O, ashabın en özeliydi ta yaratılışından şahadetine kadar. Evet, onu yani İmam Ali'yi özel kılan bizzat Rabbiydi.
Rabbi, onu öyle bir özelleştirdi ki doğumu Kâbe'de gerçekleşti. Yani gözlerini, Allah'ın evinde dünyaya açtı. Vefatı (şahadeti) ise kulun Allah'a en yakın olduğu an olan secde de gerçekleşti.
Ve de Yüce Allah, İmam Ali'yi, Habibi Muhammed Mustafa için özel kıldı. Habibine yar eyledi, yardımcı eyledi, ilminin varisi kıldı, soyunun varisi kıldı, halife tayin etti, vasisi eyledi.
Öyle ki, Hz. Muhammed (s.a.a) Onun için Musa-Harun benzetmesi yaptı. Yani nübüvvet hariç kendisinde olan bütün özelliklerin Ali'de de olduğunu açıkladı.
Ve dedi ki; "Ali'ye düşmanlık eden bana düşmanlık etmiştir. Bana düşmanlık eden de Allah'a düşmanlık etmiştir. Ali'yi seven beni sevmiştir. Beni seven de Allah'ı sevmiştir."
Bu özellikler ashaptan başka birisinde yoktu. Sadece ona has özelliklerdi. Ve bütün ashap bütün bu gerçeklere şahitti. Bu gerçeği İmam Ali'den dinleyelim;
"Allah Elçisine ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir dereceye ulaştığımı bilirsiniz!
Henüz çocuktum, O, beni korumasına aldı! Bir yalan söylediğimi de, bir kötülük ettiğimi de görmemiştir?
O, bana her gün huylarından birini belleterek ona uymamı buyururdu! Her yıl Hira dağına çekilerek kulluğa koyulurdu! (O zaman) Onu, ben görürdüm, başkası göremezdi!
O gün İslam, Allah Elçisiyle Hatice'nin evinden başkasının evinde yoktu! Ben de, Onların üçüncüsüydüm! Vahiy ve Peygamberlik nurunu görürdüm, Peygamberlik kokusunu alırdım! Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum ve dedim ki; Ey Allah'ın Elçisi! Bu feryat nedir?
Buyurdu ki; "Bu feryat eden şeytandır. Halkın, kendisine kulluk etmesinden artık umudunu kesti! Sen, Benim duyduğumu duymaktasın, gördüğümü görmektesin ama peygamber değilsin! Yardımcımsın ve iyilik üzerindesin, ona ulaşmışsın!" (Hz. Ali, Nehcül Belağa, çev. Kadri Çelik, Tahkik: Seyyid Ali Hüseyni Buhti, 192. Hutbe, s. 280)
Evet, Ali gerçeğini yediden yetmişe bütün Ashap biliyordu. Ama Peygamberimizin vefatı ile pek çoğu bu bildiklerini bir kenara atıp şahsi düşünceleri ile hareket etmeye kalktılar.
Ne demek istediğimi İmam Ali'nin kendi ağzından dinleyelim:
"Hz. Muhammed'in arkadaşlarından, kendilerine emanet verilenler bilirler ki, ben bir an bile Allah'a ve Resulü'ne karşı çıkmadım. Kahramanların geri çekildikleri ve ayakların geride kaldıkları yerlerde Allah, Beni şereflendirdiği bir cesaretle O'nu nefsime ortak yaptım.
Ruhu alındığında Resûlullah'ın başı göğsümün üzerindeydi. Kanı avucuma aktı, yüzüme sürdüm. (Rivayete göre Hz. Peygamber hastalığında biraz kan kustu) O'nu yıkamayı üstlendim. Melekler de yardımcılarımdı. Evde ve avluda bağrışmalar oldu.
Meleklerin bir grubu iniyor, bir grubu yükseliyordu. Gizli sesleri kulaklarımdan ayrılmadı. O'nu mezarına defnedinceye kadar O'na salât getiriyorlardı. Hayattayken ve ölüyken kim O'na, Benden daha layıktır?
Basiretlerinizle gidin. Düşmanlarınıza karşı cihadda niyetleriniz sadık olsun. Kendisinden başka ilah olmadığına yemin olsun ki, Ben doğru yoldayım, onlar ise bâtılın ayak kaydıran yerindedirler. Duyduklarınızı söylüyor, Benim ve sizin için Allah'tan bağışlanma diliyorum." (Nehcü'l-Belağa s. 219, 220)
Yazımı Mevlana'nın dizeleriyle bitireyim:
"Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O susmaz söyler. Ebedî ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı: "Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur?
Ey efendi! Benimle boşuna kavga etme, bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz odur." (Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler c.1, s.3,4,5 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları - Şark İslam Klasikleri 15)
Rabbi, onu öyle bir özelleştirdi ki doğumu Kâbe'de gerçekleşti. Yani gözlerini, Allah'ın evinde dünyaya açtı. Vefatı (şahadeti) ise kulun Allah'a en yakın olduğu an olan secde de gerçekleşti.
Ve de Yüce Allah, İmam Ali'yi, Habibi Muhammed Mustafa için özel kıldı. Habibine yar eyledi, yardımcı eyledi, ilminin varisi kıldı, soyunun varisi kıldı, halife tayin etti, vasisi eyledi.
