Yıldırım karargahında Von Papen'in yaptıkları

Osmanlı Devleti, Birinci genel savaşa, Almanya'nın bağlaşığı olarak savaşa girince Filistinli Yahudiler, Kudüs merkez olarak bir Yahudi Devleti kurabilmek için siyasi önlem alırlar. Filistin ve Kudüs'teki bütün Musevi derneklerin başındaki, İngiliz yanlısı olanlar değiştirilerek Alman yanlısı Museviler yönetime getirildiler. 4 Ordu Komutanı Cemal Paşa'da Filistin savunmasında Alman yanlısı Yahudilere ayrıcalıklı davranır.  12 Aralık 1917'de Kudüs İngiliz eline geçince, İngilizlerde Yahudilere ayırım yapmadan tarafsız bir siyasa uygular. Fakat Filistin'in doğusunda ve kuzey Suriye'deki Yahudileri Başkomutan Falkenhayn, Alman savaş amaçlarına göre kullanmak ister. Bunun için Kuzey Suriye'deki Nasıra Yıldırım Karargâhında uygulanmak istenen Alman siyasasına göre çalışması için Alman Binbaşı Von Papen'i görevlendirir.  Yıldırım Karargahı Harekat Şube Başkanı Yardımcısı Türk Yarbay H.H.E.Erkilet hatıratında bu konu ile ilgili olarak şunları yazmıştır: Von Papen'in odasında otururken gelen bir Musevi beni Von Papen zannederek bana şunları söyler: Ben Hayfa'da Yahudi mektebi muallimi Yeşim Feldman'ım. Malumunuz Yahudiler Türkler tarafından takip ediliyorlar. Buna birkaç Yahudi'nin casusluk yapması sebep olmuştur. <şimdi her nerede bir Yahudi görseler casusudur diye takip ediyorlar. Yahudilerin bir melce ve istinatgâhı yoktur. Bundan başka Yahudilerin Filistin'de büyük bir entereleri(menfaatleri) olduğu malumunuzdur. Bunu senelerden beri takip ediyoruz. Bizim asıl müdüran-ı umurumuz Kudüs'te kaldılar. Kısmen de oraya buraya dağıldılar. Bir kısmı da yakalandı. Hulasa şimdi Yahudiler başsız kaldılar? İş bize kaldı. Ne yapalım, menafi-i milliyemizi takip edeceğiz. Bizi General Falkenhayn'ın taht-ı himayesine almasını istiyoruz. Bunu istirham ve istihsale geldim. Maksadımız bir şikâyetimiz olduğu zaman bir mahalli müracaat bulalım. Ben bilhassa Almanların lehinde pek çok propaganda yaptım. Bizim Almanlara karşı büyük bir temayülümüz vardır. Zannederim ki Almanlarla, Yahudilerin burada menafi tevemdir(birdir)? H.H.E.Erkilet Bey, Yeşim Feldman'a seni buraya kim gönderdi diye sorar? Y. Feldman ona şu karşılığı verir: HAYFA alman konsolosunun tavsiye ettiğini ve bilhassa onunla görüşmekliğimi tavsiye etti der. Bende bu işin Yeşim Feldman'la ilgisi yok sözüme karşılık Y. Feldman şunu söyler: Evet ama konsolos bana Binbaşı Von Papen'in ayni zamanda karargahın politika memuru olduğunu söyledi. O bu işle meşguldür efendim dedi. Yukarıdaki belgelerdeki Yahudi istekleri, Osmanlı topaklarının bu bölgesindeki Yahudi menfeaalarının sağlanmasını istemektedir. Almanların ise savaş sonrasında bu bölgede Yahudi nüfusu aracılığı ile siyasi egemenlik sağlamaya çalışmasının, Binbaşı Von Papen vasıtası ile yürütüldüğünün ifadesinden başka bir şey değildir. Yani kısacası birisi bu bahsi geçen bölgelerde Türk Ordusunu çıkararak egemenlik kurmaya çalışıyor. Dostumuz, bağlaşığımız Almanya'da bizim ordumuza kumanda ederek savaştırarak onun gücü ile Alman egemenliğini sağlamak istiyor. İkisinin birbirinden farkı yok. Böyle bir uygulamada Türk ulusunun siyasi kültürsüzlüğünün bir sonucu olsa gerek. Eğer savaşın sonunda Sevr uygulansaydı imzalayanlar kendilerini savunmak için herhalde. Ne yapalım Kaderimiz böyleymiş deyip boyun eğeceklerdi. Arapların yaptığı gibi.  