logo
25 NİSAN 2024

TSK'ya oyunu batı oynuyor

16.03.2006 00:00:00
Org. Büyükanıt'ı suçlayan iddianameyi değerlendiren BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, TSK'ya oyunu Batı'nın oynadığını vurguladı.

Yeni Mesaj: Hocam, Türkiye geçtiğimiz hafta Sayın Kara Kuvvetleri  Komutanımız Yaşar Büyükanıt hakkında açılan davayı konuştu. Siz bu olayı genel anlamda nasıl değerlendirirsiniz, bu olayda amaçlanan şey nedir,  bu hadisenin nasıl sonuçları olabilir?Prof. Dr. Haydar Baş: Yaşar Büyükanıt Paşa'nın meselesi aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin  meselesidir. Yaşar Büyükanıt Paşa'yı ferd-i  vahit olarak baktığınızda olayı değerlendirmek, ayrı bir husustur. TSK'nın doruk noktasında olan  bir insanı ferd-i vahit değerlendirmek mümkün müdür? Şimdi, Sayın Büyükanıt Paşa'mız, TSK'nın en ön saflarda bugüne kadar mücadelesini veren, hak ettiği  rütbeyi de elde eden bir insan. Ama, öyle odaklar var, öyle Türkiye'de denge noktaları var ki, Büyükanıt  Paşa'nın temsil ettiği kurumu ve o kurumun içinde bulunduğu, onu ihata eden gücü, kuvveti, devleti kabul etmiyor. Doğrudan ortaya çıkıp da, o güç odakları, bizim hedefimizde Türkiye Cumhuriyeti devleti var, bizim  hedefimizde Türk Silahlı Kuvvetleri var, onun için de biz bu şahsın üzerine gidiyoruz, demiyorlar. Olayı ferd-i vahit bir hadise olarak gösteriyor, hukukta suç olan, ceza çekmesi gereken fiilin kendisidir. O mantıkta biz hadiseye bakıyoruz. Binaenaleyh, bu Ahmet'tir Mehmet'tir, paşadır, profesördür, bununla  bakmıyoruz, gibi bir takım masum maskelerin arkasına sığınılıyor. Ama, bu noktaya da bir anda gelinmedi ve gelinen bu nokta belki, birazdan ifade edeceğim kurum ve kuruluşların sonunu getirebilmek için bir  başlangıcın nihai noktasıdır. Hadiseyi biz çok evveline taşımamız lazım. Evvela TSK ile oynayan bu irade  sahipleri, evvelinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yle oynadılar. Ve Türk Devleti'nin zaafiyetini, acziyetini, hiçbirşey olmadığı intibaını Türk Milletine ve dünyaya deklare etmek istediler. Otuzbin insanın katili kabul edilen hadiseye ben objektif bakıyorum. Bir insanı alıp Türkiye Cumhuriyeti icraatının başında bulunan  hükümete teslim ettiler. Siz bugüne kadar bunu arıyordunuz, işte biz de size onu getirdik, ne yaparsanız yapın. Tabii, o günün şartlarında böyle bir insanı emanet olarak alanlar, o günün hükümeti, onun  muhakeme edilmesinin neticesinde otuzbin insana mukabil canının bir diyet olduğunu, kefaret olduğunu  düşünemedi. Sen otuzbin insanı katledeceksin ve bu otuzbin insanı katlettiğin için de adil Türk mahkemesi  önünde yargılanacaksın ve elbette de bunun karşılığında da hak ettiğin cezaya çarptırılacaksın. Bunu  düşünemediler. Niye düşünemediler? O an Türkiye'de bir seçim vardı. Bir seçim atmosferi vardı. Biz nasıl  olsa bunu kendimiz yakaladık, havasıyla seçime gireriz, bundan istifadeyle belki de iktidar oluruz,  düşünüldü ve bu düşünce icraata konuldu. Ardından da hakikaten o düşünülen oldu. Teröristbaşı niye teslim edildi?Yani o teslim edilen  insan, bir iktidar getirdi. Söylemede bir mahsuru yok Sayın Ecevit'e bu, iktidarı getirdi. Getirdi ama, onu  teslim edenler, seçimden sonra, mahkemeden sonra, bunu siz idam edemezsiniz, haberiniz olsun mesajını  verdiler. Teslim ettiği zaman vermedi. Onlar, iktidar edeceği şahıstan istediği tavizleri alacaklarını  zannettiler. Ve fakat, zaman içerisinde, iktidar olan şahıs, yani Sayın Bülent Eecevit, teslim eden iradeye  taviz vermedi, bu da bir gerçek. evet onunla seçimi aldı ama; istenileni de karşı tarafa vermedi. Sen mi  vermezsin, adamı nerdeyse canlı toprağa gömeceklerdi hatırlarsanız. Burada, enteresan bir incelik var. Bizim zaten üzerinde duracağımız konu da bu. Bağımsız, egemen, devlet ve millet, elbette kendi yargısı  önünde böyle bir faili muhakeme edecekti ve etti. Hukukun gereği olan cezaya da çarptırdı ve dedi ki: idam  edilecek. İdam edilecek dediği gün bütün Avrupa ayağa kalktı, onu teslim eden irade ABD ayağa kalktı,  bunu idam edemezsiniz dedi... Şimdi, eğer o fail idam edilirse Avrupa karşımızda, ABD karşımızda; idam  edilmezse görüntüde yanımızda, dost olarak sahte tebessümlerle kolumuzda. Böyle bir görüntü var.  