logo
09 MAYIS 2024

Çanakkale Kara Savaşları'nda broşürle propaganda savaşı

Çanakkale Kara Savaşları'nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi
25.04.2024 10:39:00
İhlas Haber Ajansı
Çanakkale Kara Savaşları'nda broşürle propaganda savaşı
Çanakkale Kara Savaşları'nda broşürle propaganda savaşı
Çanakkale Kara Savaşları'nda çetin mücadeleler yaşanırken, her iki taraf bir yandan da broşürlerle propaganda savaşı verdi. Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir.

Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz" dedi.

109 yıl önce dünya harp tarihine 'son centilmenler savaşı' olarak geçen Çanakkale Kara Savaşları'nda Türk ve İngiliz askerleri silahlı mücadelenin yanında propaganda savaşıyla da karşı karşıya kaldı. Savaş sırasında her iki tarafta da sayısız propaganda broşürleri ve yöntemleri kullanıldı. Gelibolu Yarımadası'ndaki şiddetli Çanakkale Kara Savaşları sırasında Türkçe ve İngilizce metinlerin yer aldığı propaganda broşürleri siperlere hem uçaklardan hem de gönüllü askerler tarafından atıldı.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) İnsani ve Toplum Bilimleri Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, Çanakkale Kara Savaşları'nda propaganda savaşının askerlere etkilerini anlattı. Çanakkale'de Kara Savaşları'nın 25 Nisan 1915 tarihinde başladığını belirten Öğretim Üyesi Dr. Mithat Atabay, "Burada özellikle Anzakların buraya gelmesi ile ilgili olarak daha hemen savaş başlar başlamaz İngiltere Krallığı, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan asker almaya karar verdi. Oraya gönderdiği emirnameler çerçevesinde oradaki gençleri askere çağırdı. Bu askere çağırma sırasında özellikle o gençlerin Avrupa'ya gidecekleri ve Avrupa'yı görecekleri, orada yaşayacaklarına da dem vuruldu.



Pek çok insan oralar ıssız olduğu için ve oradaki yaşamdan kurtulmak için savaşa gönüllü olarak yazıldılar ve hatta orada tarımsal alanda çalışacak insan konusunda büyük zafiyet çekildi. Anzaklar Mısır'a geldiler, orada eğitim yapmaya başladılar. Bu eğitim sırasında özellikle Doğu'nun ve Osmanlı Cihan Devleti'nin elinde bulunan Şam, Bağdat, Kudüs, İstanbul gibi şehirlerin Doğu'nun gizemli şehirleri olduğu, oradaki yaşam biçimlerinin çok farklı olduğuna vurgu yapılarak, onları cezbedecek şekilde propaganda yapıldığı görülmektedir.

25 Nisan tarihinde Kara Savaşları'nın başlaması ile birlikte Anzak askerleri özellikle ilk önce Mondros'a geldiler, oradan da Gelibolu Yarımadası'na sevk edildi. İşte o zaman savaşın gerçek yüzüyle tanışmış oldular. 25 Nisan tarihinde savaşın birinci günü Anzak askerleri çetin bir direnişle karşı karşıya kaldılar. Ve savaş sırasında özellikle propaganda çok dikkat çekici oldu. Bu propaganda içerisinde özellikle cepheye gönderilen dergiler, mecmualar, gazeteler propagandada bir araç olarak kullanılmıştır.

Ayrıca savaş sırasında özellikle İngilizlerin Osmanlı askerlerine din vurgusu yaparak asıl Müslümanlığı kendilerinin koruduğunu, kendilerinin Müslümanlığın gelişmesi için çaba sarf ettiklerini belirten broşürler attıkları görülmektedir. Özellikle Osmanlı askerlerine eğer teslim olurlarsa çok iyi bir şekilde yaşayacakları, iyi beslenecekleri konusunda propagandalar yapıldığı görülmektedir. Hatta uçaktan atılan propaganda metinlerinde şişman bir İngiliz askeri ile zayıf Osmanlı askerini çizilmiş şekilde gösteren broşürlerle karşı karşıya kalıyoruz.

