TÜİK her ay yaptığı gibi hayvancılık ile ilgili verileri yayınladı.
İçme sütünde Haziran 2012 verileri bir önceki ayın verilerine göre yüzde 26.6 azalarak 86 bin 616 ton oldu.
Bir ayda bu kadar ciddi bir düşüş ancak büyük felaketler döneminde olur. Bu olay peygamber kıssası gibi bir olay. Gelen peygamberi dinlemeyen kavme Allah bela olarak bir hastalık verir ve hayvanları telef olur.
Bir ayda bu kadar ciddi bir düşüş neden oldu bunu incelemeden önce var olan rakama dikkatinizi çekmek istiyorum
86 bin ton demek 86 milyon litre demektir. Bu da yaklaşık kişi başı bir litre demektir. Dünyada gelişmişlik kriterlerinden biri de kişi başına süt tüketimidir. Ayda bir litre süt ile bu konuda en gerilerde olduğumuzu bilmem söylememe gerek var mı?
Türk genci, Türk çocukları süt içemiyor çünkü süt çok pahalı! Markette kimi markalarda sütün litre fiyatı 2.5 TL düzeyinde. Normalde bir çocuk ayda en az 10 litre süt içmelidir. Bu ayda 25 TL yapar! Hangi aile bu parayı verebilir ki? Yandaş ve ihale takipçilerini saymazsak kaç aile bu parayı verebilir?
Aklınıza şu soru gelebilir. Madem ülkemizde serbest piyasa var, satış fiyatı da bu kadar pahalı, süt üreticileri üretimi arttırır, böylece hem üretici kazanır hem de fiyatlar ucuzlar!
Bu anlatılanlar hayal ürünü kapitalist ders kitaplarında yazar. Gerçek hiç de öyle değil. Köylü sütü 80 kuruşa satıyor, bu fiyat yem parasını bile kurtarmadığı için birçok süt hayvanı kasabın yolunu tutuyor.
Hem köylü süt üreticisi zarar ediyor, hem vatandaş pahalılıktan dolayı sütü içemiyor. Bu nedenle süt tüketimi dramatik bir şekilde bir ayda yüzde 26.6 azalıyor.
Lütfen kendinize sorun, bundan daha kötü bir senaryo olabilir mi?
Peki bu fotoğraftan sorumlu hükümet ne yapıyor? Süt tozu ithalatını teşvik ediyor, içi melaminli bu tozları süt diye içmeye başladık.
Marshal yardımları çerçevesinde yıllar önce ABD’nin süt tozlarını içmiştik. O gün bu gündür ABD hayranlığı hastalık olarak içimize yerleşti. Bu yeni tozlar bakalım ne getirecek!
Prof. Dr.
Haydar Baş yıllardır
Milli Ekonomi Modeli’ni anlatıyor.
Hem üreticinin kazanacağı hem de tüketicinin ucuza süt içeceği modeli.
Köylüye ürün alım garantisi, maliyeti kadar teşvik verirsin… Her halükarda üretici kazanır çünkü maliyeti devlet tarafından karşılandığı için satış fiyatı kârı olacaktır.
Tabi ki satış fiyatı sadece kâra endeksli olacağı için piyasa fiyatı ucuz olacaktır.
Bunu ambalajlayanlardan fahiş kâr elde etmek isteyenler için de modelin bir çözümü var. Sonuçta hem köylü, hem de tüketici memnun olacaktı.
Şimdi hem köylü ağlıyor, hem çocuklar süt içemediği için ağlıyor, hem de kasabın yolu kendisine gözüken sarı kız da ağlıyor.
Başta dedik ya çözüme sırtını dönenler çok ama çok ağlarlar.
Bağ-bahçe gitti, gidiyor
TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, işlemdeki icra dosyası sayısının 14 milyon 401 bin 404 olduğunu vurguladı.
Bu veriler 2011 yılına ait. Yani 2012 yılında bu rakam nereden baksanız 17 milyon olmuştur.
Şimdi bu yazıyı okumadan önce posta kutunuza bir bakın size ya da komşunuza da bir icra yazısı muhakkak gelmiştir. Toplam nüfusun 75 milyon olduğunu dikkate alırsak, 4 kişilik bir aile ortalamasından Türkiye’de 17.5 milyon hane olduğu ortaya çıkıyor.
Yani her hanenin Türkiye’de icralık olması lazım ancak bazı evlerin birden çok icralık olduğu düşünülürse toplumun yüzde 90’ı bir şekilde icralıktır diyebiliriz.
Eskiden bir eve icra geldi mi vatandaş utancından halkın arasına çıkamazdı. Derken AKP iktidarı geldi, icraya da alıştık gitti.
Bazılarınız şunu diyebilir: iktidar ne yapsın, vatandaş ayağını yorganına göre uzatsa idi. Doğruda iktidar yorgan bırakmadı ki!
İnsanlar marketten kredi kartı ile damatlara, şanslı evlatlara gemicikler almıyor.
Evine ekmek alıyor, ekmek.
Şimdi bu rakamlar ortada iken ekonomi çok yi diyenlerin yüzyıllar önce Fransızlara “ekmek yoksa pasta yiyin” diye o hanımdan farkı ne.
Uygulanan mali politikalar enflasyon hedeflemesi adı altında hem maliyet enflasyonunu körükledi hem de vatandaşın cebindeki parayı alıp götürdü. Sonuçta denize düşen yılana, parasız kalan kredi kartına sarılır misali köşe başında tombalacılar gibi bekleyen banka stantlarından herkes formu doldurup kredi kartını aldı.
Siyasi yapı halkı global tefecilerin kucağına itti. Şimdi devlet daireleri maaşlarını bizim vergilerimizden alan icra memurları global tefeciler adına bizden paralarını tahsil ediyor.
Hem de yıllık yüzde 40’dan az olmayan temerrüt faizi ile birlikte.
Tek başına bu bile ibret olarak ayıkmak için yeter.
Ah milletim ah! Neden Prof. Dr. Haydar Baş’a kulak tıkadın da bu gün kolunu bu tefecilere kaptırdın.
Kol neyse ev, bark, araba, bağ-bahçe de gitti, gidiyor.