“Yeni şeyler söylemek lazım”mış, insan yaşamadığı bir şey hakkında neler söyleyebilir? Ruh halimiz ve nefs makamımız uzun süre aynı yerde duruyorsa ve algı seviyemiz de çok değişmiyorsa o zaman nasıl yeni şeyler söyleyebiliriz? İnsan bir makamdan bir makama nasıl geçer, şarkı söylemek gibi bir şey olsaydı…
Bir perdeyi aşmayı başarabilirsek sessiz ve derinden, bizden daha mutlusu yok, dile kolay bir perdeyi aşmak, yeni ve daha güzel bir bakış açısı geliştirmek, etrafa sezdirmeden yeni zaferi gönlünde kendi kendine kutlamak ve zaferlerin devamı için dua etmek ve şükretmek, böyle bir duyguyu kalbinden geçirmek… İnsanın kendine karşı kazanmayı başardığı zaferler başkalarına karşı kazandığı zaferlerden çok daha sevindirici ve önemli olsa gerek… Makamlar ve perdelerle bu kadar ilgilenmek de doğru mudur bilmiyoruz.
Kendimize karşı zafer kazanmak önce duyarlılık gerektiriyor, uyanıklık, kendini eleştirebilme yetisi ve biraz da cesaret… Ruh-i sultan yeterince güçlü ise zaten bu eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. İçimizdeki ses bazen bir savcı bazen de bir avukat görevi alıyor. Bakış açımızı ne kadar geliştirebildiysek bu ikisi o kadar kaliteli bir tartışmanın içinde bulacaklar kendilerini. Peki hakim nerede? tabii ki,ruh-i sultan üstlenecek bu görevi ve son kararı verecek. Ruh-i sultan kendini nasıl geliştirecek? Okuyarak, tahliller yaparak, sentezler ve kendini gerçekleyebilen hipotezlerle.
İçimizde koskocaman bir dünya var, bu dünyada kararlar veriliyor, fikirler üretiliyor ve tüketiliyor, duygular tartışılıyor, analiz, sentez ne varsa bu dünyada gerçekleşiyor. İçimizdeki dünya sürekli değişen ve gelişen bir yapıya sahip, onu güzelliklerle beslemek, iyiliklerle ilhamlandırmak gerekiyor.
Bakara suresi 235. ayette buyrulur: “İçinizde olanı Allah’ın bildiğini bilin de çekinin.”
Ve Nisa suresi 94. ayet: “Ey inananlar, Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın.”
Kaf suresi 16. ayet: “And olsun ki, insanı biz yarattık, nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.”
Bir hadis-i şerif: “Akıllı, nefsini deneyip hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevasına tabi kılıp Allah’tan umandır.” (Tirmizi’den Kütüb-u Sitte Muhtasar, Hn: 5371, XV/180; İbn Hanbel, k.2.hd, Hn:2365).
Yazıyı hazırlarken Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in İslam ve Mevlana adlı eserindeki tefekkür bahsinden yararlandık.
Bir perdeyi aşmayı başarabilirsek sessiz ve derinden, bizden daha mutlusu yok, dile kolay bir perdeyi aşmak, yeni ve daha güzel bir bakış açısı geliştirmek, etrafa sezdirmeden yeni zaferi gönlünde kendi kendine kutlamak ve zaferlerin devamı için dua etmek ve şükretmek, böyle bir duyguyu kalbinden geçirmek… İnsanın kendine karşı kazanmayı başardığı zaferler başkalarına karşı kazandığı zaferlerden çok daha sevindirici ve önemli olsa gerek… Makamlar ve perdelerle bu kadar ilgilenmek de doğru mudur bilmiyoruz.
Kendimize karşı zafer kazanmak önce duyarlılık gerektiriyor, uyanıklık, kendini eleştirebilme yetisi ve biraz da cesaret… Ruh-i sultan yeterince güçlü ise zaten bu eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. İçimizdeki ses bazen bir savcı bazen de bir avukat görevi alıyor. Bakış açımızı ne kadar geliştirebildiysek bu ikisi o kadar kaliteli bir tartışmanın içinde bulacaklar kendilerini. Peki hakim nerede? tabii ki,ruh-i sultan üstlenecek bu görevi ve son kararı verecek. Ruh-i sultan kendini nasıl geliştirecek? Okuyarak, tahliller yaparak, sentezler ve kendini gerçekleyebilen hipotezlerle.
İçimizde koskocaman bir dünya var, bu dünyada kararlar veriliyor, fikirler üretiliyor ve tüketiliyor, duygular tartışılıyor, analiz, sentez ne varsa bu dünyada gerçekleşiyor. İçimizdeki dünya sürekli değişen ve gelişen bir yapıya sahip, onu güzelliklerle beslemek, iyiliklerle ilhamlandırmak gerekiyor.
Bakara suresi 235. ayette buyrulur: “İçinizde olanı Allah’ın bildiğini bilin de çekinin.”
Ve Nisa suresi 94. ayet: “Ey inananlar, Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın.”
Kaf suresi 16. ayet: “And olsun ki, insanı biz yarattık, nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz.”
Bir hadis-i şerif: “Akıllı, nefsini deneyip hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışan, ahmak da nefsini hevasına tabi kılıp Allah’tan umandır.” (Tirmizi’den Kütüb-u Sitte Muhtasar, Hn: 5371, XV/180; İbn Hanbel, k.2.hd, Hn:2365).
Yazıyı hazırlarken Prof. Dr. Haydar Baş Bey’in İslam ve Mevlana adlı eserindeki tefekkür bahsinden yararlandık.
Kevser Doyurum / diğer yazıları
- İrfan sofrası / 24.10.2023
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022
- Tecelli / 27.07.2023
- İmam Hüseyin'in kıyamının sebepleri / 24.07.2023
- Kâmil insan, insanlar için bir aynadır / 21.07.2023
- Hayat rehberi Kur'an-ı Kerim / 01.12.2022
- Gaflet ve uyanıklık / 29.11.2022
- Bilinçli olgunlaşma / 26.11.2022
- Hayat memat / 22.11.2022
- Güzel ülkemin güzel insanları / 19.11.2022
- Bir tez olarak Milli Ekonomi Modeli / 26.09.2022