Amerikan askerlerinin tahakkümündeki Irak'ta meydana gelen yağmalamaları, "özgürlük operasyonunun mimarları", derin bir sükunetle karşılıyorlar.
Dükkanlar, kamu binaları, bankalar ve hatta evler talan ediliyor ama, ne ABD ne İngiltere hiç oralı olmuyor. Koalisyon güçlerinin gözleri önünde Bağdat, Musul, Kerkük, Basra, Necef, Tikrit ve diğer kentler çapulcularca yağmalanıyor.
ABD Savunma Bakanı'nın yağmalamalara karşı yaptığı yorum ise ilginç: "Yağmalama, özgürlük demektir! İnsanlar özgür ki yağmalıyorlar!"
Soygun mantığının ve talan zihniyetinin diplomasinin zirvesindeki en güzel ifadesidir bu. Dünya tarihinde "hırsızlık ve yağmalamaya" böylesine meşruiyet kazandırıcı bir ifadeye rastlamak mümkün değildir.
Amerika diyor ki;
"Ey Iraklılar! Çalın, çırpın! Soyun, talan, edin! Artık özgürsünüz!"
Üç yüz yıllık tarihinde, başka ülkelerin ve başka milletlerin kaynaklarını sömürecek (yani, talan edecek) küresel bir imparatorluk kuran Amerika'yı dünyanın gözü önünde gerçekleşen bu talana seyirci kalması çok normal aslında.
Çünkü talan politikası onların genlerine işlemiş.
Irak'ta meydana gelen bu üzücü yağmalamalara sessiz kalan ABD, sadece petrol bakanlığına ait binaları ve petrol kuyularını koruma altında tutuyor.
Sadece "petrolün" talan edilmesine izin vermiyor.
Zira petrolü kendileri talan edecekler! Petrol Irak'ın en değerli hazinesi ve o hazinenin özgürce talan edilmesi hakkına ise sadece Amerika ve İngiltere sahip.
Demokrasi, insan hakları, hukuk ve düzen için lazım olan "özgürlüğü", yağmalama için lüzumlu en büyük değer olarak takdim eden "modern batı zihniyeti", tarihsel genetik kodlarını da önümüze koyuyor.
Bu kaosta Irak'ı bekleyen en büyük felaketlerden biri de, dışarıya olan 300 milyar dolarlık borcu.
Irak, 300 milyar dolarlık borcu ile dünyanın en borçlu ülkelerinden biri. Bu borcun önemli bir kısmı Rusya, Fransa ve Almanya'ya. Bu üç devlet de savaş karşıtı idi. Bu devletler savaş sonrası Amerika'nın bölge petrolüne hakim olarak petrol fiyatlarında etki sahibi olacak olmasının yanısıra, Irak'ın dış borçlarının da üzerine yatacağını biliyorlardı.
Tahmin ettikleri gibi de oldu. Amerika Irak'ın dışarıya olan borcunu reddetmeye hazırlanıyor. ABD Dışişleri Bakanlığına göre bu borç eski yönetim tarafından alınmıştır. Eski yönetim devrildiğine göre ve bu borcun Irak halkıyla hiç bir ilgisi olmadığına göre yeni oluşturulacak ABD güdümlü Irak yönetimi bu borcu ödemeyecektir.
Şu sıralarda ABD ile Rusya, Fransa ve Almanya arasında kapalı kapılar ardında yapılan görüşmelerin temelini bu kriz oluşturmaktadır. Ama her halükarda daha fakir, daha zavallı, daha garip hale düşecek olan Irak halkı olacaktır.
ABD, Irak'ın borcunu inkar etse de, petrol gelirlerini Irak halkının refahı için kullanmayacak, ikiyüz milyar doları bulan savaş masrafları için kullanacaktır. Irak'ı yakıp yıkan Amerika, bunun faturasını da Irak halkına ödetecek, yılda 15 milyar doları bulan petrol gelirinin tamamını kendi kasasına aktaracaktır.
B-52 ağır bombardımanlarından atılan bombalarla evlatlarını kaybeden Iraklı, anne ve babaların boğazına yapışacaklar ve "oğlunuzu öldürmemizin maliyeti kişi başına 5 bin dolar, lütfen ödeyin" anlamına gelecek bir "rezil talana" başlayacaklardır. ABD'nin lügatinde, özgürlüğün anlamı da bedeli de çok ağır.