Süleyman Şah Türbesi'ni terk etmemizin gerekçesi olarak Suriye topraklarında meydana gelen risk tablosu, o toprakların güvenli olmaması ve askerlerimizin tehlike altında olması gösteriliyor. Yani ortada bir tehlike vardı ve bu tehlike karşısında 'o toprakları terk ettik!'Oysa 'büyük liderin' askeri literatürümüze kazandırdığı bir cümle vardı: Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.Asker, vatan toprağını canı pahasına, her türlü tehlikeye rağmen korumasını bilen kişidir.Dün, askeri hizaya getirmek için 'yan gelip yatmayın' diye nutuk atanlar, bugün hizaya getirdikleri askere "Süleyman Şah'ı boşaltma" talimatı vererek yeni ordu konseptimizin ne hale geldiğini gösteriyorlar.Bu yeni konseptte Türk askeri, Süleyman Şah'tan çekilirken, Türk müteahhitleri de Libya'dan kovuluyordu. Türk devleti dünyada askeriyle, vatandaşıyla 'gücü' nispetinde karşılık görüyordu. Bugünkü iktidarın kafasında vatan kavramı henüz netleşmediği için "vatan toprağının tehlike karşısında terk edilmemesi gerektiği, aksine sonuna kadar savunulacağı gerçeği" henüz kavranılmış değil.Bunların düşündüğü gibi olsaydı Güneydoğu'da PKK'nın saldırdığı bütün karakolları çoktan PKK'ya teslim etmiştik.1996'yı 1997'ye bağlayan gece? Saat 24'ü göstermeye birkaç dakika var. Yer Siyahkaya Karakolu. Cudi Dağı'nın eteklerinde Irak'a kartal gibi bakan bir karakol burası. Her taraf sert dağlarla çevrili? 70 kahraman Türk askerinin, yaptıklarını görevin 'gerçek anlamda yan gelip yatmak olmadığının' bilincinde olduğu günler.Gecenin zifiri karanlığı yoğun silah sesleriyle bozuluyor. Karakola her taraftan kuşun yağmaya başlıyor. PKK'nın olağan bir taciz ateşi sanılan bu kurşunların, dakikalar ilerleyince çok kapsamlı bir PKK saldırısı olduğu anlaşılıyor.1000 civarında PKK'lı karakola dört bir yandan saldırmaya başlıyor. Ağır silahlar, roket atarlar, uzun menzilli silahlar, her şey kullanılıyor. Karakolun içine bir biri ardına havan, roket ve Katyuşa füzesi düşüyordu.PKK tam teşekküllü bir saldırı planlanmıştı ve yeni bir yıla girerken Güneydoğunun en büyük karakollarından birini teslim almak istiyordu.Ama Siyahkaya'nın kahraman askerleri ölümüne bir direniş içindeydiler ve Cudi'nin dağlarına elleriyle yazdıkları "Vatan namustur" cümlesinin hakkını vermekte kararlıydılar.Tehlike var diye 'vatan toprağını terk etmeyeceklerdi'.Saldırı esnasında karakolda bulunan Gazi Savaş Yücel o anları şöyle anlatıyor:"Bir hafta boyunca tüm tabur havan mermisi yedi. Telsizlerden sürekli mühimmat ikmali yapılması ve şehitlerin alınması isteniyordu. Fakat böylesine büyük bir saldırıyı gerçekleştiren teröristlerin her türlü tedbiri almış olacağını ve karakola uzunca bir süre yardım gelmeyeceğini biliyorduk. Bu arada karakolu canı pahasına koruyan Mehmetçik, değil karakolun sınırları dışına çıkmak, mevzii değiştirecek fırsatı bile bulamıyordu. Zaman ilerledikçe karakolumuza düşen mermi sayısında azalma olmadığı gibi, aksine sürekli destek alan teröristler var gücüyle saldırıyor, karakolu ortadan kaldırmak hayaliyle atış baskısını daha da artırıyordu.Bölücü terör örgütünün havanları, uçaksavarları birer birer imha edildi. Mehmetçik, tek bir yürek, tek bir yumruk olarak cansiperane, uykusuz ve yorgun bir halde mevzisini savunuyor ve burada bir destan yazıyordu. Bulunduğu mevzi onun yatağı, evi her şeyi idi. Orada uyuyor, yemeğini yiyor ve göğsünü siper ediyordu. Ne de olsa o bir Türk çocuğu idi. Gerekirse orada ölür, ancak mevzisini terk etmezdi.Nitekim mevzilerin birinde onbaşı Yüksel M-G3 makineli tüfeği ile teröristlere aman vermiyordu. Silahı birden tutukluluk yaptı, tutukluğun sesini duyan terörist ayağa kalkmış, hain Kalaşnikof tüfeğini Yüksel'e doğrultmuştu, tamda nişan alıp ateş edeceği sırada Yüksel ayağa kalkıp M-G3'ün dipçiği ile bir vuruşta teröristi yere indirdi. O sırada komutanının bulunduğu yan mevziiye düşen el bombasına gözü ilişti. M-G3'ü yere fırlatıp komutanının bulunduğu mevziiye geçerek üzerine kapandı, Yüksel kendi yaralanması pahasına komutanını el bombasının parçalarından korumuştu.Siyahkaya baskınında toplam 591 havan mermisi, 48 Katyuşa füzesi, 52 roketatar mermisi, 12 bin adet dokça mermisi, 7 bin adet BKC mermisi, kanas ve Kalaşnikof piyade tüfeği mermisi kullanan teröristler amaçlarına ulaşamadan geldikleri gibi inlerine kaçmıştı. Bu hain saldırıda Siyahkaya Karakolu, sadece iki şehit vermişti. Sonuçta PKK hain emellerine ulaşamamış, geride tam 64 ceset bırakmıştı. Çok sayıda Gazi vermesine rağmen Siyahkaya kahramanları gelen yardımla beraber PKK'yı püskürttü."Bu satıların yazarı olarak ben askerliğimi bu baskından 5 yıl önce Siyahkaya Karakolu'nun hemen alt tarafında bulunan Hezil Karakolunda asteğmen olarak yaptım. Siyahkaya'da Artvinli Hasan Tahsin isminde bir asteğmen arkadaşım görev yapıyordu. O kartal yuvası gibi karakolda sık sık buluşup hasret giderirdik.Biz terhis olduktan sonra meydana gelen baskında Siyahkaya aslanları "vatan toprağında tehlike hasıl olduğunda" bırakıp kaçmadılar, 'bir hafta boyunca' kahramanca o dağın eteklerini savundular.Yüzlerce karakol baskınına kahramanca direnen Türk askerleri gibi savundular.Tehlike var, güvenlikte değiliz diye vatan toprağını terk etmemenin en şanlı örneğini verdiler.Sahi bir çapulcu çetenin tehdidi karşısında Süleyman Şah'ı terk eden 'siyahi güruh, size sesleniyorum, siz hangi millettensiniz?'