Türk siyasetinin büyük bir çürüme içinde olduğunu belirten BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bu çürümüşlükten kurtulmanın ancak BTP reçeteleri ile mümkün olacağını söyledi.
-Atatürk yaşasaydı ne derdi?
Türk siyasetinin büyük bir çürüme içinde olduğu tespitinde bulunan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunun en büyük göstergelerinden birinin son yapılan CHP kongresi olduğunu söyledi. "Atatürk bugün yaşasaydı, CHP'nin bugünkü halini görseydi Türk siyasetine nasıl bakardı?" sorusuna verdiği cevapta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Merhum Atatürk, bu manzara karşısında 'Evladım Haydar! Gel şu CHP'nin başına geç, bu milleti kurtar' derdi.
-Çözmüyorlar, derinleştiriyorlar
Türk siyasetindeki çürümüşlüğün, siyasî partilerin sorunlara çözüm üretmek yerine mevcut sorunları daha da derinleştirmeleri suretiyle de kendini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bunun, en bariz şekilde tarım kesiminde gözlemlenebileceğini ifade ederek şunları söyledi: "Türkiye'de yok olmuş bir tarım, batmış bir hayvancılık var. Tahdit kanunları ile çayını, şekerini, tütününü elinden aldılar. O kesimde müthiş bir fukaralık başladı. Bu kesimi aradan çıkarttılar. Destekler kaldırıldı. Türk siyasetinin büyük bir çürüme içinde olduğu tespitinde bulunan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunun en büyük göstergelerinden birinin son yapılan CHP kongresi olduğunu söyledi.
CHP'nin hâl-i pür melâli
"Atatürk bugün yaşasaydı, CHP'nin bugünkü halini görseydi Türk siyasetine nasıl bakardı?" sorusuna verdiği cevapta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş,"Merhum Atatürk, bu manzara karşısında 'Evladım Haydar! Gel şu CHP'nin başına geç, bu milleti kurtar' derdi. Başka bir şey demezdi. Kongrenin konusu parti içi muhalefetti. Ulusal duruşu, millî politikaları olması gereken Mustafa Kemal Atatürk'ün partisinde ne millî bir politika ne ulusal duruş sergilenmiyor. Genel başkan ile genel başkana muhalefet eden birisi arasında bir kavga gündem ediliyor. Delegelerin oyuna takdim ediliyor" şeklinde konuştu. "İnşaallah Baykal, bundan sonra millî bir duruş, ülkenin muhtaç olduğu gerçek duruşu ortaya koyar. Ama ümitvar değilim. Çünkü ABD'nin koltuk değnekleri ile yürümeye çalışan adamların ulusal çizgiyi ortaya koyup mert bir duruşu sergilemeleri hiç mümkün değildir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, diğer partilerin de CHP'den farklı olmadığını belirterek şöyle devam etti:
MHP'den çelişki üstüne çelişki
"Türk siyaseti maalesef çürüdü. Türk siyaseti gerçekten çürüdü. Milletimizin tuttuğu hangi el varsa sakat. Hangi etek varsa çürümüş. Meselâ, MHP'yi biz de tuttuk, çalıştık, ben kapı kapı dolaştım. Seçtiğimiz insanlar sanki daha evvel sohbetlerde tanıdığımız insanlar değildi. Farklı karakterler ortaya çıktı. Şeker Yasasını, Tütün Yasasını, Tahkim'i bunlar çıkardılar. Şimdi bu adam kalktı AB'ye karşı çıkıyor. Kopenhag Kriterlerine sen 'evet' dedin, şimdi ' ben AB'ye karşı çıkıyorum', diyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Apo'nun dosyasını sümen altına koyup adama gül gibi hayat yaşatan sensin. Onbinlerce insanımızın şehadetine göz yuman sensin. Dün sen o koltukta idin. Bugün ne değişti ki aynı şeyleri sayıklamaya başladın."
