İmam Cevad’ın İslam ümmetinin dertleriyle ilgilenmesi
İmam Cevad (a.s.), insanların dertleriyle özel olarak ilgileniyordu. Bu gibi faaliyetlerinden biri şöyledir
02.05.2024 08:53:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Cevad (a.s.), insanların dertleriyle özel olarak ilgileniyordu. Bu gibi faaliyetlerinden biri şöyledir:
Ebû Ca'fer (a.s.), Bağdat'ta Halife Me'mun'un yanından ayrılıp eşi Ümmü'l-Fazl ile birlikte Medine'ye dönmek istediğinde, Kûfe kapısının caddesine doğru yöneldi.
İnsanlar onu coşkuyla yolcu ettiler. Güneş batarken, Müseyyeb'in evine vardı. Eve yerleştikten sonra mescide gitti. Mescidin bahçesinde bir sedir ağacı (Arabistan kirazı) vardı. Henüz meyve tutmamıştı. İçinde su bulunan bir testi istedi.
Ağacın dibinde abdest aldı. Kalkıp insanlara akşam namazını kıldırdı. Birinci rekâtta Fatiha'yı, ardından Nasr Sûresi'ni okudu; ikinci rekâtta da Fatiha'dan sonra İhlâs Sûresi'ni okudu.
Rükûdan önce kunut duası okudu, selâm verdikten sonra da bir süre oturup Allah'ı zikretti. Sonra namazın takibatını okumadan ayağa kalktı; dört rekât nafile namaz kıldı, sonra takibatı okudu. Ardından iki şükür secdesine gitti, sonra da mescidden çıktı.
Sedir ağacının yanına varınca, insanlar ağacın çok güzel meyveler tuttuğunu gördüler. Şaşırıp kaldılar. Meyveleri yemeye başladılar, hiçbir hamlık olmadığını, son derece tatlı olduklarını gördüler. İmam (a.s.) Medine'ye doğru yola çıktı.
İmam Cevad (a.s.) bu olayda somut bir hadise aracılığıyla insanlara imamlığının delilini sunmuştur.
Şeyh Ebû Bekir b. İsmail'in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû Ca'fer b. Rızâ'ya (a.s.) dedim ki: 'Bir câriyem var, ağrılardan şikâyet ediyor.'
'Onu bana getir' dedi. Câriye'yi getirdim.
Dedi ki: 'Ey câriye, neren ağrıyor?'
'Dizlerim ağrıyor' dedi.
Bunun üzerine İmam (a.s.) elbisenin üzerinden dizlerini meshetti. Câriye oradan çıkarken hiçbir ağrısı kalmamıştı.
Muhammed b. Umeyr b. Vakid er-Râzî'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
"Ebû Ca'fer b. Rızâ'nın (a.s.) yanına gittim. Yanımda kardeşim de vardı. Şiddetli nefes darlığı çekiyordu. İmam'a (a.s.) bu derdini anlattı. İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Allah, hastalığına şifâ versin.'
Sonra onun yanından çıktık. Kardeşim iyileşmişti. Öyle ki, ölünceye kadar bir daha bu hastalıktan şikâyet etmedi.
Muhammed b. Umeyr diyor ki: "Haftada bir böğrümde bir ağrı hissediyordum. Bazı günler bu ağrı şiddetleniyordu. İmam'dan (a.s.) bu hastalığımın son bulması için dua etmesini istedim.
Dedi ki: 'Sana gelince, Allah sana şifâ versin.'
Bir daha bu hastalık bu şiddette tekrarlamadı.
Ali b. Cerir'den şöyle rivâyet edilmiştir: "Ebû Ca'fer b. Rızâ'nın (a.s.) yanında oturuyordum. Câriyelerinden birinin bir koyunu kaybolmuştu. Bir komşuyu tutmuş, 'Koyunu sen çaldın' diye çekiştirerek İmam'ın yanına getirdiler.
Ebû Ca'fer (a.s.), 'Yazıklar olsun size! Bırakın komşunuzu. Koyununuzu o çalmadı. Koyun falancanın evindedir. Oraya gidin ve koyunu oradan çıkarın' dedi.
Hemen dediği eve gittiler ve koyunu oradan çıkardılar. Adamı da tutup dövdüler, üstünü başını yırttılar. Adam ise, 'Koyunu çalmadım' diye yemin edip duruyordu.
Derken Ebû Ca'fer'in (a.s.) evine geldiler. Buyurdu ki: 'Yazıklar olsun size! Adama zulmettiniz. Koyun kendiliğinden onun evine girmişti, onun haberi yoktu.'
Ardından adamı çağırdı ve yırtılan üst başına karşılık olarak ona bir miktar para verdi.
Kâsım b. Hasan'ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
"Bir gün Mekke ile Medine arasında bir yerde bulunuyordum. Durumu zayıf bir bedevî yanıma geldi ve benden bir şeyler istedi. Ben de ona acıdım. Bir ekmek çıkarıp ona verdim. Adam yanımdan uzaklaşıp gidince, bir fırtına koptu, başımdaki sarığı uçurdu. Sarı¬ğın nasıl ve nereye gittiğini anlayamadım.
Medine'ye gelince, Ebû Ca'fer b. Rızâ'ya (a.s.) uğradım. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Kâsım! Yolda sarığını mı yitirdin?'
'Evet' dedim.
Buyurdu ki: 'Ey hizmetçi! Sarığını çıkarıp getir.'
Hizmetçi benim sarığımın aynısı olan bir sarığı çıkardı.
Dedim ki: 'Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu sarık sana nasıl ulaştı?'
Dedi ki: 'Bir bedevîye sadaka verdin. O da senin bu iyiliğinden dolayı Allah'a şükretti.
