Tarihin bilinen ilk medeniyeti Türklere aittir. Türk medeniyetinin gelişimi, İran'la girişilen daha üstün olabilme uğraşının doğal sonucudur. Türk medeniyeti ile İran medeniyeti arasındaki rekabet, zaman zaman birbirine girift paralellikte gelişim göstererek, her alanda şahikaya ulaşmışlardır. Türklük bilinci (Touro Aryan), İran'la girişilen daha üstün olabilme rekabeti ile sağlamlaşmış ve destanlaşarak, TURAN temelini oluşturmuştur. İran'ın, kalleşçe kahraman Turanı (Alp Ertungayı) öldürmesi, sagular (ağıt) ve destanlarla taptaze olarak bu günlere taşınmıştır. Alp Er Tunga ölti mi?Issız ajun kaltı mı?Felek yüzün gülti mi?İmdi ürek ırtılur?İran tarafında da, Turanla yapılan savaşlar, kendi bakış açılarından destanlaşmıştır. Firdevsi'nin Şeyhnamesi bunun en özgün örneklerindendir. İki millet konuştukları dil esası ile de birbirinden ayrılırlar. Türkler; Ural-Altay dillerini konuşurken, İran ise; Hint-Avrupa dilini konuşmaktadır. Bu iki eski ve köklü ulus arasındaki savaşların galibi çoğunlukla Türklerdir. Türk İran ilişkileri, o kadar eskiye dayanır ki, dil, inanç, yaşantı, dünyaya bakış ve daha bir çok alanda insanlığa ait ürünleri birlikte sahiplenirler.Türklerin Müslümanlığı kabulünden sonra kurduğu en büyük devletlerden ilki bugünkü İran topraklarında vücut bulmuştur. Büyük Selçuklu devleti İran'da kurulmuştur. Anadolu Selçukluları ise, İran Selçuklularının devamıdır. Horasan erenleri; İran'dan Anadolu'ya geçerek, Diyar-ı Rum (Roma) denilen bu toprakların Türkleşmesinde ve İslam la tanışmasında başrolü oynamışlardır.Gazi Alp-Erenler! İşe koyulun,Gayrı söze vakit az verilmeli.Bedevi atlara rüzgarca soluk,Ve yıldırımlarca hız verilmeli.
İnatla girmeyin soy, sop faslına;Kurtsa kurt, itse it döner aslına?Diyar-ı Rum elinde oğuz nesline,Peygamber kavlince öz verilmeli.
Büyük Selçuklu devletini Oğuz'un KINIK boyu, Devlet-i Ali Osman'ı ise, Oğuz'un KAYI boyu kurmuştur. Asırlardan bu tarafa bu toprakların sahipleri hep TÜRK'lerdir. Kürtler Oğuz Kağan'ın on yedinci oğlu KÖRTLÜ HAN soyundan gelir. Bu bölgeye ilk gelen TÜRK boyu Kürtler olmuştur. Göç yolları Karakurum dağlarının yüksekleridir. KUTİ'ler olarak anılan Kürtler, önce Medlere, daha sonra Perslere paralı asker olmuşlardır. Bu topraklarda ve dünyanın başka hiçbir yerinde bir devlet kurmamışlardır. Kürtler hakkında yapılan araştırmalarda başvurulacak tek kaynak Türk tarihidir. Kürtler Türklerin bir kolu, önemli bir unsuru olmak dışında başka bir özellik taşımazlar. Bugün konuşulan Kırmançe Kürtçesi ile yazılmış ve basılmış bir eser de mevcut değildir. Kaldı ki bu dili oluşturan sekizbinüçyüz küsur kelimenin, yaklaşık sekizbini Türkçe, Farsça, Arapça ve başka dillere mensup kelimelerden oluşmaktadır. Zaza Kürtçesinin mutevası, Orhun kitabelerinin yazılım dili Kutluk Türkçesidir. Kırmançe konuşan Kürt, Zazaca konuşanla Kürtçe konuşarak anlaşamaz.