Türk askerlerinin mesela 2 Mayıs tarihinde yaptıkları taarruz sırasında ceplerinde fındık, fıstık, kuru üzüm gibi kendilerinin aç kalmadığını, hatta bu kadar güzel yiyecekler yediklerini gösteren gıdaları da ceplerine sokarak taarruz yaptıkları görülmektedir' dedi.

Çanakkale Savaşları'nda özellikle siper savaşları olduğu dönemde başka askerlerin Türk dilini kullandığını ifade eden Atabay, şöyle devam etti:

'Özellikle Ermeni askerlerinden yararlanıldığı görülmektedir. Türkçe'yi kullanarak Türklere seslendikleri, hatta ezan okudukları ve ezan okunuyor diyerek ortaya çıkan Türk askerini özellikle şehit ettikleri görülmektedir. Buna karşılık da Türk askerleri çeşitli hücumlar yaparak özellikle bu propagandayı ortadan kaldırmaya çaba sarf ettiler. Ayrıca o dönemde çıkan çeşitli gazeteler ve broşürler vasıtasıyla da bu propagandaya büyük önem verildiği ve resmi tebliğler yayınlayarak savaş meydanındaki gerçek olayla halkın bilgilendirmesi konusundaki metinler arasında büyük farklılıklar görüldüğü anlaşılmaktadır.

Bu metinler içerisinde Sarıkamış yenilgisi sonrasında ve Erzurum'un düşman işgaline geçmesi konusunda yayınlanan bir tebliğde, Enver Paşa Osmanlı askerinin Erzurum'un doğusundan Erzurum'un batısına geçtiğini belirterek, yeni bir savunma kurulduğunu ifade etmektedir. Halbuki bunun Türkçe karşılığı Erzurum düştü demektir. O yüzden halkı yanıltıcı bilgilerin de yer aldığı bu propaganda sırasında görülmektedir.'İHA
BM: Filistinliler yeni bir göçe maruz kaldı
80 bin kişi Refah'ı terk etti
'Enflasyon mayıs ayında zirveyi görecek'
TCMB enflasyon tahminini yükseltti
İlan sitelerinin ücretleri tercihleri değiştirdi
Araç satışında eskiye dönüş
47 ilaç geri ödeme listesine alındı
8'i yenilikçi kanser ilacı
Kızını taciz edip şantaj yaptığını söylediği genci öldürdü
'Daha fazla kaldıramadım'
'Çözüm üretmeyen diyalogun itibarı yoktur'
Cicim ayları ne kadar sürer?
O görüşmeyi bu sözlerle savundu
"Bire birde bana 'abi' der"
Biden'den İsrail'e Refah uyarısı
'Silah göndermeyi durdururum'
Milsiz eğitim
Trabzonspor finale yükseldi
Beşiktaş ile kupa için mücadele edecek
Atanmayan öğretmenlere çağrı yaptı
'Saraçhane'ye bekliyoruz'
Okula silahla girip cinayet işlemişti
Öğretmen katili tutuklandı
Özgür Özel geri adım atmayacak
'Tepkiler maksatlı ve örgütlü'
Cezaevinde intihar ettiği açıklanmıştı
Cem Garipoğlu'nun son görüntüsü
Kamu görevlileri 10 yıl sonra yargı karşısına çıktı
Adalet Soma'ya çok uzak!
BM: Filistinliler yeni bir göçe maruz kaldı
80 bin kişi Refah'ı terk etti
'Enflasyon mayıs ayında zirveyi görecek'
TCMB enflasyon tahminini yükseltti
İlan sitelerinin ücretleri tercihleri değiştirdi
Araç satışında eskiye dönüş
47 ilaç geri ödeme listesine alındı
8'i yenilikçi kanser ilacı
Kızını taciz edip şantaj yaptığını söylediği genci öldürdü
'Daha fazla kaldıramadım'
'Çözüm üretmeyen diyalogun itibarı yoktur'
Cicim ayları ne kadar sürer?
O görüşmeyi bu sözlerle savundu
"Bire birde bana 'abi' der"
Biden'den İsrail'e Refah uyarısı
'Silah göndermeyi durdururum'
Milsiz eğitim
Trabzonspor finale yükseldi
Beşiktaş ile kupa için mücadele edecek
Atanmayan öğretmenlere çağrı yaptı
'Saraçhane'ye bekliyoruz'
Okula silahla girip cinayet işlemişti
Öğretmen katili tutuklandı
Özgür Özel geri adım atmayacak
'Tepkiler maksatlı ve örgütlü'
Cezaevinde intihar ettiği açıklanmıştı
Cem Garipoğlu'nun son görüntüsü
Kamu görevlileri 10 yıl sonra yargı karşısına çıktı
Adalet Soma'ya çok uzak!

