Demek ki sadece biz sormuyor muşuz, "falancanın orada ne işi var(dı)?" diye.Eskilerden de sonran olurmuş bu tip cevaplandırılması gereken soruları.Onlar bu sorularına ya bile kelam cevap alırlardı, ya da "ikrar olan sukût" ile.Biz sorularımıza "kavgaya vakti olmayan muhabbet fedailerince" hakaretle cevap buluyoruz.İlginç...Namazı, niyazı olmayan,Orucu (!) Allah'ın emrettiği oruca benzemeyen,Hac için bize ters istikametlere ve mekanlara giden,Ne İslam'a,Ne Hz. Muhammed'e (as),Ne Kur'an'a imanı olanları,Domuz eti yemeği ibadet,Allah'a şirk koşmayı iman edinmişleri cennete sokmak için yoğun bir gayret içinde olanlar, elinden geldiğince İslam'ı yaşama dert ve tasası içinde olanlara da dilinden geldiğince hakaret ediyor.Tam bir suçlu psikozu ile.Fikirle cevap veremeyince Müslüman'ın mukaddesatına dil uzatıyorlar.Veda Hutbesi'nde Hz. Muhammed'in (as) mukaddes ve dokunulmaz ilan ettiği namusa dil uzatanla, Ebu Garip'de masum Müslüman'ın namusunu kirleten arasında ne fark var?Bir Müslüman, karşısındakine ne kadar düşman olsa da onun namusunu kendi namusu bilir ve saygı duyar. Hatta düşmanı gayr-i Müslim bile olsa.Kimden geldiğini tam olarak çözemediğim şu e-postaya bakın;Cumhuriyet'in ilânından sonra İstanbul'da bir resepsiyon verilir. Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir. Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz ateşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir. Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:- Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:- Git sor bakalım babasının Çanakkale'de ne işi varmış?Hoş bir cevap.Ama gelen e-postaları yayımlamamdan rahatsız olanlar, gene rahatsız olacaklar, yazık.Bugün yaşasaydı o İngiliz şu cevabı verirdi bekli de:"Ne için olacak efendim, tabii ki, dünya barışı, diyalog ve hoşgörü için."Sizin anlayacağınız, ecdadımız büyük yanlış yaptı, haçlıyı Çanakkale'den geçirmeyerek.Sahi!Çanakkale'ye gelenler kimdi?Haçlı orduları mı, yoksa başkaları mı?
Türkiye bu fıkraya gülüyorAhmet Orak gönderdi;Yalnız ben gelen fıkrayı yazmadan başka bir fıkrayla konuyu yumuşatayım.Eski zamanlarda Cuma vakti zaptiyeler sokak aralarında gezermiş, cumaya gitmeyenleri yakalayıp camiye sokmak için.Yine böyle bir adamı yakalayıp yaka-paça camiye sokmuşlar. Adam her ne kadar abdestim yok falan demişse de işe yaramamış.Girmiş adam camiye ve niyet etmiş; Sevabı da zaptiyenin günahı da zaptiyenin...Ahmet beyin fıkrasının sonu biraz risk taşıdığı için ufak bir değişiklik yapacağım, biline ve affoluna.Ve fıkra;Adamın biri bara girer ve kendisine bir içki söyler. Barmen bir robottur. Adama mükemmel hazırlanmış bir kokteyli çabucak servis yaparken sorar:"IQ'ün kaç?" Adam "150" diye cevaplar. Robot adamın IQ seviyesine göre sohbete başlar, uzun uzun Quantum fiziği, küresel ısınma, biyoteknoloji, ekonomi, insanlığın cinsi gelişimi üzerine konuşur. Adam robotun bilgisinden etkilenerek kendi kendine "Bu gerçekten inanılmaz" diye düşünür ve robotu denemeye karar verir. Bardan kalkar, tekrar kapıdan girer bara gelir ve yeni bir içki söyler.Robot yine mükemmel hazırladığı içkiyi çabucak servis yapar ve sorar: "IQ'ün Kaç?" Adam "100 civarı" diye cevaplar.Robot bu kez uzun uzun sohbete başlar ama bu kez futbol, borsa, arabalar, rakı ve cinsellik hakkında sohbet açar.Çok etkilenen adam robotu bir kez daha test etmeye karar verir ve tekrar kalkar. Yeni bir müşteri gibi bara yaklaşır bir içki daha söyler.Robot çabucak servis yaparken sorar: "IQ'ün kaç?".Adam, "mmm, sanırım 50 civarı" der.Bunun üzerine robot, adama son derece yavaş bir biçimde şu cevabı verir:- Ya...ni...Yi..ne..AB'ye gir...me...yi...sa...vu...nan par...ti...le...re oy..ve...re...cek...sin... de...se...ne!(Bu bölümde bir AB'ye girme yerine ölümüne AB'ci partiye oy verme vardı da...)
İnsanoğluTurgut İzmit bulup buluşturmuş ve yollamış;9 ay 10 güne kadar ağlamaz...10 yaşına kadar sevimli yaramaz...20 yaşında gençliğinin kıymetini anlamaz...30 yaşında hayatını yaşar ama parası olmaz...40 yaşında anlar ki parasız yaşanmaz...50 yaşında yolun yarısı kaygılanmaz...60 yaşında sağı solu belli olmaz...70 yaşında bir işe yaramaz...80 yaşında duymaz anlamaz...90 yaşına kadar muhtemelen yaşamaz...100 yaşında tarih olur unutulmaz...Yalnız istisnalar kaideyi bozmaz.İstisna da ahret oluyor herhalde.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024