İktidar milletin gönlünü kaybetti
Türk siyasetindeki çürümüşlüğün, siyasî partilerin sorunlara çözüm üretmek yerine mevcut sorunları daha da derinleştirmeleri suretiyle de kendini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bunun, en bariz şekilde tarım kesiminde gözlemlenebileceğini ifade ederek şunları söyledi:
"Türkiye'de yok olmuş bir tarım, batmış bir hayvancılık var. Tahdit kanunları ile çayını, şekerini, tütününü elinden aldılar. O kesimde müthiş bir fukaralık başladı. Bu kesimi aradan çıkarttılar. Destekler kaldırıldı. İmalat çok yüksek fiyatlara mal oldu. Buğday 4 liraya mal oldu ise 3 liraya satmak zorunda bırakıldı. Toprağını pazarlamak korunda kaldı. 70 yabancı ülkenin vatandaşları toprakları satın almaya başladı. Başbakanımızı en fazla seven insanlardan biri idim. Ama takip ettiği bu politikalarla kalbî bir soğukluk noktasına geldim. Bütün milletimiz geldi. Ben sayın Başbakanımızın çok büyük bir sevgi hamulesini kaybettiğini görüyorum. Bütün dünyayı kazanmış olsa bile bence dünyanın en büyük müflisi oldu. İmanlı insanların gönüllerini kaybetti. Rica ediyorum. Bu sevgiyi kazanmak için rücû etsin. Kendi dünyasına, kendisine dönsün. Saygımızın, sevgimizin ilânihaye devam etmesini ben şahsen istiyorum. Kalbî boyutta beraber olmamızı da istiyorum. Ama yaptıklarından dönmesi şartıyla. Yanlış yapan insanlar konusunda bizim halkımızın da bir tutumu var. Ne yol gösteriyor, ne tenkid ediyor. Adamın yaptığını hep doğru kabul ediyor. Ben, sayın Fethullah Gülen'e mektup yazdığım zaman kanaat önderlerine, 'Bu arkadaşı ayıktıralım. Bu insan böyle bir noktaya gidiyor' dedim. Hepsi, bu olayı sanki hiç bilmiyor tiyatrosuna büründüler. 'Yapalım, edelim' dediler. Ama hiç bir şey yapmadılar. Adam da öyle bir girdaba girdi ki boğuldu, yok oldu, şimdi arkasından ona küfrediyorlar. Bu insanlara 'Yanlış yapıyorsunuz. İşin doğrusu budur. Vatanın, milletin, askerin, sivilin beraberliğidir' denilmiş olsaydı, işledikleri yanlışlar gösterilseydi, uçuruma sürüklenmezdiler. Şimdi öyle bir noktaya geldiler ki 'Geçti Bor'un pazarı, sür eşşeği Niğde'ye' sözü tezahür etti. Allah kurtarsın, demekten başka çaremiz yok."
-Atatürk yaşasaydı ne derdi?
Türk siyasetinin büyük bir çürüme içinde olduğu tespitinde bulunan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunun en büyük göstergelerinden birinin son yapılan CHP kongresi olduğunu söyledi. "Atatürk bugün yaşasaydı, CHP'nin bugünkü halini görseydi Türk siyasetine nasıl bakardı?" sorusuna verdiği cevapta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Merhum Atatürk, bu manzara karşısında 'Evladım Haydar! Gel şu CHP'nin başına geç, bu milleti kurtar' derdi.
-Çözmüyorlar, derinleştiriyorlar
Türk siyasetindeki çürümüşlüğün, siyasî partilerin sorunlara çözüm üretmek yerine mevcut sorunları daha da derinleştirmeleri suretiyle de kendini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bunun, en bariz şekilde tarım kesiminde gözlemlenebileceğini ifade ederek şunları söyledi: "Türkiye'de yok olmuş bir tarım, batmış bir hayvancılık var. Tahdit kanunları ile çayını, şekerini, tütününü elinden aldılar. O kesimde müthiş bir fukaralık başladı. Bu kesimi aradan çıkarttılar. Destekler kaldırıldı. Türk siyasetinin büyük bir çürüme içinde olduğu tespitinde bulunan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, bunun en büyük göstergelerinden birinin son yapılan CHP kongresi olduğunu söyledi.