Büyük tepkilere neden olan bu olayın zanlısı ne ceza alacak?

Antalya'nın Kaş ilçesinde Şaban T., köpek yüzünden çıktığı iddia edilen tartışmada Orhan S.'yi ayaklarından iple otomobilinin arkasına bağlayıp sürüklemiş bu olay büyük tepkilere neden olmuştu. Şimdi merak edilen, tutuklanan Şaban T.'nin nasıl bir ceza alacağı? Bu konuyla ilgili hukukçuların görüşünü aldık
09.05.2024 11:34:00
Mehmet Hakan Akkuş
Büyük tepkilere neden olan bu olayın zanlısı ne ceza alacak?
Büyük tepkilere neden olan bu olayın zanlısı ne ceza alacak?
Antalya'nın Kaş ilçesi, Ova Mahallesi'nde 8 Mayıs günü Şaban T. isimli şahıs, köpeğine zarar verdiği ve kendisine küfür ettiği iddiasıyla Orhan S. isimli kişinin evine giderek tartışmaya başladı. Tartışma kavgaya dönüşmüş ve Şaban T., Orhan S.'yi ellerinden ve ayaklarından bağlayarak 48 HG 669 plakalı aracının arkasına iple bağlamış ve yaklaşık 150 metre sürüklemişti.

Devriye gezen Kınık Jandarma Karakolu ekipleri, olayı fark edip müdahale etmiş ve Şaban T.'yi gözaltına almış. Orhan S., elleri ve ayakları çözülerek sağlık ekiplerine teslim edilmiş ve sağlık durumunun iyi olduğu bildirilmişti.

Bu olay, sosyal medyada yayılan cep telefonu kamerası görüntüleriyle büyük yankı uyandırmış ve toplumda ciddi bir infial oluşturdu.


Böyle bir suçun cezası nedir?


Antalya'da yaşanan ve Türkiye genelinde büyük tepkilere neden olan bu tür bir olay, Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında ciddi suçlar arasında yer alır. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un açıklamalarına göre, Antalya'nın Kaş ilçesinde gerçekleşen bu olayda, bir kişinin aracının arkasına bağlanarak sürüklenmesi sonucu adli soruşturma başlatılmış ve şüpheli sürücü tutuklanmıştı.

TCK'ya göre, bu tür bir eylem, kişinin hayatını, vücut bütünlüğünü ve sağlığını tehlikeye atan bir davranış olarak değerlendirilebilir ve "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "işkence" ve "yaralama" gibi suçlarla ilişkilendirilebilir. Bu suçların cezaları, suçun niteliğine ve ağırlığına göre değişiklik gösterir ve hapis cezası ile sonuçlanabilir.

Hukukçuların görüşleri genellikle, bu tür olayların sadece mağdur için değil, toplumun genel ahlak ve hukuk düzeni için de ciddi bir tehdit oluşturduğu yönündedir. Bu tür davranışlar, insan haklarına ve kişisel özgürlüklere yapılan saldırılar olarak kabul edilir ve genellikle hukukçular tarafından en ağır şekilde kınanır.

Bu olayın TCK çerçevesindeki cezai sonuçları, yargılama sürecinde belirlenecektir. Ancak, genel olarak, bu tür bir eylemin ciddi cezai yaptırımları olacağı ve kamuoyunun da bu tür olaylara karşı duyarlılığının arttığı gözlemlenmektedir.

