Erdoğan'ın uçağı daha Amerika'ya inmeden Türkiye'ye yönelik silah satışı yasağı gündeme geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı, kongreye verdiği silah satış bildirisini geri çekti. Yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın korumalarının kullanması için bu yılın başında ABD'li bir silah şirketinden alınacak olan 1.2 milyon dolar değerindeki yarı otomatik silah satış anlaşması rafa kalkmış oldu.
Alınacak silahın miktarı ve meblağı çok önemli değil.
Verilen mesaj net:
Artık size silah yok.
Daha önce de Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, "Türkiye'ye silah satışını durdurduklarını" açıklamıştı.
Yani Amerika aslında Almanya üzerinden daha önce "Türkiye'ye silah yok" mesajı vermişti!
Şimdi ise ilk etapta Cumhurbaşkanı korumamalarına silah satışını engelleyen bir adımla başladılar işe.
Bunun çok daha büyük silah ambargolarını beraberinde getireceğine emin olabilirsiniz.
Şimdi konuşulan, Rusya'dan alınacak S-400 füzeleri karşısında Batı bloğu daha büyük bir tepki verir mi?
Erdoğan, Trump yönetiminin silah satış tasarısını geri çekme kararına inanamadıklarını söylüyor.
Ve ilave ediyor: "ABD yönetimi YPG'ye silah yardımı yapıyor. Biz paramızla sizlerden silah alamazken siz niçin parasız olarak bu terör örgütlerine bu silahları veriyorsunuz (?) Biz bu sorularımızın cevabını bulamadığımız için stratejik ortak olarak bundan üzüntü duyuyoruz."
Zaten emperyalizmin yaptıkları genellikle "inanılmazdır."
Dün sizi "stratejik ortak" yaparlar, Suriye'nin önüne atarlar, sonra da ortaya çıkardıkları kaostan doğan YPG gibi güçlere silah vererek sizi dışlarlar.
Onlara bedava silah verir size sırt çevirirler.
Türkiye artık hala stratejik ortak mı değil mi onu sorgulasın.
Amerika için "yeni stratejik ortak YPG" mi acaba diye düşünmeye başlasın.
Üzüntü duyma vakit değil, bundan sonra daha vahimini yaşayacağımız benzer taarruzlara hazır olma zamanı.
Erdoğan'ın Trump ile yapacağı görüşmeden hiçbir sonuç çıkmayacağı, silahla başlayan bu hafif dozda ambargonun daha ağır dozlarda ilerleyeceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Bir ucu Suriye bataklığına, bir ucu Zarrab davasına, bir ucu Avrupa ile gerginliklere dayanan "çok uçlu" bir kaosun içine giriyoruz.