Bir ülkenin iktisadi durumu o ülke yönetimin bağırıp çağırmasıyla, habire gündem değiştirmesiyle düzelmez. Siz istediğiniz kadar "Şam'da Yezid var!", "Kahrolsun Mısır'daki Firavun!","Kız ve erkek öğrenciler aynı evde kalamaz" (Bu konuda Mehmet Ertuğrul'un bugünkü yazısını mutlaka okumanızı öneririm) diye haykırın, bu öfkeli çıkışlarınız Türkiye'nin makro ve mikro düzeydeki ekonomik kırılganlığını örtmeye yetmiyor. Önce aşağıdaki yazıyı okuyalım: "Türkiye Ekim ayında altın ithalatını 4.3 kat artırdı. İstanbul Altın Borsası tarafından yapılan açıklamaya göre, geçen ay ülkeye yaklaşık 15.98 ton altın ithal edilirken, geçen yılın aynı döneminde bu rakam yaklaşık 3.702 ton olmuştu. Peki, neden bu kadar altın ithalatı yapılıyor? Bunun yanıtı 2 ay öncesinde yatıyor. The Economist Dergisi'nin yayınladığı riskli ülkeler sıralamasında, Türkiye, ikinci sıradaki Kolombiya'ya açık ara fark (20 üzerinden, Kolombiya: 13-Türkiye: 18) atarak birinci olmuştu. Buna göre eğer sıcak para akışı kesilirse, dünyadaki en riskli ekonomiye sahip ülke Türkiye idi. The Economist'teki analize göre Türkiye, kısa vadeli dış borçlanma ve borç ödeme tutarının, mevcut kullanılabilir rezervlerinin yüzde 150'sini aşmıştı. Küresel krizin anavatanı ABD'ye hem ekonomik hem de siyasi yönden tam bağımlı bir ülke olarak mevcut krizden en çok etkilenecek ülke olmamız şaşırtıcı değil. Şaşırtıcı olan bu kadar kırılgan bir konumda iken, iç ve dış politikada facia düzeyinde fiyaskolara imza atılması. Türkiye'nin en önde gelen iktisatçılarından Prof. Dr. Korkut Boratav da ekonomideki alarm sinyallerine dikkat çekiyor. (2) Boratav, IMF verilerine dayalı yazısında şu sonuca varıyor: "AKP'li yılların Türkiyesi, benzeri ekonomilerle karşılaştırıldığında (a) ortalamanın altında büyüyen; (b) en fazla dışa bağımlı; (c) çok düşük oranda yatırım yapan; (d) ulusal tasarruf oranları daha da düşük bir ekonomidir." The Economist'in kırılganlık tablosu da bunu doğrular nitelikte. Türkiye, en riskli zamanında yumurtalarını en kötü sepete koymakta rekora koşan bir ülke konumunda. Sıcak paraya dayalı ekonomimizin ana musluğu ABD'de ve Amerika tarihinin en kötü siyasi ekonomik dönemini yaşıyor. Zaten BOP işinde eşbaşkanıyla birlikte çuvalladı. Avrupa desen, sadece Almanya ayakta ve biz Berlin ile resmen bir soğuk savaştayız. Dünyanın yükselen ekonomisi Çin ile bir füze anlaşmasını bile yapamayan, "Biz Çin'den alacağız" deyip, 3 gün sonra bu sözlerini yutan bir ülke görünümündeyiz. Enerji kaynağımız Rusya ile düşman cephedeyiz (Hüseyin Vodinalı, Oda TV) Türkiye adım adım daha önceki krizlerle mukayese edilmeyecek bir kaosa doğru gidiyor. The Economist'in dünyadaki en riskli ekonomi olarak ilan ettiği Türkiye halkını "Şam'da Yezid var!" diye bir süre daha uyutabilirsiniz. Ama sıcak para akışının kesilmeye devam etmesi halinde, habire altın alarak bir süre daha ötelediğiniz kara günleri ancak erteleyebiliyorsunuz. Ama önleyemiyorsunuz. AVM açarak bir ülkenin refaha ulaşamayacağını, halkın ve devletin akıl almaz bir biçimde borçlandığı, yatırımsız, tasarrufsuz, üretimsiz, cari açığı rekor kıran bir ülkenin sonunun ne olacağını "gerçek akiller" biliyor zaten.