Hatırlarsanız biz, o zaman da görüşümüzü beyan ettik; teslim alınan bu şahıs muhakeme edilmemesi  lazımdı, durumun nezaketine binaen. Muhakeme edildi, Türk hukuku kararını, Türk iradesi kararını verdi.  Yani devlet, kendi bağımsız erkleriyle olması gerekeni ortaya koydu. Bundan sonra devletin başındakilerin  geri adım atması, onların zaafiyeti kabul edilmez. Kimin zaafiyeti kabul edilir? Temsil ettiği devletin zaafiyeti  kabul edilir. Bundan sonra göreceksiniz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin üzerine çok daha ciddi gelinecek  ve artık bu olayla beraber bir insana verilen hükmü ki, icra edemiyor, bunda öyle korkulacak, irkilecek ne  kaldı ki, düşüncesiyle birlikte hem siyasetin hem devletin hem milletin üzerine gelinecektir, ben bu yorumu  gerek özel sohbetlerimde gerekse o gün yaptığımız topluma açık sohbetlerimde ifade etmiştim. Bu muhakeme edilmemeliydi, diye. Şimdi bu bir tarafa, o gün Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu hükmü vermekle; vermekle diyorum çünkü hükmü infaz edemediği için devlet, kendi kendine o günün siyasetiyle golünü  attı.1-0 Türkiye Cumhuriyeti Devleti mağlup duruma düştü. Şimdi, tabii, o koldan üzerimize gelenlerin, o  şahsı Türk siyasetine teslim edenlerin maksat ve gayesi: Birinci gayesi az önce söylediğimiz gibi, biz  teslim edelim bak ne muaazzam bir başarı ile bu adam yakalandı, densin ve bu adam oyla beraber taltif  edilsin, ilerleyen süre içerisinde de iktidar olduklarında istediklerimiz yerine gelsin, içindi. Birinci maksat bu.  İkinci maksat da, zaten biz bunu yaptırmayacağız, eğer varsa almamız gereken bir intikam böylece almış  olacağız, idi. Dediğim gibi o gün sayın Bülent beyin dirayetli davranışı onlara bu imkanı vermedi ama,  Bülent bey gol yemedi ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti golü yedi. Alınan karar sümenaltı edildi. Peki, bugünle ne alakası var bunun? Yaşananlarla ilgisiDün, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin acziyetini fiilen gören güçler, bu devleti korumakla kollamakla görevli  olan kurum ve kuruluşa bu sefer el atma; aynen devlet gibi aciz olduğunu dünyaya ispat etme gibi bir niyet  belirdi. Bir düşünce belirdi. Ortaya çıktı. Tabii bütün bunlar olabilmek için, ortaya çıkabilmesi için, devet  neticede bir kurumdur ama bu kurumu idare eden bir farklı kurum daha var. Siyasi iradedir. Siyasi iradenin  niyet ve maksadı, devletin bütün icraatlarına yansır. Kurumlarında kendini gösterir. Eğer siyasi irade  isterse A'yı B; B'yi C gösterebilir. Yapılması gerekeni nötr hale getirir veya hiç yaptırmaz veya  yapılmaması gerekeni hayata geçirir. Şimdi sıra Türk Silahlı Kuvvetleri'ne gelince, o zaman buna müsaade  edecek, buna müsamaha edecek, bunu hoş görecek bir siyasi iktidarın da olması gerektiğine inandı. Kim? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'yle hesaplaşması olan, Türkiye Devleti'yle ezeli rekabeti olduğuna inanan  irade ve güç. Bu güç kimdir? Topyekün Batı'dır. Batı ne diyor? Anadolu bizimdir. Türkler orada misafirdir.  