İkinci el araç piyasasında geleneksel yönteme dönülüyor

İkinci el araç piyasasında yaşanan durgunluk ve ilan sitelerindeki sınırlı gün verilen ilan hakları, araç sahiplerini geleneksel yöntemlere yönlendirdi. Aracını satmak isteyen birçok vatandaş, eski yöntem cam ilanları ile alıcı bulmaya çalışıyor.
09.05.2024 11:03:00 / Güncelleme: 09.05.2024 11:10:09
İhlas Haber Ajansı
İkinci el araç piyasasında geleneksel yönteme dönülüyor
İkinci el araç piyasasında geleneksel yönteme dönülüyor
İstanbul'da birçok araç sahibi eski yönteme geri dönerek, araç özelliklerini kağıda yazıp araç camına yapıştırarak satışlarını gerçekleştiriyorlar. Bir süredir devam eden ikinci el araç piyasasındaki durgunluk ve etkileşimi düşük ilanlar vatandaşları alternatif yöntemlere itiyor. İlan sitelerinde bir aylık ücretsiz ilanların etkileşiminin düşük olması ve bir aydan sonraki dönemde artan ilan maliyetleri eski yöntemlerden biri olan 'cam ilanları'nın tekrar popülerlik kazanmasına neden oldu.

Öte yandan, uygulama içinde algoritma tarafından ilanları daha görünür hale getiren sistemler de ücretli olarak sunuluyor.



'Eski sisteme dönerek aracımın camına ilan yapıştırdım'

Otomobilini araç camına ilan yapıştırarak satışa çıkardığını belirten Orhan Akkaya, 'Araç satış sitelerinde araçlar sınırlı süre ile ücretsiz bir şekilde ilanda kalıyor. İkinci kez attığın zaman ise ücret ödüyorsun. O yüzden bende eski sisteme dönerek aracımın camına ilan yapıştırdım. Ayrıca sitelerde ilanı öne çıkartmak içinde ayrı bir ücret ödüyorsun. Araç camına ilan yapıştırarak daha fazla kişiye ulaşmış oluyorum. Normal sitelere göre aranma imkanı da fazla oluyor. Sitelerde görüntüleme ve aranma sayısı sınırlı oluyor. Trafikte giderken bile araç camındaki ilanı daha fazla kişi görüyor. Ben bu tarz ilanları yollarda da çok fazla görmeye başladım. Bunun nedeni de sitelerde olan fiyatlardan kaynaklı olduğunu düşünüyorum' ifadelerini kullandı.



'Araç satış sitelerindeki ücret nedeniyle aracımın camına ilan yapıştırdım'

Yaklaşık 1,5 aydır aracını satmaya çalıştığını belirten Zafer Kıran, 'İlk aracımı siteye koymuştum. Bir ay sonunda ikinci ay için site ücret talep etti. Ben de bu yüzden eski sisteme dönerek aracımın camına ilan yapıştırdım. Bu şekilde arayan soran daha çok olmaya başladı. Ben yollarda da çok fazla görmeye başladım. İnsanlar bu şekilde aracı canlı görmüş oluyor ve ona göre numaradan arayabiliyorlar' şeklinde konuştu.İ

Eyüpsultan'da okul müdürü İbrahim Oktugan'ı öldüren zanlı tutuklandı

Eyüpsultan'da okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürünü silahla vurup hayatını kaybetmesine neden olan Y.K. çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderildi.
08.05.2024 19:45:00
İhlas Haber Ajansı
Eyüpsultan'da okul müdürü İbrahim Oktugan'ı öldüren zanlı tutuklandı
Eyüpsultan'da okul müdürü İbrahim Oktugan'ı öldüren zanlı tutuklandı
Eyüpsultan'da 7 Mayıs'ta meydana gelen olayda iddiaya göre yabancı uyruklu öğrenci Y.K. (17), okuduğu özel liseden atılmasından sorumlu tuttuğu ve aralarında geçen tartışma dolayısıyla husumet beslediği okul müdürü İbrahim Oktugan'ı odasında silahla vurarak ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan Oktugan hayatını kaybederken, olayın ardından yakalanan Y.K. gözaltına alınmıştı.

