Freedom House'un yayınladığı raporda "Türkiye'de basın özgür değil" deniliyor. Türkiye'de basının özgür olmadığının tescili için yabancı bir kurumun bunu açıklamasına ihtiyaç yok. Ama Türkiye'de başbakanın talimatla haber değiştirdiği, talimatla "Fatih" fırçaladığı bir ortamda "basın özgürdür" diyene kargalar bile güler.Ahmet Davutoğlu'nun "Türkiye'de basın çok özgür. Bu rapor gerçek dışı. Basın bu rapora tepki göstermeli" diye yaptığı açıklama da zaten basının özgür olmadığının delili.Bir bakan ne hakla yanındaki gazetecilere "bu rapora tepki gösterin" diyebilir. Adamlar "talimatla" haber yaptırmaya o kadar alışmışlar ki Freedom House'un raporunun değerlendirilmesini "özgür basına!" bırakmak yerine, "tepki verin!" diyerek bilinçaltlarında oluşan "basına talimat verme" alışkanlıklarını her ortamda tezahür ettiriyorlar.Bakanın yanında bulunan yalaka gazeteci takımı "Sayın Bakan, biz ne yapacağımızı, ne yazacağımızı biliriz" demek yerine anında durumdan, pardon talimattan vazife çıkartıp Freedom House'un arkasında Yahudilerin olduğunu küresel güçlerin taşeronu olduğunu yazdılar. Oysa aynı gün hükümet, "İsrail'le ilişkilerin normale döndüğü" sinyalini gururla açıklıyordu!Merdi Kıpti şecaat arz ederken sirkatin söyler!Bugün bırakın basının özgür olmasını BASINA KARŞI SOYKIRIM uygulanmaktadır.Muhalefet yapıyor diye bir basın kuruluşunun üzerine devletin bütün imkânları ile gidilmesi, yok edilmeye çalışılması, o basın patronunun bağlı işyerlerinin denetim tahakkümü altına alınması bir soykırımdır.Bazı fikirlerin, eleştirilerin, haberlerin, yorumların hükümet kızacak diye anında gazetelerden çıkartılması bir soykırımdır.Dünyada, bir televizyonun haber müdürüne telefon açıp "şu haberi derhal çıkartın" talimatını veren" tek başbakanın" ülkesinde basına özgür diyenlerin akıllarından zoru var demektir.Ama basının bu hale gelmesinde en büyük problem bizzat basının kendisi olmuştur.1984 yılında İstanbul'da Milli Basın Kurultayı adı altında bir kurultay düzenlendi. Cumhuriyet tarihi boyunca "milli basın" adı altında düzenlenen ilk ve tek kurultaydı bu.Bu kurultayı düzenleyen kişi Prof. Dr
Haydar Baş'tı.Daha sonra ikincisi de düzenlenecek olan Milli Basın Kurultayı'nda temel ölçü "basının milli olmasının" önemi idi.Basın milli olursa özgür de olur, güçlü de olur. Kurultaya katılanların coşkuyla takip ettiği milli basın coşkusu, 30 yıl öncesinden Türk basınına "durması gereken yeri" göstermesi açısından çok önemli idi.Bugün basının özgür olmadığını birçok gazete ve televizyonun iktidar borazanı olduğunu konuşuyorsak bunun sebebi basının gerçek anlamda milliğini kaybetmesindendir.Baş'ı dinlemeyenin başı yanıyor vesselam!