CHP'nin hâl-i pür melâli
"Atatürk bugün yaşasaydı, CHP'nin bugünkü halini görseydi Türk siyasetine nasıl bakardı?" sorusuna verdiği cevapta BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş,"Merhum Atatürk, bu manzara karşısında 'Evladım Haydar! Gel şu CHP'nin başına geç, bu milleti kurtar' derdi. Başka bir şey demezdi. Kongrenin konusu parti içi muhalefetti. Ulusal duruşu, millî politikaları olması gereken Mustafa Kemal Atatürk'ün partisinde ne millî bir politika ne ulusal duruş sergilenmiyor. Genel başkan ile genel başkana muhalefet eden birisi arasında bir kavga gündem ediliyor. Delegelerin oyuna takdim ediliyor" şeklinde konuştu. "İnşaallah Baykal, bundan sonra millî bir duruş, ülkenin muhtaç olduğu gerçek duruşu ortaya koyar. Ama ümitvar değilim. Çünkü ABD'nin koltuk değnekleri ile yürümeye çalışan adamların ulusal çizgiyi ortaya koyup mert bir duruşu sergilemeleri hiç mümkün değildir" diyen Prof. Dr. Haydar Baş, diğer partilerin de CHP'den farklı olmadığını belirterek şöyle devam etti:
MHP'den çelişki üstüne çelişki
"Türk siyaseti maalesef çürüdü. Türk siyaseti gerçekten çürüdü. Milletimizin tuttuğu hangi el varsa sakat. Hangi etek varsa çürümüş. Meselâ, MHP'yi biz de tuttuk, çalıştık, ben kapı kapı dolaştım. Seçtiğimiz insanlar sanki daha evvel sohbetlerde tanıdığımız insanlar değildi. Farklı karakterler ortaya çıktı. Şeker Yasasını, Tütün Yasasını, Tahkim'i bunlar çıkardılar. Şimdi bu adam kalktı AB'ye karşı çıkıyor. Kopenhag Kriterlerine sen 'evet' dedin, şimdi ' ben AB'ye karşı çıkıyorum', diyorsun. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Apo'nun dosyasını sümen altına koyup adama gül gibi hayat yaşatan sensin. Onbinlerce insanımızın şehadetine göz yuman sensin. Dün sen o koltukta idin. Bugün ne değişti ki aynı şeyleri sayıklamaya başladın."
İktidar milletin gönlünü kaybetti
Türk siyasetindeki çürümüşlüğün, siyasî partilerin sorunlara çözüm üretmek yerine mevcut sorunları daha da derinleştirmeleri suretiyle de kendini gösterdiğine dikkat çeken Prof. Dr. Haydar Baş, bunun, en bariz şekilde tarım kesiminde gözlemlenebileceğini ifade ederek şunları söyledi:
"Türkiye'de yok olmuş bir tarım, batmış bir hayvancılık var. Tahdit kanunları ile çayını, şekerini, tütününü elinden aldılar. O kesimde müthiş bir fukaralık başladı. Bu kesimi aradan çıkarttılar. Destekler kaldırıldı. İmalat çok yüksek fiyatlara mal oldu. Buğday 4 liraya mal oldu ise 3 liraya satmak zorunda bırakıldı. Toprağını pazarlamak korunda kaldı. 70 yabancı ülkenin vatandaşları toprakları satın almaya başladı. Başbakanımızı en fazla seven insanlardan biri idim. Ama takip ettiği bu politikalarla kalbî bir soğukluk noktasına geldim. Bütün milletimiz geldi. Ben sayın Başbakanımızın çok büyük bir sevgi hamulesini kaybettiğini görüyorum. Bütün dünyayı kazanmış olsa bile bence dünyanın en büyük müflisi oldu. İmanlı insanların gönüllerini kaybetti. Rica ediyorum. Bu sevgiyi kazanmak için rücû etsin. Kendi dünyasına, kendisine dönsün. Saygımızın, sevgimizin ilânihaye devam etmesini ben şahsen istiyorum. Kalbî boyutta beraber olmamızı da istiyorum. Ama yaptıklarından dönmesi şartıyla. Yanlış yapan insanlar konusunda bizim halkımızın da bir tutumu var. Ne yol gösteriyor, ne tenkid ediyor. Adamın yaptığını hep doğru kabul ediyor. Ben, sayın Fethullah Gülen'e mektup yazdığım zaman kanaat önderlerine, 'Bu arkadaşı ayıktıralım. Bu insan böyle bir noktaya gidiyor' dedim. Hepsi, bu olayı sanki hiç bilmiyor tiyatrosuna büründüler. 'Yapalım, edelim' dediler. Ama hiç bir şey yapmadılar. Adam da öyle bir girdaba girdi ki boğuldu, yok oldu, şimdi arkasından ona küfrediyorlar. Bu insanlara 'Yanlış yapıyorsunuz. İşin doğrusu budur. Vatanın, milletin, askerin, sivilin beraberliğidir' denilmiş olsaydı, işledikleri yanlışlar gösterilseydi, uçuruma sürüklenmezdiler. Şimdi öyle bir noktaya geldiler ki 'Geçti Bor'un pazarı, sür eşşeği Niğde'ye' sözü tezahür etti. Allah kurtarsın, demekten başka çaremiz yok."