İran'a hakim olan; Harizmi, Kara Koyunlu, Safevi, Kaçar aşiretleri, öz be öz Türktür. İslamiyetin kabulünden başlayarak, 1920'li yıllara kadar İran Türkler tarafından yönetilmiştir. İran'la yaklaşık dörtyüz yıldan beri barış içinde yaşamaktayız. Kasr-ı Şirin anlaşması ile çizilen sınırlar, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine intikal eden son hudut çizgilerimizdir. Mustafa Kemal Atatürk İran'la ve Afganistan'la sağlam temellere dayanan bir işbirliğine gitmiştir. Sadabat Paktı buna en güzel örnektir. Bugünün İran'ına baktığımızda gördüğümüz; nüfusunun yarıdan fazlasının hala Türk olduğudur. Yirmialtı milyon Azeri'ye ilaveten, Türkmen, Gaşgay, Özbek, Kaçar, Karapapak ve diğer Türk unsurların sayısı yaklaşık kırk milyona ulaşmaktadır. Bugün İran ve Türkiye aynı düşmanların tehdidi altındadır. Dün Şah ailesini kullanarak, İran'ı sömürenler, sırf kendi çıkarları için Musaddık'ı devirenler, şikayetçi oldukları düzenin oluşmasının müşebbisleridir. Şayet Humeyni ve onun şakirtleri ABD, Hıristiyan Batı ve İsrail'in bölgede kurduğu düzeni benimsemiş olsaydı, Anti demokrat, gerici ve yobaz suçlamalarının muhatabı olmayacaklardı.Bugün; İran Türkiye'ye, Türkiye de İran'a muhtaçtır. İran'ın rejimi Türkiye'den tasvip görmez. Hiç kimse bu rejimi benimsemez. İran ve Türkiye'de Müslümanlığa bakış ve uygulayış farklıdır. Türkiye'de dinde imtiyazlı sınıf kavramı yoktur. Türkiye'de İslamiyet İran'dan farklı olduğundan öcü olarak gösterilecek bir Ayetullah da yoktur. İstense de icad edilemez. Bütün bu olgulara rağmen Türkiye ve İran ortak tarihi özelliklerinden ve muhtemel ortak tehlikelere karşı durabilecek bir işbirlikteliğe mahkumdurlar. Rahmetli Atatürk'ün milli mücadele sonrasındaki politikalarını rehber almalıyız. Ancak İran ve Türkiye işbirliği Turan coğrafyasına yönelik emperyalist faaliyetleri inkitaya uğratabilir. Güçlü, kararlı, AB, IMF, ABD, İsrail prangalarını kıracak bir Türk devleti dünyayada barış ve huzur gelmesini temin edecektir. O halde Atatürk'ün Türkiye'sini yeniden kurmalıyız.
İnatla girmeyin soy, sop faslına;Kurtsa kurt, itse it döner aslına?Diyar-ı Rum elinde oğuz nesline,Peygamber kavlince öz verilmeli.
