklendiğimiz" gerçeğini engelleyemiyor.