Kerbela olayının parlayan görüntülerinden biri de İmam Hüseyin (a.s.)'ın Aşura akşamı (Tasua gecesi) ashabını bir çadıra toplayıp onlarla konuşmasıdır. Dikkatleri çeken şey bu konuşmanın Aşura akşamı yapılmasıdır. İmam ashabıyla öyle bir zaman dilimi içerisinde bu konuşmayı yapıyor ki bölgedeki tüm gelişmeler her yönüyle olumsuz ve ümit kırıcıdır. Şartların tümüyle aleyhine geliştiğini gören her lider ya da komutan ağzını yalnızca şikâyet için açar ve şöyle der: "Arkadaşlar! Ne yazık ki şans bizden yana olmadı! Kahrolası zaman bizim aleyhimize gelişti!" Örneğin ünlü Napolyon şöyle demişti: "Tabiat bana yardım etmedi." Böyle seküler düşünen önderlerin tüm konuşmaları hep zamandan şikâyet ve ümitsizliklerle dolu olur.
İmam için zor olan durumlardan birisi de yirmi dört saat sonra kadınlarının ve çocuklarının, kız kardeşlerinin düşmanın eline esir düşeceği kaygısıydı. Hamiyetli ve gayretli bir insan için bu çok ağır bir şeydi. Tarihte böylesine şartlar içerisinde bulunan diğer kimseler ne yaptılar? Tarihin yazdığına göre "El Mukanni", kuşatma altına alınıp uygun olamayan ve ümitsiz bir durum karşısında kalınca, ilk önce kendi ailesini öldürüverdi sonra da kendisini. Emevi halifelerinden biri de yakalandıktan sonra aynısını yapmıştı. Tarihte bu tür olaylar fazladır. İmam Hüseyin (a.s.) ise ashabını o gece başına toplayıp konuşmaya başladığında şöyle buyurdu:
"Allah'a en güzel şekilde sena ediyor, refah ve zorluklarda verdiği nimetlere şükrediyorum. Allah'ım! Peygamberliği bizim ailemizde karar kılmakla bize ikramda bulunduğun için Sana hamd olsun ve?"
İmam Hüseyin (a.s.) bütün bu uygun olmayan ve kendi aleyhine gelişen şartlar içerisinde yine de rızadan ve gelişen sebeplerle uyum içerisinde olduğundan bahsediyor. Niçin? Çünkü kendine uygun manevi şartlarla birlikte yaşıyor da ondan! İmam, hem iman ve hem de amelen muvahhid ve hakperesttir. Buna ilaveten o, işin sonunun nereye varacağını da en iyi bilendir. Yine o, İskender ya da Napolyon gibi dünyevi şeyleri hedef edinmemişti ki şartlar aleyhine dönünce kendini yanılmış olarak görsün. İmam'ın hedefi hak sözünü ve Hakk'ın emrini yüceltmekti. Bu açıdan o, yaptığı işi çok yararlı ve etkili görüyordu.
Buradan hareketle diyebiliriz ki Kerbela hadisesi, iman ve iradenin satılmaması sonucu meydana gelmiştir! "Ölümü seve seve tercih ettiler" sözü gerçekten onlar hakkında doğrudur. Aşura hadisesinden alınacak en önemli derslerden birisi de hak dinin insanları ne kadar özgürleştirdiği, ne denli güçlü kıldığı ve hakka bağlılığı gerçekleştirdiği meselesidir.
Aşura akşamı dikkatleri fazlasıyla çeken hususlardan bir diğeri de, İmam'ın o gece ashabının üzerinden biatını kaldırıp; "Her biriniz gecenin karanlığından yararlanıp gidebilirsiniz, ben biati üzerinizden kaldırdım, bunların sizinle işleri yoktur, işleri benimledir" demesine rağmen o vefalı insanların çekip gitmemeleri ve Peygamber evladını yalnız bırakmamalıdır. Hatta kimileri; "Ey İmamımız! Şayet bizi öldürseler, tekrar diriltseler, tekrar öldürseler ve tekrar diriltseler ve bu işi yüz kere tekrar etseler yine de senin yolunda gururla ölürüz" diye söylerdi.
İmam en son onlardan şu talepte bulundu: "Mademki benim yanımda kalmaya ve şehit olmaya karar verdiniz o halde üzerinde kul hakkı bulunan kimse burada kalmasın!" Bu sözü söyledikten sonra onlardan hiç birisi benim üzerimde kul hakkı vardır deyip ayrılmadı. İşte şehadet, bu tür yüce şahsiyetlere layıktır! Rabbim şehadetlerini kabul buyursun ve bizleri de şefaatlerine nail eylesin. Amin.
