Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan ziyaretinde "Lozan'ı güncelleyelim" şeklindeki açıklamasına hayli tepki geldi. Tarihçiler, Lozan'ın Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdiren anlaşmalardan biri olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bu anlaşma sonucu meşruiyetinin tescillediğini söyleyerek 'güncelleme tezinin' pratikte bir anlamı olmadığını söylüyor.
Ancak benim asıl meselem Lozan'ın güncellenmesi ya da güncellenmemesi değil. Zaten bunu gerçekleştirmek de mümkün değil. Herkes bunu biliyor. Mesele Lozan Anlaşmasıyla hayatları, inançları, kültürleri, tarihi birikimleri garanti altına alına Türklerin haklarını ve hukuklarını sonuna kadar korumak. Lozan'ın maddeleri Türklerin inanç ve kültürlerini korumak için yeterli. Türkiye'nin yapması gereken şey Lozan Anlaşmasının hakkıyla uygulanmasını sağlamak için gerekli çabaları sağlamak.
Yunanistan'da yaşayan Türklerin Lozan'ın güncellenmesinden çok daha önemli hak mahrumiyetleri ve uğradığı zorluklar var.
Yunan Anayasası'nın 24. maddesi şöyle der: "Doğal ve uygarlık bölgelerinin korunması devletin asli görevidir. Anıtlar ve geleneksel niteliği olan bölgeler ve bu bölgeler içindeki eserler devletin himayesindedir. Kanun, bu himayeyi gerçekleştirmek için gerekli sınırlayıcı tedbirleri, bunlara vaki olacak zararın ödenmesi şeklini ve nevini tayin ve tespit eder."
Ancak uygulamada bilhassa Türk ve İslam eserlerinin korunmasında anayasanın bu hükmünün uygulanması tamamen terk edildi. Himaye etme yerine imha etme politikası uygulandı. Bunun sayısız örneği vardır Yunan topraklarında ve her biri ayrı bir facia ve yürek acısıdır. Atina'nın merkezinde bulunan tarihi Mustafa Voyvoda Camii el sanatları müzesine çevrilmiştir. İbadete açılmasına izin verilmemektedir.
Girit Adası'ndaki Hanya şehrinde bulunan Hünkar Camii kiliseye çevrilmiş, adına da Aziz Nikola Kilisesi denilmiştir. Yunanistan'ın eline geçmeden evvel 76 cami ve mescit, 9 medrese, 35 okul, 11 tekke, 5 imaret, 27 han, 28 hamam ve diğer sanat eserleri dahil 89 abideye sahip Girit'te bugün sadece bir iki tanesi ayakta kalmıştır. Rodos'taki tarihi Osmanlı camisi pastane olarak hizmet vermektedir!
Rodos'ta 33 cami ve mescit harap haldedir. Enderun Camii konser salonuna çevrilmiş, Kadı Mescidi kilise olarak kullanılmaktadır. İstanköy Adası'nda 11 cami harabe durumdadır. Türbelerimiz çeşmelerimiz tamamen yıkılmıştır. Selanik'te 1468'e yapılan tarihi Hamzabey Camii meyhaneye çevrilmiştir.
Alaca İmaret Camii, izciler kulübünün lokali olarak kullanılmaktadır. Yni Cami, depoya çevrilmiştir. Yenice'deki Vezir Muhasip Paşa Camii'nin minareleri yerle bir edilmiştir. Tırhala'daki Osmanşah Camii savaş enkazına dönüştürülmüştür. Dimetoka ve çevresindeki 133 cami ve mescit, 8 medrese, 18 mektep, 11 tekke olmak üzere toplam 187 eserden sadece yıkık halde bir cami ayakta kalabilmiştir. Gümülcine'de 76'sı cami, 35'i mektep, 27 han olmak üzere olmak üzere toplam 295 eserden bugün 2 harap cami ayakta kalabilmiştir.
İskeçe ve çevresindeki 175 camiden tek bir tanesi bile bugün mevcut değildir. Rodos'ta Osmanlının bıraktığı yüzlerce camiden de bir teki ayakta tutulmamıştır. Gümülcüne'deki Tabakhane Camii'nin tam yanına bir diskotek yaptırılarak ayakta kalan birkaç caminin içki kokuları arasında açık tutulmasına izin verilmiştir. Yunan basını striptiz kulübüne çevrilen camilerin haberini dalga geçerek yayınlamıştır.
Yunanistan'ın din ve vicdan özgürlüğünden anladığı kısaca bu. Cami yıkmak, mescitleri harabeye çevirmek, Türk'e ve Müslüman'a ait ne varsa ortadan kaldırmak. Kendi ülkesinde kendi anayasasını çiğneyerek İslam düşmanı politikalar ortaya koyanlar, İslam eserlerini katledenlerin Türkiye'ye ders vermeye hakkı yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Yunanistan ziyareti sırasında uğradığı Gümülcine'de onu karşılayan Türkler yukarıda anlattığım vahim tablodan hiç bahsetmediler. Yunanistan'daki cami, mescit, medreselerin tahribatından hiç bahsetmediler.
Bolca alkışladılar!
Oysa ben bütün bilgileri Batı Trakyalı dostlarımın yayınladığı dergilerden aldım.
Dışişleri Bakanlığı yetkilileri de bu vahim tabloyu Cumhurbaşkanı'nın önüne koymadılar.
Koymayınca Yunanistan'da "Lozan güncellensin" tartışmasını izledik.
Oysa orada yapılması gereken harabe haline gelen Türk-İslam eserlerinin hesabını sormak olmalı idi.