Anadolu coğrafyası Batı dünyasının coğrafyasıdır. Dolaysıyla onların geldiği ülke Orta Asya'dır. Bizim  onlara göre bir projemiz vardır. Eninde sonunda onları geldikleri ülkeye göndereceğiz. İşte bu inançta olan  topyekün Batı'dır. Bu ABD'dir. Bu, İngiltere'dir. Fransa'dır. Almanya'dır. İtalya'dır. Hülasa, hatırınıza ne  gelerse, topyekün Batı budur. Zaten bunu görmeden bizim bu hadiselere çözüm bulmamız mümkün değil.  Bu büyük bir hastalık. Siz bu hastalığı teşhis etmeden hastanın tedavi olduğunu gördünüz mü? Gidirsiniz, belki de bir ay bir teşhis süreci geçer; idrar tahlili, kan tahlili, bilmem filmlerdi, şuydu buydu... şu kadar  zaman geçer, hastalık şu, denir. Ondan sonra da tedaviye başlanır. Biz de, bunu bu mantıkla ele almamızın  nedeni hastalığı teşhis ediyoruz. Türk toplumuna, bu coğrafyanın insanı değilsin, inancıyla bakan bir dünya  var. Ne hazin tecellidir ki, bu dünyanın içine girip bizim siyasilerimiz milleti kaybetmek istiyor. Yani, bu  benzese benzese şuna benzer: Yılan kurbağaya çok meraklıdır. Onu yuttuğu zaman öyle eze eze  hazmeder. İşte aynen onun yaptığı gibi bizi ezerek hazmettirmek istiyorlar. Binaenaleyh, bu düşüncede  olan Batı ejderha gibi Türk toplumunu yutup bu coğrafyadan uzaklaştırmak isteyen Batı kendi mantalitesini  hayata geçirmek üzere bir siyasi iradenin iktidar olması için anlaşmalar yaptı. Hatırlarsanız, biz bunu dört  sene evvel her yerde bangır bangır bağırdık. Ama sözümüzü dinletemedik. ve bu irade iktidar oldu. Devletin  insiyatifi, kanaati, idaresi, iradesi, hükmü vs. siyasi icraatın tavrı, haraketi şekliyle ortaya çıkacağına göre  daha yapacak birşey kalmıyor.Irak meselesi...Bakıyorsunuz Kuzey Irak bölgesinde o günün şartlarında hatırlarsanız, -ki, Saddam idaresi vardı işgalden  evvel-  o dönemde TSK. sınırötesi harekat yapıyor. Musul'a, Kerkük'e, Erbil'e, işte o coğrafyaya gidiyor.  Bilhassa Türkmenlerin olduğu bölgede koruma kollama vazifesi, hatırlarsanız yine kırmızı çizgileri var idi.  İşgalden sonra siyaset de yerinde icraata başlayınca, sen ne ararsın sınırın bu tarafında, denilmek  suretiyle buradaki kandaşlarına, ırkdaşlarına, dindaşlarına sahip çıkamazsın; buranın sahibi benim, hakiki  sahibi benim, ta Okyanus'un ötesinden gelerek burnumuzun dibine komşu olanlar, Mehmetçiğin başına  çuvalı geçirdi. Bir, devlet gol yedi; iki Asker gol yedi. Asker üzerine oyun başladı. Oyun zaten başlamıştı.  Neden o zaman başlamıştı? O zaman başlamasının nedeni, devleti korumak ve kollamakla görevli iradenin  sesi çıkmadı. Demokrasi zaafiyeti olur, ifratı olur, o kendilerine göre. Ama bana göre, o gün tavrını  belirlemeli idiler. Bu belirlenmedi. Tabii, koruyan, kollayan bu tavrı takınınca bu sefer hedef, kendisi oldu.  Siyaset, onu ayıktırıp, onu uyandırıp kendi şahsını nefs-i müdaafa adına koru ve kolla talimatı vermesi  gerekirken, bir tanesi Hariciye Bakanı sıfatıyla Kayseri'ye gidiyor mantı yemeye; Başbakan sıfatıyla bir  tanesi de Samsun'a bir açılışa gidiyor. Yani sanki ortada hiçbir şey olmamış, bu gelişmeler birşey değil  dercesine hatta sayın Başbakana o gün soruluyor, Türkiye'nin daha mühim meseleleri var diyor. Sana bir  gol daha. Etti, 2-0. Şimdi onun arkasından her türlü mesele gelebilir. Devletin, onu koruyan kurumun artık,  insiyatifi ile oynanacak olan onuru, çok ciddi bir zede almıştır. Ve buna onu korumakla mükellef olan irade  tepkisini ortaya koyamamıştır. Birinci harekette acziyetinden dolayı diyeceğiz, siyaset tepkisini koyup, Batı sen kim oluyorsun ki, adalet mekanızmasının verdiği karara müdahil olabiliyorsun, haydi defol,  diyemediği için devletin acziyeti. İkincisi de, siyaset, sen benim başıma çuval geçirme gibi cüreti nasıl  bulabilirsin deyip de sille çaktırsaydı, bu üçüncü gelişme olmayacaktı. Üçüncü gelişmede ne oldu? Ne  olursa olsun, bahane beni ilgilendirmiyor. ben hadise üzerinde de durmuyorum. Beni işin hukuki safhası da  ilgilendirmiyor.