İmam için zor olan durumlardan birisi de yirmi dört saat sonra kadınlarının ve çocuklarının, kız kardeşlerinin düşmanın eline esir düşeceği kaygısıydı. Hamiyetli ve gayretli bir insan için bu çok ağır bir şeydi. Tarihte böylesine şartlar içerisinde bulunan diğer kimseler ne yaptılar? Tarihin yazdığına göre "El Mukanni", kuşatma altına alınıp uygun olamayan ve ümitsiz bir durum karşısında kalınca, ilk önce kendi ailesini öldürüverdi sonra da kendisini. Emevi halifelerinden biri de yakalandıktan sonra aynısını yapmıştı. Tarihte bu tür olaylar fazladır. İmam Hüseyin (a.s.) ise ashabını o gece başına toplayıp konuşmaya başladığında şöyle buyurdu:
"Allah'a en güzel şekilde sena ediyor, refah ve zorluklarda verdiği nimetlere şükrediyorum. Allah'ım! Peygamberliği bizim ailemizde karar kılmakla bize ikramda bulunduğun için Sana hamd olsun ve?"
İmam Hüseyin (a.s.) bütün bu uygun olmayan ve kendi aleyhine gelişen şartlar içerisinde yine de rızadan ve gelişen sebeplerle uyum içerisinde olduğundan bahsediyor. Niçin? Çünkü kendine uygun manevi şartlarla birlikte yaşıyor da ondan! İmam, hem iman ve hem de amelen muvahhid ve hakperesttir. Buna ilaveten o, işin sonunun nereye varacağını da en iyi bilendir. Yine o, İskender ya da Napolyon gibi dünyevi şeyleri hedef edinmemişti ki şartlar aleyhine dönünce kendini yanılmış olarak görsün. İmam'ın hedefi hak sözünü ve Hakk'ın emrini yüceltmekti. Bu açıdan o, yaptığı işi çok yararlı ve etkili görüyordu.
Buradan hareketle diyebiliriz ki Kerbela hadisesi, iman ve iradenin satılmaması sonucu meydana gelmiştir! "Ölümü seve seve tercih ettiler" sözü gerçekten onlar hakkında doğrudur. Aşura hadisesinden alınacak en önemli derslerden birisi de hak dinin insanları ne kadar özgürleştirdiği, ne denli güçlü kıldığı ve hakka bağlılığı gerçekleştirdiği meselesidir.
Aşura akşamı dikkatleri fazlasıyla çeken hususlardan bir diğeri de, İmam'ın o gece ashabının üzerinden biatını kaldırıp; "Her biriniz gecenin karanlığından yararlanıp gidebilirsiniz, ben biati üzerinizden kaldırdım, bunların sizinle işleri yoktur, işleri benimledir" demesine rağmen o vefalı insanların çekip gitmemeleri ve Peygamber evladını yalnız bırakmamalıdır. Hatta kimileri; "Ey İmamımız! Şayet bizi öldürseler, tekrar diriltseler, tekrar öldürseler ve tekrar diriltseler ve bu işi yüz kere tekrar etseler yine de senin yolunda gururla ölürüz" diye söylerdi.
İmam en son onlardan şu talepte bulundu: "Mademki benim yanımda kalmaya ve şehit olmaya karar verdiniz o halde üzerinde kul hakkı bulunan kimse burada kalmasın!" Bu sözü söyledikten sonra onlardan hiç birisi benim üzerimde kul hakkı vardır deyip ayrılmadı. İşte şehadet, bu tür yüce şahsiyetlere layıktır! Rabbim şehadetlerini kabul buyursun ve bizleri de şefaatlerine nail eylesin. Amin.
Hasan Kanaatlı / diğer yazıları
- Neden yazıyoruz / 16.01.2018
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017
- Emevi mektebi / 26.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri-2 / 17.11.2017
- Ehl-i Beyt mektebinin nitelikleri / 14.11.2017
- Muaviye'nin geçmişine kısa bir bakış / 13.11.2017
- İmam Hüseyin'i (a.s.) tanımak / 09.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi??2 / 08.11.2017
- Şayet Hüseyin (a.s.) biat etseydi?-1 / 07.11.2017
- Kur'an açısından Allah adına ıslah / 06.11.2017
- İmam Hasan (a.s.)'ın barışının mahiyeti / 05.11.2017