Öyle ki, Hz. Muhammed (s.a.a) Onun için Musa-Harun benzetmesi yaptı. Yani nübüvvet hariç kendisinde olan bütün özelliklerin Ali'de de olduğunu açıkladı.
Ve dedi ki; "Ali'ye düşmanlık eden bana düşmanlık etmiştir. Bana düşmanlık eden de Allah'a düşmanlık etmiştir. Ali'yi seven beni sevmiştir. Beni seven de Allah'ı sevmiştir."
Bu özellikler ashaptan başka birisinde yoktu. Sadece ona has özelliklerdi. Ve bütün ashap bütün bu gerçeklere şahitti. Bu gerçeği İmam Ali'den dinleyelim;
"Allah Elçisine ne kadar yakın olduğumu, onun katında nasıl bir dereceye ulaştığımı bilirsiniz!
Henüz çocuktum, O, beni korumasına aldı! Bir yalan söylediğimi de, bir kötülük ettiğimi de görmemiştir?
O, bana her gün huylarından birini belleterek ona uymamı buyururdu! Her yıl Hira dağına çekilerek kulluğa koyulurdu! (O zaman) Onu, ben görürdüm, başkası göremezdi!
O gün İslam, Allah Elçisiyle Hatice'nin evinden başkasının evinde yoktu! Ben de, Onların üçüncüsüydüm! Vahiy ve Peygamberlik nurunu görürdüm, Peygamberlik kokusunu alırdım! Ona vahiy gelirken Şeytan'ın feryadını duydum ve dedim ki; Ey Allah'ın Elçisi! Bu feryat nedir?
Buyurdu ki; "Bu feryat eden şeytandır. Halkın, kendisine kulluk etmesinden artık umudunu kesti! Sen, Benim duyduğumu duymaktasın, gördüğümü görmektesin ama peygamber değilsin! Yardımcımsın ve iyilik üzerindesin, ona ulaşmışsın!" (Hz. Ali, Nehcül Belağa, çev. Kadri Çelik, Tahkik: Seyyid Ali Hüseyni Buhti, 192. Hutbe, s. 280)
Evet, Ali gerçeğini yediden yetmişe bütün Ashap biliyordu. Ama Peygamberimizin vefatı ile pek çoğu bu bildiklerini bir kenara atıp şahsi düşünceleri ile hareket etmeye kalktılar.
Ne demek istediğimi İmam Ali'nin kendi ağzından dinleyelim:
"Hz. Muhammed'in arkadaşlarından, kendilerine emanet verilenler bilirler ki, ben bir an bile Allah'a ve Resulü'ne karşı çıkmadım. Kahramanların geri çekildikleri ve ayakların geride kaldıkları yerlerde Allah, Beni şereflendirdiği bir cesaretle O'nu nefsime ortak yaptım.
Ruhu alındığında Resûlullah'ın başı göğsümün üzerindeydi. Kanı avucuma aktı, yüzüme sürdüm. (Rivayete göre Hz. Peygamber hastalığında biraz kan kustu) O'nu yıkamayı üstlendim. Melekler de yardımcılarımdı. Evde ve avluda bağrışmalar oldu.
Meleklerin bir grubu iniyor, bir grubu yükseliyordu. Gizli sesleri kulaklarımdan ayrılmadı. O'nu mezarına defnedinceye kadar O'na salât getiriyorlardı. Hayattayken ve ölüyken kim O'na, Benden daha layıktır?
Basiretlerinizle gidin. Düşmanlarınıza karşı cihadda niyetleriniz sadık olsun. Kendisinden başka ilah olmadığına yemin olsun ki, Ben doğru yoldayım, onlar ise bâtılın ayak kaydıran yerindedirler. Duyduklarınızı söylüyor, Benim ve sizin için Allah'tan bağışlanma diliyorum." (Nehcü'l-Belağa s. 219, 220)
Yazımı Mevlana'nın dizeleriyle bitireyim:
"Allah yolunda gidenler isteyicidirler; Ali istenilendir. Söyleyenler söylerler, susarlar. O susmaz söyler. Ebedî ilim, onun göğsünde parlayıp göründü. Vahyolunanların sırlarını, o hakikat olarak bildi ve bildirdi. Ümmetlere haykırdı: "Allah yolunda Ali, sizin kılavuzunuzdur?
Ey efendi! Benimle boşuna kavga etme, bu böyledir. Hakikat budur ki, hepimiz zerreyiz, güneş odur. Biz hepimiz damlayız, deniz odur." (Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler c.1, s.3,4,5 - Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları - Şark İslam Klasikleri 15)
Akın Aydın / diğer yazıları
- Parası olan kaçırıyor, olmayan kaçıyor / 19.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024
- Hüseyin Baş’tan, Ebu Zer duruşu / 18.03.2024
- Ne yereli! Genel seçim bu genel! / 17.03.2024
- Erdoğan ‘bırakıyorum’… ‘Valla bırakmayız’ / 16.03.2024
- Ehli Beyt’e imanımız, Hz Muhammed’e imandır / 15.03.2024
- CHP’nin kimlik arayışı İsmet İnönü ile başladı / 14.03.2024
- Erdoğan’ın dilinde bu sefer ‘kul hakkı’ var / 13.03.2024
- İnsan kıymetini bildiği şeye sahiplenir / 11.03.2024
- Ramazan’da ahir zaman siyasetçilerine ve hocalarına dikkat / 10.03.2024
- Erdoğan’ın korku ve açlıkla terbiye siyaseti / 09.03.2024