Şemdin Sakık 18 yıl PKK’nın iki numaralı ismi olarak terör örgütünün içerisinde yer aldı.
Başta 33 vatandaşımızın şehit edilmesi dahil bir çok cinayetin birinci derecede faili.
1998 yılında Kuzey Irak’ta asker tarafından yakalanarak ülkemize getirildi. Mahkeme tarafından idama mahkûm edildi. İdam kaldırıldığı için cezası müebbede çevrildi.
Ergenekon duruşmasında “deniz” isimli gizli tanık olduğu ortaya çıktı. Kendi isteği ile gizliliği kaldırıldı.
Olay bu.
Peki, bu ne demek?
Belki birçok şey denilebilir ancak bu fotoğrafın özeti yani PKK ile mücadele eden askerin sanık olduğu PKK’nın tanık olduğu bu fotoğraf, bize bir tek şeyi söylüyor.
O da ülke resmen bölünüyor.
Evet, bunun manası resmen ülkenin bölündüğüdür.
Yıllarca terör örgütü ile mücadele eden ve terörü bitme noktasına getiren asker, bugün terör örgütü kurma gerekçesi ile tutuklu yargılanıyor. Mücadele ettiği Kuzey Irak’ta yakalayıp Türk adaletine teslim ettiği PKK’lı terörist ise bugün tanık olarak kabul ediliyor ve onun sözü ile asker yargılanıyor.
PKK ülkeyi bölmek için kullanılan bir maşadır. Eğer siz onun iki numaralı ismini tanık olarak kabul ederseniz. Sadece Sakık’ı değil o örgütü de onun bölünme talebini de kabul etmişsiniz demektir. Hem de ülkeyi bölünmeye karşı koruyan askeri derdest etmekte bu tanıklığı kullanacaksınız.
Ne diyelim ülkenin çivisi çıktı.
Resmen bu bölünmeye evet demektir. Siz dağda PKK ile mücadele eden askere de mesaj veriyorsunuz, “sakın PKK’nın canını yakmayasın sonra seni de onun şahitliği ile içeri tıkarım.”
Şemdin Sakık ifadesinde peki ne diyor?
Bazı isimler -ki şu anda içerdeler- Apo ile görüşme yaptılar işin özeti bu.
İyi de Oslo’da Başbakan talimatı ile MİT Müsteşarı PKK ile görüşmüyor mu?
İmralı’da sabah akşam Apo ile görüşülmüyor mu?
Bu ne lahana bu ne perhiz…
Burada asıl olan Şemdin Sakık’ın ne söylediği değildir. Tanık koltuğunda PKK’nın iki numaralı ismi oturtulmuş, asker ise sanık koltuğunda yargılanmaktadır. Dün gizli kalan bu tanık bu gün kimliğini açıklamıştır. Bu mesaj ise ABD tarafından siyaset üzerinden Türk devletinedir. Artık bölünme ile mücadeleyi bırak.
Cumhuriyet kutlamalarının devre dışı bırakılması ile Sakık’ın tanık olması, yeni anayasada federasyonun devreye konması hep aynı sürecin bir parçasıdır.
Maalesef şunu görmüyoruz: Cumhuriyet bize özgürlüğümüzü kazandırmıştır. Olmasa idi manda olacaktır. Irak’ta olduğu gibi ABD askeri gece yarısı istediği evin kapısını kırıp içeri girecek, istediğini yapacaktı. Cumhuriyetle birlikte biz namus, din ve can güvenliğimizi de kazandık.
Bugün bölünmeyi savunanlar esasında sömürge olmayı savunuyorlar, sanki bölününce geri kalan parçan özgür olacak…
Dünyanın hangi ülkesinde Allah için söyler misiniz bir terörist bir katil hem de idama mahkûm edilen biri tanık olarak kabul edilir?
Böyle bir şey özgür ve bağımsız bir ülkede olabilir mi?
Var mı bir örneği?
Yemen’de karışıklığın, faili meçhullerin ve cinayetlerin silahları Türkiye’den gidiyor. Hala hükümet bu bisküvi firmasını açıklamadı oysa Yemen’de çekilen fotoğraflarda kolilerin üzerinde ayan beyan gözüküyor. Ama hükümet kılını bile kıpırdatmadı.
Teröristin baş tacı edildiği, terör silahlarına yol verildiği, haçlı ile birlikte aynı safta yer alınıldığı bir dönemden geçiyoruz.
Kalbinde zerre kadar iman olanlar Prof. Dr.
Haydar Baş’ın şu tarihi sözünü asla unutmasınlar:
“Milli bütünlüğümüz dini bütünlüğümüzün, dini bütünlüğümüz milli bütünlüğümüzün teminatıdır.’’
Kim bugün bölünmekten bahsediyorsa bilsin ki “İslam bu topraklardan silinsin” diyor kim de birlikten yana ise bilsin ki “Allah’ın dinine sahip çıkıyor.”
Unutmayalım, Kurtuluş Savaşı işgal güçleri Anadolu’ya ayak basınca başlamadı, ayak basmalarından aylar sonra başörtüsüne, namusumuza el uzatınca başladı.
Prof. Dr. Haydar Baş’ın sözünü dedelerimiz anladığı gün Atatürk ile birlikte Kurtuluş Savaşı’nı verdi. Bize bu cumhuriyeti hediye etti.
Peki, torunlar olarak biz bu sözün manasını ne zaman anlayacağız?