Dünya, ikinci soğuk savaş dönemini yaşıyor. Tabi soğuk savaşın baş aktörleri dünkü gibi Rusya ve ABD. Bu soğuk savaşın ısındırıldığı, güç gösterisine dönüştürüldüğü yer ise İslam Coğrafyası.
Daha önce BOP kapsamında Afganistan, Libya, Mısır, Irak gibi ülkeleri istediği çizgiye çeken ABD, zaten kendi yörüngesinde olan Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Ürdün vs. gibi ülkelerin yönetimlerine de iyi bir ayar verdikten sonra kanlı ellerini Suriye'ye uzattı.
Suriye Devleti, Suriye halkı çok şeylerini kaybettiler ama resmi devleti ayakta. Bunun görünen sebebi bildiğiniz gibi başta Rusya ve İran. Tam yedi yıl oldu. Suriye'de ne ABD kaybetti, ne Rusya. Maddi ve manevi olarak tek kaybeden Müslümanlar, Türkiye ve İslam ülkeleri.
Bildiğiniz gibi Suriye'de en başından beri Rus askeri var, ABD askeri var. Ama savaşan terör örgütleri. Bu iki devlet, sahada karşı karşıya gelmiyor. Masada veya televizyon ekranlarından demeçlerle karşı karşıya geliyorlar.
Aynen soğuk savaş döneminde olduğu gibi Rusya askeri, siyasi ve ekonomik bir adım attığında ABD, hemen bu adıma karşılık bir adım atıyor. ABD bir suçlama yönelttiğinde Rusya, hemen misliyle karşılık veriyor.
Ortada büyük bir taktik savaşı var. ABD ve Rusya'nın bu taktik savaşındaki en büyük kozları ise İslam ülkeleri. Bu ülkeler üzerinden siyasi, ticari ve askeri tehditler yöneltiyorlar birbirlerine.
Ülkemiz ise daha önce sözlü olarak girdiği bu bataklığa şimdi fiili olarak da girdi. Rabbim! Askerimizi korusun.
Şimdiye kadar 3 binden fazla teröristi etkisiz hale getirdik. Birçok köy ve beldeyi teröristlerden temizledik. Hedef Afrin. Sonra Menbiç daha sonra ise 900 kilometrelik bütün Suriye sınırımızın kontrol altına alınması. Saray ve iktidar öyle diyor.
Suriye'de görünen tablo; önümüzde terör örgütleri, biz ilerliyoruz. Amma! Arkamıza, yanımıza bakıyoruz, terör örgütlerine karşı olan ne ABD, ne Rusya ve ne de diğer ülkelerden herhangi birisi yanımızda değil.
Açıklamalara bakıyorsun! Rusya, YPG'ye karşıyım, terör örgütüdür, demiyor. ABD zaten YPG, benim milis gücümdür dedi, diyor.
Diğer taraftan haberlerde Afrin'deki YPG unsurları çekiliyor, denilirken ertesi gün buraya ABD'nin bilmem ne adasında eğitilen teröristler gönderiliyor, haberleri çıkıyor. Bir başka haber de, Afrin'e rejim güçleri aktarılıyor şeklinde.
Tabi biz, Afrin'de olduğumuz için haberler, yorumlar hep Afrin odaklı. Peki, Suriye'nin kalan coğrafyasında neler oluyor? Suriye'nin yer altı kaynaklarını, petrolünü, doğalgazını kim kontrol ediyor? Kimin nerede, hangi hesabı var?
En önemlisi ABD ve Rusya, Esad rejimi ve Suriye paylaşımı noktasında anlaştı mı? Kuzey Suriye yani güney sınırımız, Fırat'ın doğusu sana, batısı bana şeklinde bir anlaşma yapıldı mı?
Eğer Rusya ve ABD, Suriye'yi paylaşım pazarında anlaşırsa Türkiye nasıl bir duruş gösterecek? Göstereceği duruşa ülkemiz ekonomisi, sosyal yapısı, kimliği nasıl tepki verecek?
Görünen o ki, Suriye'de kazanan masada olacak. Ama kaybedenler çoktan belli; Suriye halkı, İslam Devletleri ve Müslümanlar kaybetti. Maddi olarak kaybetti, manevi olarak kaybetti.
