Türk milleti ne çektiyse, Batılı değerlere ulaşmayı hedef seçmiş siyasi yalancılardan çekmiştir. Osmanlı Devleti'ni bitiren, tarihe gömülmesine sebep olan Tanzimat ve Islahat Fermanları da bu yalancıların eseridir. Günümüzde aynı yalancılar, ziyadesiyle her yerde mevcut. Bu kişilere göre, Batılı değerler için bağımsızlıktan, medeniyetten, kültürden, vatandan, hülasa her şeyden taviz verilebilir. Fakat Batılı değerlerden asla. İşte, "neye mal olursa olsun, ille de AB'ye girmeliyiz" diyen bu zevattır. Batı aşığı bu zevatın en belirgin vasfı, yalan konuşması ve iftira atmasıdır. En kötüsü, Atatürk'e bile iftira atıyorlar. Diyorlar ki: "Atatürk, Türk milletinin önüne hedef olarak Batı dünyasını koydu. Onun için AB'ye üye olmak, Atatürkçülüğün şartıdır". Yalan, hem de kuyruklu yalan. Osmanlı Devleti'nin, Batılılaşma yüzünden yıkıldığını söyleyen ve Batılılara karşı istiklâl savaşı veren Atatürk'e, bu iftirayı atanların hangi sözüne inanılır? Atatürk'ün hedefi, Batılı değerleri almak idiyse, niye Batılılarla savaştı? Böyle bir çelişkiyi, hangi salim akıl kabul edebilir? Atatürkçü Düşünce Derneği'nin, Afyon'da düzenlediği panelde konuşan Uludağ Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran, "Atatürk, her zaman Batı medeniyetine karşıydı" diyerek, tarihi bir gerçeği seslendirince, kızılca kıyamet koptu. Ne gariptir ki, bunu aynı derneğin mensupları yaptılar. Atatürkçü Düşünce Derneği genel başkanı Ertuğrul Kazancı'yı, Prof. Dr. Yurtkuran'ı panele davet ettiği için top ateşine tuttular. Başkan Kazancı da kendini şöyle savunmuş: "Böyle bir konuşma yapacağını bilseydik çağırmazdık. Biz onu ulusalcı çizgide bilindiği ve kendisini öyle tanımladığı için davet etmiştik". Alın size, Atatürkçü düşünceyi savunanların Atatürkçülüğünden bir örnek. ADD genel başkanına göre, "Atatürk, Batı medeniyetine karşı idi" derseniz, ulusalcı olamazsınız. Peki, sayın başkan, Batı medeniyetini kabul eden, ulusalcı olabilir mi? Demek ki herkes, ulusalcılıktan aynı şeyi anlamıyor. Maalesef, ülkemizde kavramlar anlamını yitirmiş, kafalar karışmış aşure çorbasına dönmüş. Halk da ne yapacağını şaşırmış durumda. Zaten istenen de budur.Bu kafası karışıklardan bazıları çıkıyor, hem 'Atatürkçüyüm' diyor, hem de AB'ye girmek istiyor. Bunun bir çelişki olduğunu, AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkan Yardımcısı Andrew Duff, anlaşılır bir dille anlattı. Duff, Türk gazetecilere şöyle dedi: "Atatürk AB'ye imza atmazdı. Bu zihniyetle AB'ye giremezsiniz. Binalarda Atatürk resimlerini görmek istemiyoruz. İndirin o resimleri". Başka ne desin Duff? Kör gözlerin açılması için tokat gibi sözünü indirdi. Bunları duyup da uyanmayan varsa, onun zoru aklındandır. Güneydoğu Anadolu için federalizm teklif eden Duff ve AB'nin diğer yetkilileri açıkça şunu diyorlar: "Türkiye'yi birkaç parçaya bölmeden AB'ye almayız". AB'nin nihai şartı budur. Aslında AB'cilerin hepsi bu gerçeği biliyor ve satır aralarında ifade de ediyorlar. Halk tepki gösterince, "yanlış anlaşıldı, onu demek istemedik" diyerek geçiştiriyor, işi zamana bırakıyorlar. Daha doğrusu, halka ara sıra yoklama çekiyorlar. Düşününüz, bundan birkaç yıl öncesinde bir başbakan çıkıp, "AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer" diyebilir miydi? Bir diğeri "BOP'un merkezi Diyarbakır olacaktır" sözünü ağzına alabilir miydi? Anlaşılan o ki, AB'ciler, diğer bir deyişle ikinci Tanzimatçılar belli bir mesafe aldılar. "Halk ne yapıyor?" derseniz, halk, yalanla dolanla oyalanıyor, kandırılıyor, susturuluyor.İrlandalı yazar Jonathan Swift, 'Siyasi Yalan Sanatı' adlı bir kitap yazdı. Söz konusu kitapta, 'Yalancılar Derneği' kurulmasını ve siyasi hayattaki yalanların ve yalancıların deşifre edilmesini istiyor. Bakıyorum da, böyle bir derneğe en çok ihtiyacı olan ülke Türkiye'yi görüyorum. Çünkü siyasi yalanların daniskası ülkemizde söyleniyor. Öyle ki, yalancılarımız, Batı ile savaşmış Atatürk'ü bile Batıcı, AB'ci tanıtabiliyorlar. "Bu kadarına da pes" demek yetmiyor. Siyasi yalanların silip yerine siyasi gerçekleri oturtmak zorundayız.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018