Bunun karşılığı olarak da sarığın sana geri verildi. Allah, iyilik yapanların ecrini zâyi etmez.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)
Ebû Ca'fer (a.s.), Bağdat'ta Halife Me'mun'un yanından ayrılıp eşi Ümmü'l-Fazl ile birlikte Medine'ye dönmek istediğinde, Kûfe kapısının caddesine doğru yöneldi.
İnsanlar onu coşkuyla yolcu ettiler. Güneş batarken, Müseyyeb'in evine vardı. Eve yerleştikten sonra mescide gitti. Mescidin bahçesinde bir sedir ağacı (Arabistan kirazı) vardı. Henüz meyve tutmamıştı. İçinde su bulunan bir testi istedi.
Ağacın dibinde abdest aldı. Kalkıp insanlara akşam namazını kıldırdı. Birinci rekâtta Fatiha'yı, ardından Nasr Sûresi'ni okudu; ikinci rekâtta da Fatiha'dan sonra İhlâs Sûresi'ni okudu.
Rükûdan önce kunut duası okudu, selâm verdikten sonra da bir süre oturup Allah'ı zikretti. Sonra namazın takibatını okumadan ayağa kalktı; dört rekât nafile namaz kıldı, sonra takibatı okudu. Ardından iki şükür secdesine gitti, sonra da mescidden çıktı.
Sedir ağacının yanına varınca, insanlar ağacın çok güzel meyveler tuttuğunu gördüler. Şaşırıp kaldılar. Meyveleri yemeye başladılar, hiçbir hamlık olmadığını, son derece tatlı olduklarını gördüler. İmam (a.s.) Medine'ye doğru yola çıktı.
İmam Cevad (a.s.) bu olayda somut bir hadise aracılığıyla insanlara imamlığının delilini sunmuştur.
Şeyh Ebû Bekir b. İsmail'in şöyle dediği rivâyet edilmiştir: "Ebû Ca'fer b. Rızâ'ya (a.s.) dedim ki: 'Bir câriyem var, ağrılardan şikâyet ediyor.'
'Onu bana getir' dedi. Câriye'yi getirdim.
Dedi ki: 'Ey câriye, neren ağrıyor?'
'Dizlerim ağrıyor' dedi.
Bunun üzerine İmam (a.s.) elbisenin üzerinden dizlerini meshetti. Câriye oradan çıkarken hiçbir ağrısı kalmamıştı.
Muhammed b. Umeyr b. Vakid er-Râzî'nin şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
"Ebû Ca'fer b. Rızâ'nın (a.s.) yanına gittim. Yanımda kardeşim de vardı. Şiddetli nefes darlığı çekiyordu. İmam'a (a.s.) bu derdini anlattı. İmam (a.s.) buyurdu ki: 'Allah, hastalığına şifâ versin.'
Sonra onun yanından çıktık. Kardeşim iyileşmişti. Öyle ki, ölünceye kadar bir daha bu hastalıktan şikâyet etmedi.
Muhammed b. Umeyr diyor ki: "Haftada bir böğrümde bir ağrı hissediyordum. Bazı günler bu ağrı şiddetleniyordu. İmam'dan (a.s.) bu hastalığımın son bulması için dua etmesini istedim.
Dedi ki: 'Sana gelince, Allah sana şifâ versin.'
Bir daha bu hastalık bu şiddette tekrarlamadı.
Ali b. Cerir'den şöyle rivâyet edilmiştir: "Ebû Ca'fer b. Rızâ'nın (a.s.) yanında oturuyordum. Câriyelerinden birinin bir koyunu kaybolmuştu. Bir komşuyu tutmuş, 'Koyunu sen çaldın' diye çekiştirerek İmam'ın yanına getirdiler.
Ebû Ca'fer (a.s.), 'Yazıklar olsun size! Bırakın komşunuzu. Koyununuzu o çalmadı. Koyun falancanın evindedir. Oraya gidin ve koyunu oradan çıkarın' dedi.
Hemen dediği eve gittiler ve koyunu oradan çıkardılar. Adamı da tutup dövdüler, üstünü başını yırttılar. Adam ise, 'Koyunu çalmadım' diye yemin edip duruyordu.
Derken Ebû Ca'fer'in (a.s.) evine geldiler. Buyurdu ki: 'Yazıklar olsun size! Adama zulmettiniz. Koyun kendiliğinden onun evine girmişti, onun haberi yoktu.'
Ardından adamı çağırdı ve yırtılan üst başına karşılık olarak ona bir miktar para verdi.
Kâsım b. Hasan'ın şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
"Bir gün Mekke ile Medine arasında bir yerde bulunuyordum. Durumu zayıf bir bedevî yanıma geldi ve benden bir şeyler istedi. Ben de ona acıdım. Bir ekmek çıkarıp ona verdim. Adam yanımdan uzaklaşıp gidince, bir fırtına koptu, başımdaki sarığı uçurdu. Sarı¬ğın nasıl ve nereye gittiğini anlayamadım.
Medine'ye gelince, Ebû Ca'fer b. Rızâ'ya (a.s.) uğradım. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Kâsım! Yolda sarığını mı yitirdin?'
'Evet' dedim.
Buyurdu ki: 'Ey hizmetçi! Sarığını çıkarıp getir.'
Hizmetçi benim sarığımın aynısı olan bir sarığı çıkardı.
Dedim ki: 'Ey Resûlullah'ın oğlu! Bu sarık sana nasıl ulaştı?'
Dedi ki: 'Bir bedevîye sadaka verdin. O da senin bu iyiliğinden dolayı Allah'a şükretti.
Bunun karşılığı olarak da sarığın sana geri verildi. Allah, iyilik yapanların ecrini zâyi etmez.' (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)