Reza Zarrab Davası'nın başlamasına sayılı günler kala anlaşıldi ki, bu mahkeme tahminin de üzerinde bir tahribata yol açacak. Zarrab'ın itirafçı olduğu, tanık koruma programına alındığı, Türkiye aleyhine bir dizi itiraflarda bulunarak ekonomik ve siyasi alanda ülkemizde ciddi darboğazların meydana gelmesine yol açacağı tartışılmaya başlandı bile.
Türkiye tam anlamıyla ne yapacağını bilememenin şaşkınlığını yaşıyor; Bir taraftan "Zarrab'tan bize ne, ne yaptıysa kendi başına yaptı" diyoruz, diğer yandan "hapiste kendisinden haber alınamıyor" diye ABD'ye nota veriyoruz.
Bir yandan "canı cehenneme" diye dışlıyoruz, diğer yandan "baskı altında, rehin tutuluyor" diye veryansın ediyoruz.
Bir yandan "Zarrab bizim için önem arzeden biri değildir, ambargoyu deldiyse kendi kişisel suçudur" diyoruz, diğer yandan cezaevinde mağdur durumda olduğunu, tecrit edildiğini söylüyoruz.
Kuşkusuz Türkiye, İran'a karşı uygulanan ambargoyu deldi ama meselenin sadece ambargonun delinmesi olduğunu sanmıyorum. İran petrol üretiyor, bizim petrole ihtiyacımız var ama İran'dan para vererek petrol alımı yasak diye petrol alamıyoruz.
Bizim yerimizde hangi ülke olsa bu petrolü almak için bir formül bulurdu.
İran'ın eski Dışişleri Bakanı Ali Ekber Velayeti'nin çalışma arkadaşı Dr.Asgar Ferdi'nin ilginç bir açıklaması var. Diyor ki; "Türkiye, ABD'den İran'daki ambargoyu delmesine göz yummasını istedi ve bütün işlemler ABD'nin rızasıyla yapıldı."
Asgar'a göre "Amerika ve herkes biliyordu ki Türkiye İran ambargosunu deliyor. O dönemde hem İran nefes aldı, hem Türkiye kazandı. Bunlar ABD'nin rızasıyla oldu. O dönemde büyük rakamlar döndü." (Yeni Hayat, Doğan Yurdakul mülakatı, 10 Haziran 2016)
Asgar'ın dedikleri doğruysa (ki bu adam o dönemde bütün bu petrol ve para hareketlerini yakından takip eden İran Dışişleri Bakanının mesai arkadaşıydı) ABD, Türkiye'nin İran'la olan ticaretini yakından biliyordu, hatta izin verdi ama SONUNDA TUZAĞA DÜŞÜRDÜ!
Zira ambargo döneminde İran'la ticaret yapan sadece Türkiye değil. ABD ve AB'li şirketler de ambargonun kalkmasından önce de ticaret yapıyordu.
Örneğin Bunga ve Cargill. İran'ın ambargo sırasında yaptığı 24 milyar dolarlık ticaretin sadece 9 milyar doları Türkiye ile. Geriye kalan miktarın 10 milyar doları sadece Bunga ve Cargill'e ait. ABD'li savcı Bharara, 2010-2015 yılları arasında İran'a konulan ambargonun delinmesine yönelik soruşturmayı 15 Aralık 2015'te tamamladı ama dosya ancak 16 Mart'ta, Bharara ile ABD Başkanı Obama görüştükten sonra devreye sokuldu. İran ambargosunu büyük ölçüde delen ABD firmaları Bunga ve Cargill'e ise dokunulmadı.
Burada İran'dan alınan petrol sonrası Zarrab'ın devreye girmesi, altın takası ve para hareketlerinin yapıldığı uluslararası para hereketlerine girmeyeceğim.
Zarrab'ın bu süreçte "korunan değerli kişi" olarak Türkiye'nin başını derde sokan ne gibi işler yaptığını bilmiyoruz.
Ama bildiğim şu ki, Türkiye Büyük Ortdaoğu Projesi bağlamında Amerika'ya güvenerek Suriye'de operasyonlar yaparken, Amerika, Türkiye'nin ipini çekmek için hem ambargoyu delmemize izin verip hem de yakın vadede "Türkiye'ye karşı yapacağı operasyonun" planını yapıyordu.
Türkiye, hiç bir zaman "siyasi operasyon yapabilecek" maharette kadrolara sahip olmadığı için hep operasyonlara maruz kalıyor.
Emperyal güçler, size BOP için görev verirken de, omuz omuza kılıç dansı yaparken de hep "operasyon planı" yapıyordu.
Mesele operasyonu görmekte.