Son aylarda meydana gelen iki önemli olayı masaya yatıralım:
Bir: Rus savaş uçağının Türkiye tarafından düşürülmesi.
İki: Şii din adamı Nemr Bakır El Nimr'in idam edilmesi.
Birincisi, ABD'nin baş düşmanı olan bir ülkenin uçağı, ikincisi İsrail ve ABD'nin baş düşmanı bir ülkenin, İran'ın taraftarı din adamı.
Birinci olayın sonucunda, köklü ilişkiler içinde bulunan ve bu ilişkilerin ABD'yi hayli rahatsız ettiği Türkiye ve Rusya'nın arası bozuluyor, savaş çığlıkları atılıyor.
İkinci olayın sonucunda ise Suudilerle İran arasında karşılıklı sert atışmalar başlıyor, elçilik binaları yakılıyor, her an patlayacak bir sıcak temasın ayak sesleri duyuluyor.
Türkiye ve bölge yeni bir dönemin eşiğine getiriliyor.
Bir anda Rusya'dan koparılan Türkiye, aşiret çapulcularından devşirilen kıytırık bir ordusu olan Suudi Arabistan'ın önderliğindeki bir ittifaka "terörle mücadele" adı altında yamanıyor. Koskoca Türk ordusu; Akit gazetesinin TSK'ya atfen uydurduğu "Hasan Karakaya haksızlığa karşı dik duran bir isimdi" mesajını dahi yalanlayamayacak bir hale getirilmiş koskoca Türk ordusu, Suudi Arabistan'ın emir komutasına giriyor.
İran'la İsrail arasında her an patlaması planlanan silahların yerine İran'la Suudi Arabistan arasında silahların patlaması planlanıyor. Birleşik Arap Emirlikleri Bahreyn ve Katar zaten Suudilerin doğal müttefiki. Türkiye zaten "baş müttefik ve baş mücahit!"
Müslüman Müslüman'ı vursun nitekim! Arap Baharı bunu gerektiriyor.
Al sana ümmeti Muhammet arasında yeni bir "İslam kıyımı" daha.
Suudi Arabistan, Yemen'de oldukça sıkışmış durumda. Kısa süre önce Yemen milli ordusu, Aden'deki Suudi ittifakına mensup askerlerin karargâhına düzenlediği saldırıda 200 asker öldürülmüştü. Bu füze operasyonu sonucu Suudi özel kuvvetler komutanı, Birleşik Arap Emirlikleri'nden bir komutan, karargâh komutanı ve çok sayıda müttefik asker öldürüldü. Ayrıca müttefiklere ait 3 adet Apaçi helikopteri, 40'tan fazla askeri araç imha edildi.
Suudilerin "terörist" dediği Şii milislerden oluşan Yemen ordusu, bu büyük saldırının ardından halk komiteleriyle birlikte Arabistan'ın emniyet merkezi sayılan Cizan şehrinin El-Karn bölgesini kontrol altına aldı.
Yani Suudiler "şehirlerini ve kasabalarını" kaybettikleri bir savaşın içindeler.
Bu ağır darbenin ardından Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Riyad'a gitti ve Suudilerin önderliğinde "teröre karşı bir ittifak" kurdu.
Böylece Türk ordusu,"Vahabi" mantığına göre terör olarak değerlendirilecek Suriye, Yemen ve Irak gibi bölgelerde özgürlük mücadelesi veren bütün meşru güçlere karşı savaşmak üzere, Suudi ittifakının bir neferi haline getirilmiş olacak.
Bir gün Yemen'de öbür gün Suriye'deki Hizbullah ya da İran güçleriyle çatışma ihtimali çok yüksek bir pozisyon çıkıyor önümüze.
Ve tabi bu oyunu engelleyecek tek devlet olan Rusya ile de "profesyonel bir biçimde" aramız bozuldu!
Emperyalizmi tebrik etmek lazım.
Bugüne kadar bu topraklarda ve bu coğrafyada defalarca uygulamaya koydukları bir planı tekrar ve yeni figüranlarla devreye koyuyorlar.
Siz en iyisi Ahmet Ümit'in son romanı "Elveda Güzel Vatanım"ı okuyun.
Osmanlı'yı çöküşe götüren İttihat ve Terakki zihniyetinin o kuru hamaset kokan "vatan-millet" sevdasının bir ülkeyi nasıl batırdığının acı hikâyesini okuyun.
Ya da bu satırların yazarının kaleme aldığı 'Büyük Oyunların Bataklığında' adlı kitabı.
Batışa az kaldı zira.
Ne okursanız kârdır!