Batı TSK'ya oyun oynuyorBeni ilgilendiren taraf, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne oynanan  oyundur. Bu oyun, Batı kaynaklıdır. Ama figüran sensin bir başkası, o Allah ile kendi aralarında. Anladı,  anlamadı. Gafletteydi, değildi. Yine Allah'la kendi arasında. Bana sorulur ise, ben, büyük bir yanlışın kasıtlı  olarak yapıldığını da belki ispatlayabilirim. Vazifem değil benim, şu anda. Yüce millet bana o vazifeyi  verirse, onu da ispatlarız. Şu anda ben o konumda değilim. Ama şu anda ben şu konumdayım; şu anda  refüze edilmek istenilen, dağıtılmak istenilen, terhis edilmek istenilen bir güç var. O da nedir? TSK'dır.  Neden? Çünkü hedefte Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. Onun zevali bu kurumun zevali ile paraleldir. Bu  paralellikte bu kurum zeval bulmadan, bu da zeval bulmaz. Şimdi üçüncü adım da atıldı. 3-0 oldu. Peki  bundan sonraki gelişmeler nasıl olur? Bundan sonraki gelişmeler, hani bir söz vardır, bekleyelim görelim.  Bundan sonraki gelişmeler, o Ermeni soykımı oldu diyenler, kaç yıl evvelinden konuyu dava ediyorlar, 90  küsür sene evvel olmuş bir hadiseyi günümüze taşıyarak ne diyorlar Türk Milleti o günün şartlarında  Ermenilere soykırım yaptı. Diyorlar. Ve, ne demiş diyoruz biz, bunun arkasından tazminat talebi gelir,  toprak talebi gelir vs. vs... aynı talep buradan da gelebilir. Zaafiyet mikrobunun bünyede olduğu  ispatlanınca, kanser hücrelerinin vücuda yayıldığını adam görünce, henüz sen can çekişirken de morga  gönderebilir seni. Ve atarlar. Demek isterim ki, burda gelinen nokta, yarın Güneydoğu'da vatani borcunu ifa  için Silahlı Kuvvetlerin her kademesinde vazife yapmış şerefli Türk subayları, hatta paşaları, hatta erleri,  siz soykırım yaptınız diye yargının önüne çıkabilirler. Şimdi, gidişat buna doğru. Bilmem anlatabildim mi?  Ne olur bu işin sonu? Kurgu anlayışı ile yola çıkmadım. Mantığım ile olaya bakıyorum. Birinci golü yedik  ses çıkmadı, ikinci golü yedik ses çıkmadı, üçüncü golü de yedik ses çıkmadı. 3-0 mağlubiyet. Ve 3-0 da  bitmedi, daha ne sıfırlara gebe. Burada ne olması gerekir? Onu da isterseniz, ne olması gerektiğini bilen  ve o vazifeyle yükümlü olanlara bırakalım, diyorum efendim...
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
İsrail devlet televizyonu duyurdu
Ordu yakında Refah'a girecek!
'Orijinalini paylaşıyorum ki ahlaksızlığınız görülsün'
Montajlı fotoğraf polemiği
' Saray'la müzakere edilmez, mücadele edilir'
Zamanlaması manidar uyarı
Kameranın âlâsı üretildi
Ambargolar ASELSAN'ı kamçıladı
Vergi böyle toplanmaz
Eski Bakan Çelebi'den sert eleştiriler
'Tüm Almanya seçimdeki büyük başarınızı biliyor'
Steinmeier, Yavaş'a böyle dedi
Trabzonspor'un eski başkanı vefat etti
Evinde ölü bulundu
Bakan'ın sözlerine tepki gösterdi
'Tam bir Düyûn-ı Umûmiye sistemi'
İlk 3 ayda harcamaları yüzde 120 arttı
CHP: Tasarruf Saray'dan başlasın
Pentagon'dan Irak'a: Bölgedeki ABD güçlerini koru
Hem işgalci, hem koruma istiyor!
Adalet Bakanı mesajı verdi
'DEM Parti kapatılabilir'
Fanatik Yahudiler Mescid-i Aksa'ya baskın düzenledi
Bilinçli olarak gerginliği tırmandırıyorlar
'Saray' ziyareti öncesi kritik randevu
Kılıçdaroğlu, Özel ile görüşecek mi?
ABD'li senatör, İsrail'e desteğe tepki gösterdi
"Artık yeter!"
6 gündür haber alınamıyordu, itfaiye içeri girince şaşırdı
Derin uykudan uyandı!
İsrail devlet televizyonu duyurdu
Ordu yakında Refah'a girecek!
'Orijinalini paylaşıyorum ki ahlaksızlığınız görülsün'
Montajlı fotoğraf polemiği

Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?

Meteoroloji, doğanın diliyle konuşur ve bu dili anlamak için renkli uyarı kodlarından yararlanır. Türkiye'de Meteoroloji Genel Müdürlüğü, hava durumu tahminlerinde ve uyarılarda dört farklı renk kodu kullanır: yeşil, sarı, turuncu ve kırmızı. Her bir renk, doğanın bize gönderdiği mesajların şiddetini ve önemini ifade eder
24.04.2024 13:05:00 / Güncelleme: 24.04.2024 13:08:29
Ahmet Haydar Tarhanlı
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Meteorolojinin renkli kodları ne anlama geliyor?
Yeşil (Tehlike Yok): Yeşil kod, hava durumunun sakin olduğunu ve herhangi bir tehlike beklemediğimizi gösterir. Bu renk, günlük yaşantımızı etkileyecek meteorolojik bir hadisenin olmadığını belirtir ve huzurlu bir gün geçirebileceğimizin işaretidir.

Sarı (Az Tehlikeli): Sarı kod, dikkatli olmamız gerektiğini söyler. Hava durumu olağanın dışında olmasa da, bazı faaliyetler için potansiyel riskler taşıyabilir. Bu uyarı, özellikle açık havada yapılacak etkinliklerde daha tedbirli olmamız gerektiğini hatırlatır.

Turuncu (Tehlikeli): Turuncu kod, tehlikenin arttığını ve olası hasarlar için hazırlıklı olmamız gerektiğini bildirir. Bu renk, nadiren gerçekleşen ve can veya mal kaybına yol açabilecek meteorolojik olayların beklendiğini ifade eder.

Kırmızı (Çok Tehlikeli): Kırmızı kod, en ciddi uyarıdır ve çok tehlikeli durumları simgeler. Bu renk, hayatı tehdit edebilecek, geniş alanlarda büyük hasarlara neden olabilecek son derece kuvvetli meteorolojik hadiselerin beklendiğini gösterir. Kırmızı kod gördüğümüzde, güncel meteorolojik koşulları sıkça takip etmeli ve gerekli tüm önlemleri almalıyız.

Bu renk kodları, doğanın bize sunduğu ipuçlarını çözmemize ve kendimizi olası tehlikelere karşı korumamıza yardımcı olur. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün bu renkli uyarı sistemi, "Haberdar olun, hazırlıksız yakalanmayın" sloganıyla bizlere doğru bilgiyi zamanında sunar ve güvenliğimizi sağlamak için önemli bir araçtır.

Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresinin dolması nedeniyle yapılan başkanlık seçimlerinin 21. turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı

24.04.2024 12:27:00 / Güncelleme: 24.04.2024 12:31:28
AA
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı
Yargıtay Başkanlığı seçiminde 21. turda da sonuç çıkmadı

Yargıtay Başkanlığı görevine 24 Mart 2020'de seçilen Mehmet Akarca'nın 4 yıllık görev süresi 24 Mart itibarıyla doldu.

Bu kapsamda Yüksek Mahkemenin 4 yıl boyunca görev yapacak yeni başkanını belirlemek için Yargıtay üyeleri 25 Mart Pazartesi sandık başına gitti.

