Doğduğumuz, büyüdüğümüz, okuyup "adam olduğumuz" vilayetimizdeyiz.
Dile kolay;
1960'da Trabzon'un bir köyünde Konuklu İlkokulu'ndan mezun oldum.
1960-67 yılları arasında yedi yıl bir başka köye, Yılmazlar Köyü'nde Arapça okudum.
1976-77 öğretim yılında Of İ. H. Lisesi'ne kaydoldum.
İki yıl orda okudum.
Üçüncü yılda ver elini Trabzon İ. H. Lisesi.
Bir ara not:
Of İ. H. L.'de sıra arkadaşım, ben ilkokula başladığım sene doğmuştu.
Sınıfın yaş ortalaması çok karışıktı.
Orta bir öğrencisi bir kısım arkadaşın çocukları da ilkokula devam ediyordu.
Coğrafya hocamız Hüseyin Gama yeni gelmişti okula.
İlk görev yeriydi Of İHL.
Sınıfta kendisinin iki misli cüssede öğrenciler vardı.
Sınıfta içeri doğrulmuştu ki, öğrenciler; yanlış yere geldin, burası senin sınıfın değil, demeye başlamışlar.
O ise; ben öğretmenim, diyor öğrenciler okkalı bir cümleyle onu dışarı itiyorlar, iş kavga noktasına geldi ki, olaya idare el koydu ve Hüseyin Bey öğretmen olduğuna sınıftakileri inandırabildi.
Bir başka hatıram da şu;
Onaltı yaşındayken orta bire başlamıştım.
İlk sene takdirname alma yüksek başarısını (!) göstermiştim.
Takdirname babama henüz ulaşmıştı, etrafa çaktırmadan sevinmişti de. Takdir belgemin vasıl olmasının üzerinden bir hafta geçmişti ki, bu kez "takdirnamem" kara haber gibi ulaşmıştı köye.
Altında da şu not vardı:
"Velisi olduğun Müslim Karabacak'ın öğrencilikle bağdaşmayan hareketlerini görüşmek üzere okula kadar falan filan."
Eylem yapmıştık.
Müftülük başkatibi beni ispiyonlamıştı müdüre.
Ortak yönleri, ikisinin de Adalet Partili olmasıydı.
Takdirname ve ardından tekdirname.
Hafta sonu köydeydim.
Babam kapıda karşılayıp şu tarihi açıklamayı yaptı:
"ha o ikinci gelen var ya (tekdirname), birincisine (takdirnameye) b...k ye...di."
Baktım ki burada bize huzur yok.
Ver elini Trabzon İHL.
Üç sene de orada talim ve tedrisat yaptım.
Etti mi beş sene.
O ara bir fırsatını bulup resmi evsafta müezzin-kayyum oluverdim.
Artık 657'ye tabi bir vatandaştım.
Baktık İmam-Hatip yedi sene.
Mezun olsam gene din görevlisi olacağım.
Ben zaten şimdi de memurum.
O zamanlar memur olmak mamur olmakla eşti.
Bir ara not.
Hoca mihrapta dua ediyor:
"Ya Rabbi dünya ve ahretimizi mamur eyle!"
Cemaatten biri kurşun gibi yerinden fırlar ve hocanın yakasına yapışır:
"Ulan ben zaten bu dünyada çekeceğim kadar çektim memurluktan, sen nasıl olur da ahrette memur olmam için dua edersin."
Memur ile mamur arasındaki farkı anlatmak için hoca tekrar kürsüye çıkmak zorunda kalır.
Taşındım düşündüm, sonunda İmam-Hatip'den normal liseye geçmeye karar verdim.
Bir güne birkaç kararı sığdırıyorum.
Ama her seferinde de muhterem Hocam'dan izin almayı ihmal etmiyorum.
Bir gün bana:
"Oğlum Müslim ne istersen yapabilirsin" dedi.
İki anlama geliyordu; bir, yeter bırak yakamı, diğeri de; sen akıllı adamsın, ne yaparsan doğru yaparsın.
Ben işime geldiği için ikinci şıkkı almıştım.
Geçtim normal liseye.
