Türkiye büyük ihtimalle Ekim ayı için bir tarih alacak.
Bizim tezimiz bu. Bu tezin anti tezini de savunabilir, ya da hiçbir savunma yapmadan "üyelik tarihi verilmeyecek" de diyebilirsiniz.
Türkiye'nin büyük bir tarama sürecinden geçirileceğini ve yeni dayatmaları bu süreçte göreceğini iddia ederek yeni süreci sorgulayabiliriz.
Türkiye'nin tarih alması ile sorun bitmiyor. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. Yeni süreçte Kıbrıs'tan tarım derogasyonlarına,Ege sorunundan insan sirkülasyonuna kadar çoklu ve çok boyutlu bir zaman dilimi göreceğiz.
10-15 yıllık bir sürece yayılacak olan Türkiye'nin beklentilerinde ekonomik, sosyal ve kültürel pozisyonlarda da önemli değişiklikler ve dönüşümler yaşanacak.
Aslolan bu dönüşümün Türkiye'ye neler kazandırıp neler kaybettireceği.
Türkiye Avrupa birliğinin beklentilerini hangi temel gerekçelerle içselleştirecek ve bu içselleştirme Türk dokusuyla nasıl harmanlanacak?
Ankara ile başlatılan, Helsinki ve Kopenhag ile zirve yapan ikili ilişkinin temelini 17 Aralık zirvesi cilalandıracak.
Avrupa ülkelerinin çoğu Türk fobisi ile hareket ederek Birlik dışı alternatiflere hazırlanırlarken Türkiye'ye gülücük atan ülkelerin yaklaşımların samimiyeti de sorgulanmak durumunda.
Türk halkının büyük oranı Avrupa birliği'ni iktisaden istiyor. Bu oran son yıllarda büyük artış gösterdi. Bunda Türkiye ekonomisinin üstüste maruz kaldığı ekonomik ve siyasal krizler etkili oldu.
Türkiye'nin krizine potansiyel olarak görülen AB krizi çözüm teşkil edebilecek mi?
Türkiye zirve için günleri eritirken son dönemeç ve karar son yirmidört saat içerisinde verilecek.
Asıl salınım bundan sonra başlayacak.
Saat tıktıkları yerini takvim yapraklarına bırakacak.
Türk halkı yine içte ve dışta orta vadede bir beklentiye sokulacak.
Ekonomisi IMF'e, siyaseti AB'ye endeksli bir ülke olarak orta vadeli hayallere kapılıp duracağız.
Kimbilir belki yarın...beklentilerinde umut arayışına tutulacağız.
Tarih verilse de, tam üyelik beklentimiz sürecek.
Süreç bu, gerisi boş hayal.
Bizim tezimiz bu. Bu tezin anti tezini de savunabilir, ya da hiçbir savunma yapmadan "üyelik tarihi verilmeyecek" de diyebilirsiniz.
Türkiye'nin büyük bir tarama sürecinden geçirileceğini ve yeni dayatmaları bu süreçte göreceğini iddia ederek yeni süreci sorgulayabiliriz.
Türkiye'nin tarih alması ile sorun bitmiyor. Asıl sorun bundan sonra başlıyor. Yeni süreçte Kıbrıs'tan tarım derogasyonlarına,Ege sorunundan insan sirkülasyonuna kadar çoklu ve çok boyutlu bir zaman dilimi göreceğiz.
10-15 yıllık bir sürece yayılacak olan Türkiye'nin beklentilerinde ekonomik, sosyal ve kültürel pozisyonlarda da önemli değişiklikler ve dönüşümler yaşanacak.
Aslolan bu dönüşümün Türkiye'ye neler kazandırıp neler kaybettireceği.
Türkiye Avrupa birliğinin beklentilerini hangi temel gerekçelerle içselleştirecek ve bu içselleştirme Türk dokusuyla nasıl harmanlanacak?
Ankara ile başlatılan, Helsinki ve Kopenhag ile zirve yapan ikili ilişkinin temelini 17 Aralık zirvesi cilalandıracak.
Avrupa ülkelerinin çoğu Türk fobisi ile hareket ederek Birlik dışı alternatiflere hazırlanırlarken Türkiye'ye gülücük atan ülkelerin yaklaşımların samimiyeti de sorgulanmak durumunda.
Türk halkının büyük oranı Avrupa birliği'ni iktisaden istiyor. Bu oran son yıllarda büyük artış gösterdi. Bunda Türkiye ekonomisinin üstüste maruz kaldığı ekonomik ve siyasal krizler etkili oldu.
Türkiye'nin krizine potansiyel olarak görülen AB krizi çözüm teşkil edebilecek mi?
Türkiye zirve için günleri eritirken son dönemeç ve karar son yirmidört saat içerisinde verilecek.
Asıl salınım bundan sonra başlayacak.
Saat tıktıkları yerini takvim yapraklarına bırakacak.
Türk halkı yine içte ve dışta orta vadede bir beklentiye sokulacak.
Ekonomisi IMF'e, siyaseti AB'ye endeksli bir ülke olarak orta vadeli hayallere kapılıp duracağız.
Kimbilir belki yarın...beklentilerinde umut arayışına tutulacağız.
Tarih verilse de, tam üyelik beklentimiz sürecek.
Süreç bu, gerisi boş hayal.
Cevat Kışlalı / diğer yazıları
- Suikastın geri planı / 09.05.2006
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005
- Sessizliğin sesi / 28.03.2006
- 8 Mart Dünya Kadınlar Günü / 08.03.2006
- Hangi ittifak, hangi kadın? / 26.01.2006
- Varoluş mücadelesi / 24.01.2006
- Bu M.E.M'leket bizim / 01.12.2005
- Çözüm mü dediniz? / 27.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 04.11.2005
- Bağımsız Türkiye / 21.10.2005
- Felaket kapıda / 19.10.2005