Seçimin ilk 20 turunda hiçbir adayın, 348 Yargıtay üyesinin salt çoğunluğu olan en az 175 oyu alamaması nedeniyle bugün 21. tur oylaması yapıldı.

Oylama sonucu Mehmet Akarca 100, 3. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Kerkez 96, 3. Ceza Dairesi Başkanı Muhsin Şentürk ise 112 oy aldı. Seçime katılım 324 olarak kayıtlara geçerken, 2 boş oy kullanıldı, 14 oy da geçersiz sayıldı.

Salt çoğunluğun sağlanamaması nedeniyle seçime 22. tur oylamayla devam edilecek.

Seçimlerde üye tam sayısının salt çoğunluğunun hazır bulunması gerekiyor. 

Bursa'da bir holding binasına 43 el ateş açıldı

Bursa'da bir holding binasına otomobille gelen saldırganlar gece yarısı kimsenin olmadığı saatte binaya 43 el ateş açtı
24.04.2024 10:31:00
İhlas Haber Ajansı
Bursa'da bir holding binasına 43 el ateş açıldı
Bursa'da bir holding binasına 43 el ateş açıldı
Bursa'da bir holding binasına otomobille gelen saldırganlar gece yarısı kimsenin olmadığı saatte binaya 43 el ateş açtı. Kurşunların hedefi olan camlar tuz buz olurken, binada görevli özel güvenlikçi ise saldırıdan yara almadan kurtuldu.

Olay, merkez Osmangazi ilçesinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, bir grup şüpheli cadde üzerinde bulunan holdingin ana binasına saldırı düzenlemek için beyaz bir otomobille geldi.

Binanın önünden geçtiği esnada aracın camından çıkan saldırganlar, otomatik silahla arka arkaya tetiğe bastı. Tam 43 merminin isabet ettiği binada bulunan bir bekçi ise arka arkaya gelen kurşunlardan son anda kurtuldu.

Silah sesleri üzerine bölgeye çok sayıda polis ekibi sevk edildi. Ekipler, olayla ilgili tahkikat başlatırken, olay yerinden otomobille kaçan şüphelilerin yakalanması için çalışma başlatıldı.
Polisin titiz soruşturmasının sürdüğü bildirildi.

Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı

Bakan Yerlikaya, siber suçlarla mücadele kapsamında gerçekleştirilen Sibergöz-33 ve Sibergöz-34 Operasyonları'nda 63 şüphelinin yakalandığını bildirdi.
24.04.2024 08:31:00
Anadolu Ajansı
Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı
Dolandırıcılar 'Sibergöz'den kaçamadı: 63 gözaltı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Jandarma Genel Komutanlığı Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Mersin, İstanbul, Hakkari, Tekirdağ ve Niğde'de nitelikli dolandırıcılık, yasa dışı bahis ve çocuk müstehcenliği suçlarının bilişim sistemleri kullanılarak işlenmesine yönelik Sibergöz-33 Operasyonu düzenlendiğini belirtti.


Operasyon kapsamında 16 şüphelinin yakalandığını aktaran Yerlikaya, şu bilgileri paylaştı:

"Operasyonlar sonucunda şüphelilerinin banka hesaplarında ilk belirlemelere göre 18 milyon 500 bin lira para hareketliliği olduğu tespit edildi. Operasyonlar sonucu 18 cep telefonu, 13 bilgisayar, çok sayıda sim kart, taşınabilir bellek, CD, kamera ve çok miktarda Türk lirasına el konuldu."

Sibergöz-34 Operasyonu'nda 47 gözaltı

Yerlikaya, 11 ilde de nitelikli dolandırıcılık ve suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarını işleyenlere yönelik Sibergöz-34 Operasyonu düzenlendiğini bildirdi.


Operasyonda 47 şüphelinin yakalandığı bilgisini veren Yerlikaya, şunları kaydetti:

"Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı koordinesinde Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu Kocaeli, Adana, İstanbul, Samsun, Gaziantep, Mersin, İzmir, Denizli, Düzce, Ordu ve Bursa'da düzenlenen Sibergöz-34 Operasyonları'nda şüphelilerin, Facebook Marketplace isimli e-ticaret platformundan 'konteyner, elektrikli araba vb.' ilanı verdikleri, iletişime geçtikleri vatandaşlardan 'ürün bedeli' adı altında para talep ederek haksız kazanç sağladıkları tespit edildi. Operasyonlar sonucu çok sayıda dijital materyale el konuldu."

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, operasyonları gerçekleştiren güvenlik güçlerini tebrik etti.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.