İki hafta Köprübaşı Lisesi'nde okudum.
Sonra geçtim Trabzon Lisesi'ne.
Dört ay da orada okudum.
Lisenin tam karşısında adını unuttuğum bir cami var, öğle namazlarını cemaatle orada sınıf arkadaşlarıma kıldırıyorum.
Yaklaşık 20 kişilik cemaatim var.
6 Fen-F sınıfının yarısı orada.
Değerli dostum Ömer Turan'ın çalışmalarının semeresi.
Baktım ki, post pahalı.
Ver elini Arsin Lisesi.
Hani Mevlana'nın dediği gibi;
Ben zaten memurum.
Umurumda mı dünya.
İki ay da Arsin Lisesi'nde okudum.
İki aşamalı üniversite giriş sınavının ilk imtihanından hatırı sayılır bir puan aldım.
Öğretmenler inanmak istemiyor barajı aştığımı.
Sene sonu oldu ve ben dört zayıfla liseyi bitirdim.
Değerli dostum Dr. Cavit Akgün'le verdik baş başa ve ben sınavlardan başarıyla kurtulup resmen ve fiilen lise mezunu oldum.
Gene hiçbir şey umurumda değil.
İkinci sınavda da hiç unutmam 371 puan aldım.
Fena bir puan değil hani.
Ve ver elini M. Ü. İlahiyat Fakültesi.
Bir yıl da hazırlık okumadığım için fakültede kazandım.
İlkokul sonrası geçen altı senenin ikisini kurtarmış oldum.
Niye bütün bunları yazdım?
Hiiiç, şu an Trabzon'dayım.
Hatıralarım canlandı.
Daha yazacak nice hatıralar var.
Onları da başka zaman yazarım.
Dile kolay;
1960'da Trabzon'un bir köyünde Konuklu İlkokulu'ndan mezun oldum.
1960-67 yılları arasında yedi yıl bir başka köye, Yılmazlar Köyü'nde Arapça okudum.
1976-77 öğretim yılında Of İ. H. Lisesi'ne kaydoldum.
İki yıl orda okudum.
Üçüncü yılda ver elini Trabzon İ. H. Lisesi.
Bir ara not:
Of İ. H. L.'de sıra arkadaşım, ben ilkokula başladığım sene doğmuştu.
Sınıfın yaş ortalaması çok karışıktı.
Orta bir öğrencisi bir kısım arkadaşın çocukları da ilkokula devam ediyordu.
Coğrafya hocamız Hüseyin Gama yeni gelmişti okula.
İlk görev yeriydi Of İHL.
Sınıfta kendisinin iki misli cüssede öğrenciler vardı.
Sınıfta içeri doğrulmuştu ki, öğrenciler; yanlış yere geldin, burası senin sınıfın değil, demeye başlamışlar.
O ise; ben öğretmenim, diyor öğrenciler okkalı bir cümleyle onu dışarı itiyorlar, iş kavga noktasına geldi ki, olaya idare el koydu ve Hüseyin Bey öğretmen olduğuna sınıftakileri inandırabildi.
Bir başka hatıram da şu;
Onaltı yaşındayken orta bire başlamıştım.
İlk sene takdirname alma yüksek başarısını (!) göstermiştim.
Takdirname babama henüz ulaşmıştı, etrafa çaktırmadan sevinmişti de. Takdir belgemin vasıl olmasının üzerinden bir hafta geçmişti ki, bu kez "takdirnamem" kara haber gibi ulaşmıştı köye.
Altında da şu not vardı:
"Velisi olduğun Müslim Karabacak'ın öğrencilikle bağdaşmayan hareketlerini görüşmek üzere okula kadar falan filan."
Eylem yapmıştık.
Müftülük başkatibi beni ispiyonlamıştı müdüre.
Ortak yönleri, ikisinin de Adalet Partili olmasıydı.
Takdirname ve ardından tekdirname.
Hafta sonu köydeydim.
Babam kapıda karşılayıp şu tarihi açıklamayı yaptı:
"ha o ikinci gelen var ya (tekdirname), birincisine (takdirnameye) b...k ye...di."
Baktım ki burada bize huzur yok.