Filistin halkı ve Yahudilerle ilgili Alman amaçlarına karşı yerli halk yöneticileri(şeyh ve emirler) bir kışkırtmada bulunabilirlerdi. Mesela Cemal Paşa Kudüs'ü savunmak için halkı İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı ordusunu arkadan vurmasını önlemek için vuruşmadan önce şehirden çıkarmak istemesi için hazırladığı planın önlenmesi için General Von Kress hatıratında şu önlemi aldığını yazmıştır: Allaha şükür bu tehditkar tehlikenin önüne vaktiyle geçmek kabil olmuştu. Alman genel konsolosu bu mesele hakkında elçiliğe telgraf çekmiş ve bende yukarıdaki meselelerden bahsederek keyfiyeti İstanbul'daki askeri murahhasımıza bildirmiştim. Bu teşebbüsteki muvaffakiyet Enver Paşanın Cemal Paşaya çektiği Kudüs'ün tahliyesinin maksada muvafık olmadığı hakkındaki telgrafı ile teeyyün etmiş bulunuyordu. Ben bu husustaki raporumda, Filistin'de bulunan Alman subay ve kıtalarının geri alınacağı tehdidinden icabında istifade etmeyi teklif eylemiştim. Yani Alman komutan Von Kress Kudüs'ün tahribinin önlenmesi için boşaltılması isteniyordu. Alman Genel Karargâhında, Yahudi amaçları ile ilgili siyasayı yürütebilmek için Alman Binbaşı Von Papen'i görevlendirmişti. O bu durum karşısında yapılacak çalışma hakkında hatıratına şunları yazmıştır: Kudüs'ün neden inatla savunmadan İngilizlerin eline bırakıldığını ve bu işte Alman düşüncesini şöyle yazmıştır: Biz Yafa yolu üzerinde çetin bir karşı koymada bulunduk Ancak tedricen geri çekilmek zorunda kaldık. Bir sabah benim radyo subayım bana bildirdi ki Karnarvon'da konuşan İngiliz spikeri Kudüs'ü savunan Alman birliklerinin, İngilizlerin eline düşmemesi için Peygamber TÜRBESİNİN en imansız biçimde havaya uçurduklarını yayınlamıştır. Bundan sonra yayında, Hunların, ihtimal yerle bir edecek kadar yıkacakları Kudüs kutsal kentinde yapacakları tüyler ürpertici kötülükleri ağlayan ve sızlanan bir dille anlatır. Yani burada Hunların batıya göçleri sırasında bir Hun kolunun Kafkaslar üzerinde Anadolu ve Suriye üzerine yaptıkları akınları kastediyor. Yani bu Radyo yayınları ile İngiltere Hunlar gibi Asya'dan gelmiş ve onların soyunda olan Osmanlılara karşı çok çirkin bir propaganda yapıyordu. Bu durum Hıristiyan acunun Osmanlıya karşı haçlılık ruhu ile suçlamasının alman amaçlarına aykırı olduğunu gördüğünde, Filistin'de Kutsal şehir Kudüs'ün şehir savunmasının yapılmasına karşıdır.  Falkenhayn ise Kudüs önünde Şehri İngilizlere karşı savunurken Binbaşı Von Papen ve Von Kress 'in Alman genel karargahına bildirerek önlemek istenmesi karşısında Falkenhayn Şunu söyler: BEN VERDÖN'Ü KAYBETTİM, DAHA DÜN YENİ BİR VURUŞMAYTI KAYBETTİM YENİLDİM VE BENDEN BÜTÜN DÜNYANIN GÖZLERİ ÖNÜNDE BULUNAN BİR KENTİ BOŞALTMAMI İSTİYORSUNUZ BU OLMAZ. diye karşı olur.