Yine OHAL'le (Olağanüstü Hal) buruklaşan bir milli bayram geçirdik. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı etkinliklerine kısıtlama getirilirken, bazı siyasilerin demeçleri de kısıtlamalara taş çıkarttı. Bayramın adında Atatürk varken, onun kurduğu ve başkanlığını yaptığı Millet Meclisi'nin bugünkü başkanı Atatürk'ün adını anmadan bayram mesajı yayınlayarak, koltuğunu borçlu olduğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü yok saydı. Sahada ise Samsun Valisi, Ulusal Kurtuluş'un ilk adımının atıldığı bu ilimizde milli bayramımızın şenliğini kısıtlayarak "fener alayı"na izin vermedi. Fantezi katarak yaklaşırsak dahi; ulus için önemli durumlarda Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı, Trabzonsporlusu ezeli rekabetlerini bir yana bırakıp birlikte omuz omuza, el ele kardeşlik sergiliyorken vali efendinin Fener'e gıcığı mı var bilinmez, fener alayını yasaklıyor. İşi kendisine anlatmak lâzım, bu fener alayının Fenerbahçe ile doğrudan ilgisi falan yok, üstelik kendisinin bağlı olduğu en üst devlet kademesindeki zatın, Sayın Erdoğan'ın da Fenerli olduğunu bilmeyen yok. Sayın Vali, fanatikliği ko bir yana? İşler açmaza giriyor.
Dini olsun milli olsun bayramlar, milleti millet yapan, kaynaştıran, barıştıran manevi ve sosyal unsurların en vazgeçilmezlerindendir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı için yayınladığı mesajında bayramın milletimiz ve gençlerimiz açısından önemini vurgularken, Türkiye'nin kurtuluşunun heyecanının sürmesi gerektiğini, ders verircesine kamuoyuna açıklamıştır (Yeni Mesaj/19 Mayıs 2018). İşte devlet adamı farkı; siyasetçi olabilir ve yukarıda değindiğimiz gafları ve de bayram günü dahi ayrımcılığa yol açan sevgisiz davranışlar sergileyebilirsiniz? Ama, hiçbir zaman devlet adamı olamazsınız!
19 Mayıs 1919 bir yoldur; kurtuluştan kuruluşa giden tarihi bir yol. Öyle bir yol ki, her bir taşına kurtuluş ve kuruluş iradesinin sarsılmaz sağlamlığı sinmiştir. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde bu yolu kullanacak yolcuların tarihsel sorumluluğu vardır. Nedir bu yükümlülük: Her birine kurtuluş ve kuruluş iradesinin sarsılmaz sağlamlığı sinmiş yolun taşlarını yerinden oynatmamak.
Bu yolda Atatürk, devletin bahşettiği koruma ve imkânlarla değil, boynunda Şeyhülislâm'ın "katl" fetvası, padişah Vahdettin'in "idam" fermanı ile yürümüştür.
Saltanat bu yolda hain pusular kurmuş, dini ve halifeliği dünyevi ve siyasi amaçlara alet etmiş, her türlü riyakârlık ve istismarcılıkla bütün yolları tutmuş, fakat hiçbir engelleme bu yürüyüşü durduramamıştır.
Türkiye son yıllarda devletin temelleri ile oynayan bir yıkım kuramının kıskacındadır.
24 Haziran seçimleri bu kuramı test eden son sağlama işlemi olacaksa, kinleşmiş bir tutumu devlete taşıma yolu olacaksa, Türkiye için karanlık, zifiri karanlığa dönüşecektir.
Cumhuriyete karşı böyle bir kuşatma karşısında 1923 Cumhuriyeti'ni bütün hatları ile "sathı müdafaa"da bulunmak, hem temel bir hak, hem de hukuka uygunluk nedenidir.
Dini olsun milli olsun bayramlar, milleti millet yapan, kaynaştıran, barıştıran manevi ve sosyal unsurların en vazgeçilmezlerindendir.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı için yayınladığı mesajında bayramın milletimiz ve gençlerimiz açısından önemini vurgularken, Türkiye'nin kurtuluşunun heyecanının sürmesi gerektiğini, ders verircesine kamuoyuna açıklamıştır (Yeni Mesaj/19 Mayıs 2018). İşte devlet adamı farkı; siyasetçi olabilir ve yukarıda değindiğimiz gafları ve de bayram günü dahi ayrımcılığa yol açan sevgisiz davranışlar sergileyebilirsiniz? Ama, hiçbir zaman devlet adamı olamazsınız!
19 Mayıs 1919 bir yoldur; kurtuluştan kuruluşa giden tarihi bir yol. Öyle bir yol ki, her bir taşına kurtuluş ve kuruluş iradesinin sarsılmaz sağlamlığı sinmiştir. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçiminde bu yolu kullanacak yolcuların tarihsel sorumluluğu vardır. Nedir bu yükümlülük: Her birine kurtuluş ve kuruluş iradesinin sarsılmaz sağlamlığı sinmiş yolun taşlarını yerinden oynatmamak.
Bu yolda Atatürk, devletin bahşettiği koruma ve imkânlarla değil, boynunda Şeyhülislâm'ın "katl" fetvası, padişah Vahdettin'in "idam" fermanı ile yürümüştür.
Saltanat bu yolda hain pusular kurmuş, dini ve halifeliği dünyevi ve siyasi amaçlara alet etmiş, her türlü riyakârlık ve istismarcılıkla bütün yolları tutmuş, fakat hiçbir engelleme bu yürüyüşü durduramamıştır.
Türkiye son yıllarda devletin temelleri ile oynayan bir yıkım kuramının kıskacındadır.
24 Haziran seçimleri bu kuramı test eden son sağlama işlemi olacaksa, kinleşmiş bir tutumu devlete taşıma yolu olacaksa, Türkiye için karanlık, zifiri karanlığa dönüşecektir.
Cumhuriyete karşı böyle bir kuşatma karşısında 1923 Cumhuriyeti'ni bütün hatları ile "sathı müdafaa"da bulunmak, hem temel bir hak, hem de hukuka uygunluk nedenidir.
Prof. Dr. Ali Ünal Emiroğlu / diğer yazıları
- Terör / 01.02.2024
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023