Bir: İslam işbirliği Teşkilatı'nı toplayıp, Kudüs'ün İsrail'in başkenti yapılması planına tepki gösteren İslam ülkelerini örgütleyen 'lider' ülke olmak istiyoruz. Karar çıkıyor. İslam ülkeleri Doğu Kudüs'ün Filistin'in başkenti olduğunu ilan ediyorlar.
Ancak Türkiye'nin topladığı İslam ülkelerinin bu kararı İsrail'in umurunda bile değil. İsrail Tarım Bakanı Uri Ariel açıklama yapıyor: "Daha çok Filistinli kanı akıtmamız lazım. Daha çok Filistinli yaralanmalı. Onları evlerini barklarını başlarına yıkmalıyız."
Yani İsrail, Türkiye'nin hamlesine 'kanla' cevap veriyor.
İki: Fransa'yı, Cumhurbaşkanı düzeyinde ziyaret ediyoruz. 5 bin ton et alacağımıza dair anlaşma imzalıyoruz. Her şey güllük gülistanlık sanıyoruz. Ziyaretten birkaç gün geçiyor. Fransa, Kuzey Suriye'de PYD'nin kontrolündeki bölgeyi, yani bizim terörist dediğimiz YPG'lilerin elindeki bölgeyi 'Kürdistan' olarak tanıdığını açıklıyor.
'Et'ler elimizde patlıyor.
'Et'i alan Üsküdar'ı geçiyor.
Biz el uzatıyoruz, onlar 'Kürdistan' diye karşılık veriyor.
Üç: Almanya ile ilişkilerimiz düzelme eğilimine girdi diye seviniyoruz. Karşılıklı olarak bu yönde açıklamalar yapılıyor. Ancak 'Hans', sorunun ne kadar köklü ve uzun vadeli olduğunu göstermek için Türk yolcuların üzerine havalimanlarında köpek salıyor. Köpekler, Türklerin üzerini arıyor. Türkler ne yapacağını şaşırıyor. Ama Almanya ne yaptığından gayet emin. Daha önce sık sık 'köpekli arama' metoduna başvuran Hollanda, Belçika, Avusturya ne yaptığından emin. Türklerin kategorisi 'köpekli arama' sınıfında. Biz barış gelecek sanıyoruz, Almanya 'köpek' gösteriyor.
Dört: Savaş uçaklarını düşürdükten sonra ilişkilerimiz düzeldi sandığımız Rusya cenahında kıymetler kopuyor. Suriye'de yaşanan sıcak gelişmeler bağlamında ipler yeniden kopuyor. Rusya, Hmeymim Üssüne yapılan saldırı ve İdlib'teki terör yuvalarından dolayı hayli öfkeli. Rusya Sağlık Dairesi Başkanı Onişçenko, kuş gribini bahane ederek, Türkiye'ye seyahat edilmemesi çağrısında bulunuyor. Oysa Türkiye'de kuş gribi çok az görülen bir vaka.
Biz Astana'da masadayız diye sevinirken Rusya 'turizm' kartını gösteriyor.
Hangi birini sayalım:
Türkiye, PYD'ye karşı askeri operasyon hazırlığındaki iken "ABD öncülüğündeki koalisyon, Suriye'nin Türkiye ve Irak sınırlarında PYD ile birlikte 30 bin kişilik yeni güç oluşturacağını söylüyor. Sözcü Albay Thomas Veale, "Koalisyon, PYD ile birlikte Suriye'de yeni sınır güvenlik gücü kurmak için çalışıyor" diyor.
Yani Türkiye'nin hamaset dolu dış politikasının 'sahada karşılığı yok.'
Kabile devleti Birleşik Arap Emirlikleri'nin Osmanlı'ya 'hırsız' deme cüretini kendinde nasıl bulduğunun cevabı da burada gizli.
Bunu sebebi 'ülkenin gerçek gücü!'
Gücünüz varsa, ne Almanya vatandaşlarınıza köpek saldırtır, ne Fransa "Kuzey Suriye'yi Kürdistan ilan eder", ne "Rusya, turist kartını gösterir, ne İsrail 'daha çok kan isterim' deme cesaretini bulur, ne BAE 'dedemize hırsız der', ne de Amerika, Türk ordusunun Afrin'e doğru harekât yapacağını açıklamışken 'Biz de buradayız!' diye meydan okur."
Güçlü iseniz bunlara maruz kalmazsınız.
İtalya'nın faşist lideri Mussoli'nin Hatay'ı istediğine dair Roma'dan gelen talebi Atatürk'e ileten İtalyan elçiye karşı Gazi'nin tavrı nettir:
Yan odadan çizmelerini giyer, mareşal üniformasını sırtına geçirir ve elçinin karşısına çıkar: "Biz hazırız, hükümetinize söyleyin gelsin alsınlar!"
Bu cevap karşısında İtalya için Hatay konusu bir daha açılmamak üzere kapanır.
Gücünüz varsa bu cevabı verir ve karşılığını alırsınız.
Gücünüz yoksa sadece hamaset yaparsınız.
Birisi 'Kürdistan' der, diğeri 'köpek' gösterir, öbürü 'kan' diye çığlık atar?
Gücün ne olduğunu görmek için Atatürk'e bakın.
Haydar Baş Bey'in "Hoş Geldin Atatürk" kitabını okuyun.
Okuyun ve "Atatürk'ün gücüne nasıl ulaşılacağının şifrelerini" çözün.