İnsanımızın gönül ve düşünce dünyasına, İslam'ı yaşanan bir hakikat olarak sunmak, hayatın her safhasında bulduğumuz, gördüğümüz örnek insan Allah Resulünü canlı bir hikmet yumağı ve ölçüler menbaı halinde takdim etmek elbette bir zarurettir. Zira İslam, birçok dönemlerde yaşanan bir gerçek olmaktan çıkarılmaya çalışılmış; sadece üzerinde konuşulan, tartışılan, araştırmalara konu olan değerler hazinesi olmaya terkedilmiş, insanımızla olan bağı koparılmak istenmiştir. İnsan ile İslam arasının açılması için çok ciddi planlar yapılmış ve yapılmaktadır. Neticede; 'inandım' dediği halde inançlarından haberdar olmayan; Rabbini sevdiğini iddia ettiği halde O'na yönelmeyen; dini dava edindiğini ilan ettiği halde canıyla, malıyla, hizmet ve gayretiyle ona sahip çıkmayan; ihmal, tembellik ve güvensizlik belasından kurtulamayan bir nesil gündeme getirilmek istenmektedir.
Asr-ı Saadet aynadırHalbuki İslam'a mümin sahip çıkar. Namazı mümin kılar. Kabe'ye Müslüman yüz sürer. Zikre, ibadete,. taate, hayra, kardeşliğe ancak 'inandım' diyen insan girer. Dün böyleydi, bugün de yarın da böyle olması kaçınılmazdır. Zira, inanmayandan dine sahip çıkması, namaz kılması, oruç tutması, zikretmesi, Hak rızası için çeşitli fedakârlıklara katlanması istenmez. İşte Asr-ı Saadet bu sahiplenmede bize, 'inandım' diyen herkese ayna olmakta, müşahhas örnekler sunmaktadır. Nitekim Kur'an-ı Kerim; "Sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzu edenler ve Allah'ı çok zikredenler için, Allah Resulünde en güzel örnek vardır" (Ahzab, 21) ölçüsünü getirir. Bu örnek, bazen kat'î bir emirdir, bazen tavsiyedir, bazen hikmet ve uyarıcı bir ibrettir...
RAHMETEN Lİ'L-ÂLEMÎN HZ. MUHAMMED (SAV) / Prof. Dr. Haydar BAŞ'ın kaleminden Gönül Sohbetleri