27 Ekim'de Türkiye, Rusya, Fransa ve Almanya'nın katılımıyla gerçekleşen 4'li Suriye zirvesinden sonra yapılan açıklamaları dikkatlice okuduğunumda karşımıza çıkan şuydu:
Hiçbir liderin söyleminde "Zalim Esad, katil Esad, ülkesini kana bulayan Esad" ifadesi yok.
Hiçbir lider "Esad mutlaka gitmeli, Esad olduğu müddetçe Suriye'de çözüm olmaz" demiyor.
Bütün liderler kalıcı ateşkesin sağlanmasından ve bu yıl içinde Cenevre'de yapılacak toplantıda Suriye için hazırlanacak Anayasa Komitesi'nin anayasa yazımı için görevlendirilmesinde karara vardı.
Putin ise final cümlesini kullandı:
"Adım adım barışa gidiyoruz."
Yani 4'lü zirveden çıkan karar "Esad'ın görevde olduğu, yeni anayasası hazırlanmış bir Suriye'de demokratik seçimlerin yapılması."
ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey'in açıklması ise ilginç.
"Bunlar çok büyük adımlar. ABD olmasa başarılamazdı."
Bütün bunlar ABD olduğu için mi başarıldı yoksa ABD'ye rağmen mi başarıldı bilmiyoruz!
Ama tarihi tecrübemiz bize gösteriyor ki bütün savaşlar ve iç savaşlar sonrası emperyal devletler paylaşım kavgasından en yüksek payı almak için mutlaka masada olurlar.
Bundan sonra adım adım barış görüşmelerinin detayını, Suriye'nin nasıl yeniden yapılandırılacağını, mültecilerin nasıl geri döneceğini konuşmaya başlayacağız.
Yani 2011 Suriye'sine, yani iç savaş önceki Suriye'ye, yani Esad'ın ülkede otroriteyi bir şekilde sağladığı "eski Suriye'ye" dönmek için "bütün devletler harıl harıl" çalışıyor
Daha doğrusu "Suriye'yi bu kan deryasına sokan devletler."
Çünkü Suriye'de oluşturdukları terör bataklığı nihayetinde kendilerini de vuran bir tehlike halini aldı.
Çünkü Esad'ın aslında bütün otoriter yapısına rağmen o çok korktukları radikal dincilikle alakası olmayan hatta laik denilecek bir siyasi yönetim ortaya koyduğunu gördüler.
Ve Suriye rejimi açısından en tehlikesi; batılı güçlerin Rakka'dan Afrin'e, Membiç'ten İdlib'e bir çok noktada Amerilan kontrolünde devşirme savaşçı unsurların ve Amerikan üniformalı hakimiyet alanlarının oluşmuş olması.
Temel sorun bu hakimiyet alanlarının da Suriye anayasası oluştuktan sonra Şam yönetimine mi bırakılacağı yoksa "demokratik Suriye" adı altında parçalanmış-federal bir bir Suriye'nin mi düşünüldüğü.
Böyle bir plan varsa Rusya buna ne kadar müsamaha gösterir, ne kara izin verir, bunu hep birlikte göreceğiz.