Bölgemizde ve özellikle ülkemizde, ayan-beyan artık öyle "kirli oyunlar" tezgâhlanıyor ki, oyunların kirliliğinin yanında "kirli" kelimesi bile temiz kalıyor. Dış mihraklar tamam, hariçten güdümlemeler tamam, küresel mühendislik tamam... Eyvallah. Ama asıl görülmesi ve dikkat edilmesi gerekenler, sözkonusu harici mihrakların içerideki figüranları ve taşeronlarıdır.Bunları teşhis için çok fazla bilgiye hâcet yok:AB'cidirler... Amerikancıdırlar... IMF'cidirler... Mandacıdırlar... Mütarekecidirler... Diyalogcudurlar... "Medeniyetler ittifakçısı"dırlar.Bağımsızlıktan, Kuvay-ı Milliye'den, milli kimlikten, milli devletten, milli ekonomiden, milli duruştan, milli kültürden, hülasa "milli olan her şey"den ve özellikle "Türk Milleti" kavramından rahatsızlık duyarlar, anında alerjik tepki verirler.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş'ın oluşturduğu Bağımsız Türkiye programından, sunduğu Milli Ekonomi Modeli'nden, temsil ettiği Türk-İslam kimliğinden, şahlandırdığı Kuvay-ı Milliye ruhundan ve "Ne AB, Ne ABD; tek çözüm Bağımsız Türkiye" söyleminden rahatsız olan "mütareke odakları"nın bir papaz ölüsünden medet umacak kadar pervasızlaşabilmeleri, "milli devlet ve milli güvenlik konusunda yeniden aklımızı başımıza devşirmemiz" gerektiğini ortaya koyuyor. Çünkü başka Türkiye yok.Milli güvenlik, artık "klasik anlamı"ndan sıyrıldı, çok boyutlu ve çok köşeli stratejik hal aldı. Artık terörist namlı "dayısı belli çapulcu" saldırıları veya Türk Milletini kendi milli devletiyle karşı karşıya getirerek ABD'nin veya AB'nin kucağına iten klasik irtica tanımlamaları şeklindeki tehditler, akıl-ı selim sahipleri için, yeni dünya düzenindeki "yeni ve reel milli güvenlik tehditleri" yanında solda sıfır kalır. Türkiye'nin akıllı insanları, bu yeni "çok boyutlu ve gerçek milli güvenlik tehditleri"ni görmez ise, hep beraber çullarız. Hatta iş o derece "klasik tanımlamalar"ın ötesine kaydırıldı ki, vatanı satmak bile "milli güvenlik meselesi" veya "milli devleti tehdit" olarak algılanmaz oldu. Vatanı satan satana...İş o derece "klasik tanımlamalar"ın ötesine kaydırıldı ki, alt-kimlik üst kimlik tartışmalarıyla AB'nin demokratik parselasyonlarına zemin hazırlamak bile "milli güvenlik meselesi" veya "milli devleti tehdit" olarak algılanmaz oldu. Ülkeyi bölen bölene...Bu ve benzeri somut tehditleri "asıl vazifesi icabı görmemesi gerektiği halde" görmezlikten gelenler, "Canım, yabancılar, toprağı çuvalla dışarıya mı kaçırıyorlar, satıyoruz ama toprak burada... Her şeyi satarız, babalar gibi satarız" diyen Eminönü işportacısı ağızlı hükümet yetkililerinin "ekonomik istikrar prangası"na takılmış olabilirler. Bu "politik prangalar"dan ve küresel güdümlü fobiler"den kurtulmak, milli güvenliğin temininde ilk ve gerek şarttır. BTP Genel Başkanı'nın "Milli Ekonomi Modeli", işte bu prangaları kırmaktadır. Bu bağlamda millet olarak hep beraber, "milli devlet ve milli güvenlik" konusunu tüm boyutlarıyla yeniden tahlil etmek ve yeniden keşfetmek, iş işten geçmeden önce kaçınılmazdır.Türk Milleti için "Milli devlet", Türkiye Cumhuriyeti devletidir; sınırları, tanımı, bayrağı ve konumu bellidir. Bu noktanın daha ötesi mi var, diyebilirsiniz? Var... O da , "başka Türkiye yok" şuurudur. Bu şuur kaybolursa, ne Türkiye