Büyük Selçuklu devletini Oğuz'un KINIK boyu, Devlet-i Ali Osman'ı ise, Oğuz'un KAYI boyu kurmuştur. Asırlardan bu tarafa bu toprakların sahipleri hep TÜRK'lerdir. Kürtler Oğuz Kağan'ın on yedinci oğlu KÖRTLÜ HAN soyundan gelir. Bu bölgeye ilk gelen TÜRK boyu Kürtler olmuştur. Göç yolları Karakurum dağlarının yüksekleridir. KUTİ'ler olarak anılan Kürtler, önce Medlere, daha sonra Perslere paralı asker olmuşlardır. Bu topraklarda ve dünyanın başka hiçbir yerinde bir devlet kurmamışlardır. Kürtler hakkında yapılan araştırmalarda başvurulacak tek kaynak Türk tarihidir. Kürtler Türklerin bir kolu, önemli bir unsuru olmak dışında başka bir özellik taşımazlar. Bugün konuşulan Kırmançe Kürtçesi ile yazılmış ve basılmış bir eser de mevcut değildir. Kaldı ki bu dili oluşturan sekizbinüçyüz küsur kelimenin, yaklaşık sekizbini Türkçe, Farsça, Arapça ve başka dillere mensup kelimelerden oluşmaktadır. Zaza Kürtçesinin mutevası, Orhun kitabelerinin yazılım dili Kutluk Türkçesidir. Kırmançe konuşan Kürt, Zazaca konuşanla Kürtçe konuşarak anlaşamaz.İran'a hakim olan; Harizmi, Kara Koyunlu, Safevi, Kaçar aşiretleri, öz be öz Türktür. İslamiyetin kabulünden başlayarak, 1920'li yıllara kadar İran Türkler tarafından yönetilmiştir. İran'la yaklaşık dörtyüz yıldan beri barış içinde yaşamaktayız. Kasr-ı Şirin anlaşması ile çizilen sınırlar, Osmanlıdan Türkiye Cumhuriyetine intikal eden son hudut çizgilerimizdir. Mustafa Kemal Atatürk İran'la ve Afganistan'la sağlam temellere dayanan bir işbirliğine gitmiştir. Sadabat Paktı buna en güzel örnektir. Bugünün İran'ına baktığımızda gördüğümüz; nüfusunun yarıdan fazlasının hala Türk olduğudur. Yirmialtı milyon Azeri'ye ilaveten, Türkmen, Gaşgay, Özbek, Kaçar, Karapapak ve diğer Türk unsurların sayısı yaklaşık kırk milyona ulaşmaktadır. Bugün İran ve Türkiye aynı düşmanların tehdidi altındadır. Dün Şah ailesini kullanarak, İran'ı sömürenler, sırf kendi çıkarları için Musaddık'ı devirenler, şikayetçi oldukları düzenin oluşmasının müşebbisleridir. Şayet Humeyni ve onun şakirtleri ABD, Hıristiyan Batı ve İsrail'in bölgede kurduğu düzeni benimsemiş olsaydı, Anti demokrat, gerici ve yobaz suçlamalarının muhatabı olmayacaklardı.Bugün; İran Türkiye'ye, Türkiye de İran'a muhtaçtır. İran'ın rejimi Türkiye'den tasvip görmez. Hiç kimse bu rejimi benimsemez. İran ve Türkiye'de Müslümanlığa bakış ve uygulayış farklıdır. Türkiye'de dinde imtiyazlı sınıf kavramı yoktur. Türkiye'de İslamiyet İran'dan farklı olduğundan öcü olarak gösterilecek bir Ayetullah da yoktur. İstense de icad edilemez. Bütün bu olgulara rağmen Türkiye ve İran ortak tarihi özelliklerinden ve muhtemel ortak tehlikelere karşı durabilecek bir işbirlikteliğe mahkumdurlar. Rahmetli Atatürk'ün milli mücadele sonrasındaki politikalarını rehber almalıyız. Ancak İran ve Türkiye işbirliği Turan coğrafyasına yönelik emperyalist faaliyetleri inkitaya uğratabilir. Güçlü, kararlı, AB, IMF, ABD, İsrail prangalarını kıracak bir Türk devleti dünyayada barış ve huzur gelmesini temin edecektir. O halde Atatürk'ün Türkiye'sini yeniden kurmalıyız.
Mustafa Bekaroğlu / diğer yazıları
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (48) / Yazı dizisi / 07.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (47) / Yazı dizisi / 06.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (46) / Yazı dizisi / 05.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (45) / Yazı dizisi / 04.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (44) / Yazı dizisi / 03.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (43) / Yazı dizisi / 02.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 01.03.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (42) / Yazı dizisi / 28.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (41) / Yazı dizisi / 27.02.2006
- Yahudi fanatizmi ve İsrail (40) / Yazı dizisi / 26.02.2006