Ver elini Trabzon İHL.
Üç sene de orada talim ve tedrisat yaptım.
Etti mi beş sene.
O ara bir fırsatını bulup resmi evsafta müezzin-kayyum oluverdim.
Artık 657'ye tabi bir vatandaştım.
Baktık İmam-Hatip yedi sene.
Mezun olsam gene din görevlisi olacağım.
Ben zaten şimdi de memurum.
O zamanlar memur olmak mamur olmakla eşti.
Bir ara not.
Hoca mihrapta dua ediyor:
"Ya Rabbi dünya ve ahretimizi mamur eyle!"
Cemaatten biri kurşun gibi yerinden fırlar ve hocanın yakasına yapışır:
"Ulan ben zaten bu dünyada çekeceğim kadar çektim memurluktan, sen nasıl olur da ahrette memur olmam için dua edersin."
Memur ile mamur arasındaki farkı anlatmak için hoca tekrar kürsüye çıkmak zorunda kalır.
Taşındım düşündüm, sonunda İmam-Hatip'den normal liseye geçmeye karar verdim.
Bir güne birkaç kararı sığdırıyorum.
Ama her seferinde de muhterem Hocam'dan izin almayı ihmal etmiyorum.
Bir gün bana:
"Oğlum Müslim ne istersen yapabilirsin" dedi.
İki anlama geliyordu; bir, yeter bırak yakamı, diğeri de; sen akıllı adamsın, ne yaparsan doğru yaparsın.
Ben işime geldiği için ikinci şıkkı almıştım.
Geçtim normal liseye.
İki hafta Köprübaşı Lisesi'nde okudum.
Sonra geçtim Trabzon Lisesi'ne.
Dört ay da orada okudum.
Lisenin tam karşısında adını unuttuğum bir cami var, öğle namazlarını cemaatle orada sınıf arkadaşlarıma kıldırıyorum.
Yaklaşık 20 kişilik cemaatim var.
6 Fen-F sınıfının yarısı orada.
Değerli dostum Ömer Turan'ın çalışmalarının semeresi.
Baktım ki, post pahalı.
Ver elini Arsin Lisesi.
Hani Mevlana'nın dediği gibi;
Ben zaten memurum.
Umurumda mı dünya.
İki ay da Arsin Lisesi'nde okudum.
İki aşamalı üniversite giriş sınavının ilk imtihanından hatırı sayılır bir puan aldım.
Öğretmenler inanmak istemiyor barajı aştığımı.
Sene sonu oldu ve ben dört zayıfla liseyi bitirdim.
Değerli dostum Dr. Cavit Akgün'le verdik baş başa ve ben sınavlardan başarıyla kurtulup resmen ve fiilen lise mezunu oldum.
Gene hiçbir şey umurumda değil.
İkinci sınavda da hiç unutmam 371 puan aldım.
Fena bir puan değil hani.
Ve ver elini M. Ü. İlahiyat Fakültesi.
Bir yıl da hazırlık okumadığım için fakültede kazandım.
İlkokul sonrası geçen altı senenin ikisini kurtarmış oldum.
Niye bütün bunları yazdım?
Hiiiç, şu an Trabzon'dayım.
Hatıralarım canlandı.
Daha yazacak nice hatıralar var.
Onları da başka zaman yazarım.
Müslim Karabacak / diğer yazıları
- Hz. Muhammed'den (saa) kim niye rahatsız olur? / 17.03.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024
- Metro Entelijansiyasi / 14.03.2024
- Aşık Neyanî'ce... / 10.03.2024
- Müslümanın Allah'ı "zengin" Ehl-i Kitab'ın tanrısı fakirdir ve Milli Ekonomi Modeli de "zengin Allah" inancının üründür / 09.03.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 29.02.2024
- Hak Teâlâ ayırmadı sana ne oluyor? / 28.02.2024
- Bir Kerbela mersiyesi... (Ahmed Edib Harâbî) / 23.02.2024
- Bohem hayat Necip Fazıl / 20.02.2024
- Kelimelerin ahenkle dansı / 17.02.2024
- Çok şeye tercüman, hayatımıza dair... / 16.02.2024