Tutuklandı

Emniyetteki işlemleri tamamlanan suça sürüklenen çocuk Y.K., Çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. Burada Savcılığa ifade veren Y.K., daha sonra çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe 'kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Hayati vücut bölgesine hedef alarak 2 el ateş ettiği belirtildi

Olaya ilişkin detaylar ise Savcılığın sevk yazısında ortaya çıktı. Sevk yazısında, öldürülen Oktugan ile suça sürüklenen çocuk Y.K. arasında okulda ilişiğin kesilmesi ve aralarında geçen tartışma dolayısıyla husumet beslediğinin anlaşıldığı, 2023 Aralık ayında gerçekleşen olay sonrasında suça sürüklenen çocuğun ulaştığı ruhi sükûnete rağmen fiilini planladığı şekilde icra ettiği, böylece Y.K.'nın eğitimci Oktugan'ı silahla hayati vücut bölgesine hedef alarak 2 el ateş ettiği ve hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtildi.

"Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim''

Öte yandan suça sürüklenen çocuk Y.K.'nın Savcılıkta verdiği ifadesi ortaya çıktı. Y.K.'nın ifadesinde, ''2023'ün ilk döneminin ortalarında başka bir okuldan bu özel liseye kayıt oldum. Burada çeşitli sebeplerde hakkımda disiplin cezaları yazıldı, ben imzalamak istemedim. Aralık ayında sınıfımdayken disiplin cezalarından dolayı annemin geldiğini öğrendim. Müdür İbrahim Oktugan'ın odasına gittim, annemle oturuyorlardı. Anneme Arapça bir şeyler söylemek istediğim sırada müdür, ''Burası Türkiye, benim okulumda kimse bu şekilde başka dil konuşamaz' dedi. Aramızda sözlü bir tartışma yaşandı. Annemin üzerine yürümesi üzerine polisi de aradık, daha sonra okulu terk ettik ve olaydan sonra bir daha okula dönmedim. Bizden aldıkları parayı da geri vermediler. Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim'' dedi.

''Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu''

Olaydan 1 gün önce aynı okulda okuyan birini gördüğünü ve Aralık ayında yaşadığı olayın aklına geldiğini söyleyen Y.K. ifadesinin devamında, ''Tekrar sinir oldum. Müdürün hala okulda olup olmadığını sordum. Hala orada çalıştığını söyleyince 4 Mayıs günü 10 bin lira karşılığında aldığım tabanca ile okula gitmeye karar verdim. Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu. Kapıya geldiğimde selam verdim, bir anda kapı açıldı. Kimseye bir şey söylemeden hızlı bir şekilde müdürün odasına geçtim. Masada oturuyordu, beni görünce ayağa kalktı. Amacım ayaklarından vurmaktı ama bir anda kolunu havaya kaldırınca bana vuracağını düşünerek koluna doğru ateş ettim. 2 mermim vardı, ikisi de karnına geldi. Bana saldıracağını düşünerek ateş ettim. Sonrasında hızlıca odadan çıkıp geldiğim kapıya yöneldim ve silahı yere doğru tutarak 'peşimden gelmeyin' dedim. Kapıya koşup kapıyı zorladım, açılmayınca birinden açmasını rica ettim. Bir çocuk da kapıyı açtı. Benim amacım öldürmek değildi, dövmekti. Eve geçtim ve börek götürdüm. Üzerimi değiştirdim. Bir süre sonra da silahı ve telefonumu Alibeyköy Barajı'na attım'' ifadelerini kullandı.

Kamu görevlilerinin ilk kez hakim karşısına çıktığı Soma Davası 12 Eylül'e ertelendi

Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen ve 301 işçinin hayatını kaybettiği maden faciasında 28 kamu görevlisi yargılanmaya başladığı davanın ilk duruşması yapıldı. Aileler ve ailelerin vekillerinin davaya katılma taleplerinin asıl dosyanın incelenmesinin ardından değerlendirileceğini belirten mahkeme heyeti, baroların ve sendikaların davaya müdahil olma taleplerini reddederek, davayı 12 Eylül tarihine erteledi.
08.05.2024 15:19:00
İhlas Haber Ajansı
Kamu görevlilerinin ilk kez hakim karşısına çıktığı  Soma Davası 12 Eylül'e ertelendi
Kamu görevlilerinin ilk kez hakim karşısına çıktığı  Soma Davası 12 Eylül'e ertelendi
Manisa'da 301 işçinin hayatını kaybettiği Soma Maden Faciasında ihmali olduğu gerekçesiyle 28 kamu personelinin yargılanması için açılan dava Soma 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde başladı.