Daha önce BOP kapsamında Afganistan, Libya, Mısır, Irak gibi ülkeleri istediği çizgiye çeken ABD, zaten kendi yörüngesinde olan Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Ürdün vs. gibi ülkelerin yönetimlerine de iyi bir ayar verdikten sonra kanlı ellerini Suriye'ye uzattı.
Suriye Devleti, Suriye halkı çok şeylerini kaybettiler ama resmi devleti ayakta. Bunun görünen sebebi bildiğiniz gibi başta Rusya ve İran. Tam yedi yıl oldu. Suriye'de ne ABD kaybetti, ne Rusya. Maddi ve manevi olarak tek kaybeden Müslümanlar, Türkiye ve İslam ülkeleri.
Bildiğiniz gibi Suriye'de en başından beri Rus askeri var, ABD askeri var. Ama savaşan terör örgütleri. Bu iki devlet, sahada karşı karşıya gelmiyor. Masada veya televizyon ekranlarından demeçlerle karşı karşıya geliyorlar.
Aynen soğuk savaş döneminde olduğu gibi Rusya askeri, siyasi ve ekonomik bir adım attığında ABD, hemen bu adıma karşılık bir adım atıyor. ABD bir suçlama yönelttiğinde Rusya, hemen misliyle karşılık veriyor.
Ortada büyük bir taktik savaşı var. ABD ve Rusya'nın bu taktik savaşındaki en büyük kozları ise İslam ülkeleri. Bu ülkeler üzerinden siyasi, ticari ve askeri tehditler yöneltiyorlar birbirlerine.
Ülkemiz ise daha önce sözlü olarak girdiği bu bataklığa şimdi fiili olarak da girdi. Rabbim! Askerimizi korusun.
Şimdiye kadar 3 binden fazla teröristi etkisiz hale getirdik. Birçok köy ve beldeyi teröristlerden temizledik. Hedef Afrin. Sonra Menbiç daha sonra ise 900 kilometrelik bütün Suriye sınırımızın kontrol altına alınması. Saray ve iktidar öyle diyor.
Suriye'de görünen tablo; önümüzde terör örgütleri, biz ilerliyoruz. Amma! Arkamıza, yanımıza bakıyoruz, terör örgütlerine karşı olan ne ABD, ne Rusya ve ne de diğer ülkelerden herhangi birisi yanımızda değil.
Açıklamalara bakıyorsun! Rusya, YPG'ye karşıyım, terör örgütüdür, demiyor. ABD zaten YPG, benim milis gücümdür dedi, diyor.
Diğer taraftan haberlerde Afrin'deki YPG unsurları çekiliyor, denilirken ertesi gün buraya ABD'nin bilmem ne adasında eğitilen teröristler gönderiliyor, haberleri çıkıyor. Bir başka haber de, Afrin'e rejim güçleri aktarılıyor şeklinde.
Tabi biz, Afrin'de olduğumuz için haberler, yorumlar hep Afrin odaklı. Peki, Suriye'nin kalan coğrafyasında neler oluyor? Suriye'nin yer altı kaynaklarını, petrolünü, doğalgazını kim kontrol ediyor? Kimin nerede, hangi hesabı var?
En önemlisi ABD ve Rusya, Esad rejimi ve Suriye paylaşımı noktasında anlaştı mı? Kuzey Suriye yani güney sınırımız, Fırat'ın doğusu sana, batısı bana şeklinde bir anlaşma yapıldı mı?
Eğer Rusya ve ABD, Suriye'yi paylaşım pazarında anlaşırsa Türkiye nasıl bir duruş gösterecek? Göstereceği duruşa ülkemiz ekonomisi, sosyal yapısı, kimliği nasıl tepki verecek?
Görünen o ki, Suriye'de kazanan masada olacak. Ama kaybedenler çoktan belli; Suriye halkı, İslam Devletleri ve Müslümanlar kaybetti. Maddi olarak kaybetti, manevi olarak kaybetti.
Akın Aydın / diğer yazıları
- İnsan ‘kokuşmuş bir sudan’ yaratıldığını bilmiyor mu? / 26.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- Fuhuş kökünden fahiş fiyatlar / 24.04.2024
- Arzusu millî egemenliğe dayanan Türk devleti kurmaktı / 23.04.2024
- Ekrem İmamoğlu’na açık mektup / 22.04.2024
- Erdoğan anlattığı kıssayı bile unuttu / 21.04.2024
- Devletin malı deniz, yiyen ıstakoz / 20.04.2024
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024