Devlet bugün, Türkiye'nin başına bela olan 3 önemli yasadışı örgütle savaşıyor. Devletin bütün güvenlik ve istihbarat birimleri bu örgütlerin silahlı ve silahsız uzantılarını bertaraf etmek için uğraşıyor.
Bu örgütler; PKK, IŞİD ve cemaat olarak sıralanıyor.
İlk örgüt olan PKK'nın saldırılarından dolayı Güneydoğu, adeta bir savaş alanına döndü. Her gün şehit veriyoruz. Devlete ait hedefler, her gün ya şehirde ya kırsalda PKK saldırılarına maruz kalıyor.
İkinci örgüt olan IŞİD'in saldırıları Kilis'i perişan etti. Şehre günde 10 roket düştüğü oluyor. 20'den fazla insan hayatını kaybetti. Kilis savaş alanı gibi.
Üçüncü örgüt ise cemaat... Devleti ele geçirmek isteyen paralel yapı olarak ilan edilen cemaat, devletin kılcal damarlarına kadar sızmış, kadrolarını yerleştirmiş, her türlü hukuki ve polisiye entrikayı gerçekleştirmiş bir yapı olarak, devletin baş hedefi haline geldi.
2010 KPSS sınav sorularını hatta daha önceki sınav sorularını da ele geçirip on binlerce Fethullahçıyı "hırsızlık" yaparak devlet kadrolarına yerleştirmiş durumdalar.
Hatta hükümeti düşürecek güce dahi ulaştılar.
Hükümet de paralel yapı dediği bu çetenin devlet içindeki uzantılarını yok etmek için yargıdan emniyete kadar bürokrasinin bütün kademelerinde cemaatçi memur avına çıktı.
Devlet bu 3 örgütle savaşıyor bugün.
Bu 3 örgütü tasfiye etmek, devlete ve ülke bütünlüğüne verdikleri zararı ortadan kaldırmak için devletin bütün imkânları seferber ediliyor.
Ama!
Bugün bu 3 örgütün devleti böylesine tehdit eder hale gelmesinin, devlete silah sıkmasının, devletin kadrolarını ele geçirmesinin, şehirlerimizi işgal etmesinin sebebi de hükümetin bizzat kendisi değil mi?
PKK'yı böylesine azdıran ve tarihinin en güçlü konumuna getiren hükümetin açılım politikası değil mi? PKK ile masaya oturan da İmralı ile Kandil ile pazarlık yapan da, Dolmabahçe Mutabakatını imzalayan da, bu süreçte asker ve polise "PKK'ya sakın dokunmayın" diyen de hükümet değil mi?
PKK, bugünkü saldırı planlarını yapacak güce AKP hükümetinin bu gaflet döneminde ulaşmadı mı?
Peki IŞİD.
IŞİD'e, ta ÖSO içinde küçük bir çete iken destek veren, bu çetelerin Türkiye üzerinden giden silah ve mühimmatla Suriye'deki devlet hedeflerine saldırmasına zemin hazırlayan, yaralılarını hastanelerinde tedavi eden, Esad gidecek hayaliyle güney sınırlarımızı başıboş ve otoritesiz hale getiren Türkiye değil mi?
Peki, ya cemaat?
Cemaatin böylesine büyük bir güç, hatta devlet içinde devlet haline gelmesinin sebebi de "ne istediler de vermedik" diyen siyasi iktidar değil mi? Cemaat şayet bugün yasadışı bir örgüt ve cemaatin memur ve bürokratları da bu örgütün aktif elemanı olarak bir tehdit konsepti arzediyorsa, bu örgütün "baş besleyicisi" hükümet değil mi?
5237 sayılı TCK'nun 220. maddesi suç işlemek amacıyla örgüt kurma başlığı altında yasa dışı örgütleri kuran ve destekleyenlere verilen cezaları belirliyor.
"TCK 220/4: Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
TCK 220/6: Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
TCK 220/7: Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
TCK 220/8: Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır."
Bugün devletin başına musallat olan bu 3 örgüte yıllarca TCK'da belirtilen tanımlamalarla "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden, yandaş basına PKK'nın lider kadrosu ile Kandil'de mülakatlar yaptırıp basın yolu ile örgüt propagandası yapma suçu işletenler kimler?
Ergenekon adında olmayan bir örgüt türetip, sözümona bu örgüt mensuplarına telefon açanları dahi "örgüt üyesi" suçlamasıyla hapse atanlar, yıllarca aynı fotoğraf karesinde bulundukları "3 yasadışı örgütün" bugün devletin başına bela hale gelmesinin faili olarak hesap vermedikleri sürece terörle mücadelede samimiyet testinden geçebilirler mi?