kalır, ne milli devlet... Bu şuur noksanlığı ile başlamadı mı, kimi diyalogcu hacı efendilerin-hoca efendilerin, Müslüman Türk toprağı yerine Amerika'nın kucağına veya Avrupa'nın ocağına atılmaları?O halde "Başka Türkiye yok" şuurunda, zafiyete meydan vermek, milli devleti tehdittir, milli güvenlik meselesidir.Milli güvenlik tanımlamasının çok boyutlu hale geldiği hususu, milli güvenliğin artık "milletin menfaatleri, milletin bağımsızlığı ve milletin geleceği" ekseninde tanımlanması gereğinden doğmaktadır.Bir milletin, kendi toprağı üzerinde hür ve bağımsız olduğunun en açık ve en somut göstergesi, "toprağını dilediği gibi işletebilmesi"dir, dilediği gibi ekmesi, dilediği gibi biçmesidir. Aksi halde "işgal" ve "sömürü" söz konusudur. Türkiye, bu IMF işgalini yaşamıyor mu? Böylesi bir işgal sürecinde hangi "milli güvenlik"ten bahsedilebilir?Böyle bir "ekonomik işgal" sürecinin yaşandığı toprakların "milli güvenliğini temin ettiklerini zanneden"ler, hakikatte o toprakların yabancılar tarafından hasatlarının devşirilmesine gözcülük yapmaktan öteye bir iş yapmış oluyorlar mı?Yeni dünya düzeninde, milli güvenlik açısından "vatan işgali" ile "ekonomik işgal ve sömürü" arasındaki bağı kurmak mecburiyetimiz vardır. Bu cümleden olarak "Milli Ekonomi"dem mahrum bir millet, hakikatte milli güvenlikten yoksun demektir. BTP Genel Başkanı'nın "Milli Ekonomi Modeli", işte bu "maskeli işgali" bertaraf erdiren modeldir. Ecnebi borazanlarının ve bu maskeli işgal işbirlikçilerinin, Milli Ekonomi Modeli'nden ve sahibinden rahatsız olmalarından daha doğal ne olabilir?Milli güvenliğin ekonomiye bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli karaktere, milli duruşa ve milli kimliğe sahip devlet etkililerine ve yetkililerine bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli stratejilere ve milli devlet politikalarına bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli paraya bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli kalkınmaya ve milli teknolojiye bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli iradeye bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli kültüre bakan tarafı vardır. Milli güvenliğin, milli değerlere bakan tarafı vardır.Milli iradesi AB şeflerine devredilmiş, Meclis'i "hariçten talimatların yasal düzenlemeye dönüştürülme mekanizması"na çevrilmiş, milli stratejileri ve milli devlet politikaları AB, ABD ve IMF'ye endekslenmiş, milli parası Dolar veya Euro'ya kurban edilmiş, milli değerleri ve milli kültürü küresel Haçlı'nın "medeniyetler ittifakı" projesine peşkeş çekilmiş, milli teknolojisi ecnebilerin insaf ve takdirine kalmış bir milletin, "milli güvenliği"nden bahsetmek ne kadar mümkündür?BTP Genel Başkanı'nın "Milli Ekonomi Modeli"den rahatsız olan "yerli ecnebi figüranları"nın alerjilerine, bir de bu "milli güvenlik" yaklaşımıyla ele alalım bakalım; milli güvenlik tehdidi olarak neleri ve kimleri göreceğiz.Bu "yeni ve çok boyutlu milli güvenlik" yaklaşımını benimseyemez isek, ülkemiz ve değerlerimiz, bugün olduğu gibi küresel mühendislerin aklıyla işgören projesiz-programsız politikacıların üç-kuruşluk mal varlığı tartışmaları veya "üç noktalı argoları" arasında kaybolup gidecektir.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019