İlk celsede madenci ailelerin ve vekillerinin mahkemeye katılma taleplerini asıl dosyayı inceledikten sonra karar vereceğini belirten mahkeme heyeti barolar ve sendikaların katılım taleplerini ise reddetti. Heyet duruşmayı 12 Eylül tarihine erteledi.

"Geciken adalet adalet değildir"

Soma Adliyesi önünde bir açıklama yapan Manisa Barosu Başkanı Ümit Rona, "Bugün tam 9 yıl 360 gün sonra yani 10. yıla 5 gün kala maden faciasına sebep olanların ilk ana davada özel şirket mensuplarının yargılandığı bu katliamla ilgili ana davadan çok sonra 9 yıl 360 gün sonra bugün ilgili faciaya sebep olan kamu görevlileriyle ilgili davanın ilk duruşmasına girdik. Koşa koşa gelmesi gereken adalet maalesef düşe kalka, seke seke, topallaya topallaya, yerde yata yata, yuvarlana yuvarlana 9 yıl 360 gün sonra ilk duruşmasına sebep olacak şekilde adalet tecelli etmeye çalışmıştır. Barolarımızın katılma talepleri reddedildi. Burada uzatılmış bir zaman aşımı söz konusudur. Zaman aşımına uğradığı noktasında sanık vekillerinin talepleri oldu ama TCK açık, CMK açık, 66., 67. maddeler açık. Burada zaman aşımı söz konusu değil, zaman aşımının uzaması veya kesilmesi nedeniyle şuan için zaman aşımıyla ilgili bir durum yok. Zaman aşımı konusunda bir sıkıntı yok. Burada uzatılmış zaman aşımı var. iddianamede de bu husus yer alıyor. Burada acı olan şudur ki; Böyle bir faciadan 9 yıl 360 gün sonra kamu görevlilerinin yargılanmasına başlandı. Bu hukuk adına, adalet adına üzerine cübbe taşıyan bizler adına bir ayıptır. Halka olan adalet borcu açısından ayıptır. Vicdanları yaralayıcıdır. Bu kamu görevlileri ile ilgili meslektaşlarımızın suç duyuruları, Danıştay'a itirazları söz konusu oldu. 2019 yılında Enerji Bakanlığıyla ilgili ve 2020 yılında Çalışma, Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratlarıyla ilgili izin verildi. bu kadar sürüncemede kalan süreçte, meslektaşlarım bu mücadeleyi sürdürdü. Uzama sebebi Danıştay'ın verdiği kararlar neticesinde bozmalar, itirazlar ve ilgili kurumların, bakanlıkların yaptığı dirençtir. Bakanlıkların bu personelleri koruma için yaptığı direnç maalesef bu yargılama bugüne kadar uzamıştır. Soma Cumhuriyet Başsavcılığının bu yönde talepleri olmuştur. Danıştay en son verdiği kararları 2019 ve 2020 yılında vermiştir yani geç vermiştir bu kararları. Geciken adalet adalet değildir." diye konuştu.
logo

Beşyol Mah. 502. Sok. No: 6/1
Küçükçekmece / İstanbul

Telefon: (212) 624 09 99
E-posta: internet@yenimesaj.com.tr gundogdu@yenimesaj.com.tr


WhatsApp iletişim: (542) 289 52 85


Tüm hakları Yeni Mesaj adına saklıdır: ©1996-2024

Yazılı izin alınmaksızın site içeriğinin fiziki veya elektronik ortamda kopyalanması, çoğaltılması, dağıtılması veya yeniden yayınlanması aksi belirtilmediği sürece yasal yükümlülük altına sokabilir. Daha fazla bilgi almak için telefon veya eposta ile irtibata geçilebilir. Yeni Mesaj Gazetesi'nde yer alan köşe yazıları sebebi ile ortaya çıkabilecek herhangi bir hukuksal, ekonomik, etik sorumluluk ilgili köşe yazarına ait olup Yeni Mesaj Gazetesi herhangi bir yükümlülük kabul etmez. Sözleşmesiz yazar, muhabir ve temsilcilere telif ödemesi yapılmaz.