Tecavüz Adası'nda 9. ayin

Soru 1: Cumhuriyet tarihinde en çok kilise açan hükümet hangisidir?

Soru 2: Mevlit Kandilinde, Hıristiyanlara 'kilise açma' sözü veren hangi iktidardır?

Soru 3: Cumhuriyet tarihinde ilk kilise açan başbakan kimdir?

Soru 4: Cumhuriyet tarihinde ilk kilise açan cumhurbaşkanı kimdir?

Soru 5: Hangi hükümet döneminde cami, kiliseye çevrildi?

Bu ve daha fazlası soruların cevabı hep aynıdır!

Diğer taraftan ülkemizde 435 kilise ve sinagog var. 2004'ten sonra açılan kilise evlerin sayısı ise 50 binden fazla.

Buna karşılık ülkemizde 180 bin Hıristiyan, 20 bin civarında da Yahudi ve diğer inanç mensubu vatandaşımız var. 

Açılan kiliselerden birisi de Van Gölü'ndeki Akdamar Kilisesiydi. 1915 yılında kapatılmıştı. Atatürk, İnönü, Menderes, Demirel, Özal açmadı. Çünkü o adanın, o kilisenin tarihini çok iyi biliyorlardı!

İşte o kilise, AKP iktidarının 3 yılında restore edildi. 2007'de ziyarete açıldı. 2010 yılında ise 2 metre boyunda, 110 kilo ağırlığında Hıristiyanlar için simge olan haç getirilerek binaya takılıp, ibadete açıldı.

Sayın Erdoğan bu icraatı 2011'de şöyle anlatıyordu; "Van Gölü'nde Akdamar Ermeni Kilisesi var. Devletin, kendi kasasından bunun restorasyonunu yaptırdık." (yaklaşık 3.5 milyon (trilyon) TL)

Tabi bu süreçleri bizler adım adım milletimize anlattık. Ama kimse oralı bile olmadı. Ne İHL mezunları derneğinden, ne Diyanet Vakfından, ne Habertürk'ün ekran gülü (!) Cübbeli'den ses çıkmadı.

Bir hafta önce bu adada 9. ayin yapıldı. Ayinde Türkiye Ermenileri Patriği Sahak Maşalyan şöyle dedi:

"Bu kilise, bu coğrafyanın bir şaheseri. Dünya'nın göz bebeği, Anadolu'muzdaki zenginliklerimizden bir tanesi. Dünya için önemli bir miras. Böyle bir mekanda bulunmak bize gurur veriyor. Devletimizin sunduğu imkanlarla her sene burada ayin yapıyoruz."

Aynı Maşalyan, Ayasofya'nın ibadete açılmasını da destekleyerek şöyle demişti: 

"Ayasofya ibadete açılsın. Mabet yeterince büyük. Hıristiyanlara da bir alan tahsis edilsin. Dünya dinsel barışımızı, olgunluğumuzu alkışlasın. 

Ayasofya çağın ve insanlığın barış sembolüne dönüşsün. Çok mu ütopik? Zaten hepimiz aynı gök kubbenin altında yapmıyor muyuz ibadetlerimizi? Ayasofya'nın kubbesini de paylaşabiliriz. İtikatlarımız ayrı olsa da aynı tek Allah'a inanmıyor muyuz?"

Bizden başka hiç kimse, 'biz, sizinle aynı ilaha inanmıyoruz' demedi.

Van Gölü'ne dönelim. O kilise bir şaheser mi? Yoksa vahşetin tanığı, vahşilerin organize edildiği yer mi?

Canlı tanıkların anlattıklarını ve kaynaklarda yazanları aktarayım; 

"Kente giren Ermeniler, karşılarına çıkan herkesi kurşuna dizmişti. Can derdine düşen silahsız köylüler, Van Gölü'ne doğru kaçmaya başlamıştı. 

İşte o anda Van ile Akdamar Adası arasında taşımacılık yapan vapurlar imdatlarına yetişmişti. Çaresiz halk, Ermeni zenginlere ait bu vapurlara doluşmuştu. 

Asıl katliam da burada yaşanmıştı. Vapur, gölün tam ortasına gelince Ermeniler, Türk erkeklerini vahşice katledip, cesetlerini suya atmıştı. Kadınlar ise Akdamar'a götürülmüş, ömürlerinin sonuna kadar Ermenilerin tecavüzüne uğramıştı."

"Van Gölü'nün ortalarında, vapurda pusuya yatan Ermeni Çeteleri, insafsızca Türk çocuklarının tamamını keserler ve göle atarlar. Van Gölü'nün suları, Türk'ün kanı ile kırmızıya boyanır.

1.723 masum Müslüman-Türk kadınına tecavüz edildikten sonra katledilerek, onlar da Van Gölü'nün sularına bırakılır ve tecavüz ettikleri kadın-kızlardan 106'sı intihar eder. Ayrıca; genç olanlardan 274'ü de "sürekli tecavüz" maksadıyla bu hain kilisede tutulur." (Arzu Özok 'Tecavüz Adası' yazısından Erciyes Dergisi, Şubat 2012)

Canlı tanıklardan; "Akşam oldu mu bizim içimize Ermeniler gelirdi. 150 tane kadar kadın içinden 10-11 tanesini seçip götürürlerdi. Sabaha kadar bu kadınlara tecavüz ederlerdi. Bu kadınlar öyle olurdu ki kan revan içinde kalır, bırakıldıklarında bacaklarını gere gere yatar, oturamayacak durumda kalırlardı."

Ben utanıyorum. Allah'tan (c.c) af diliyorum.