Rusya Devlet Başkanı Putin geçen hafta Avrupa'ya yönelik en büyük gaz aktarım merkezini Türkiye'de kurabileceklerini açıkladı.
Aynı konuşmasında bugüne kadar Avrupa'ya gaz aktarımında kullanılan Kuzey Akım 1 boru hattının devre dışı kaldığını hatırlatan Putin, bunun yerine Avrupa'ya Türkiye üzerinden gaz aktarabileceklerini belirtmişti.
Putin söz konusu açıklamasının başına 'Eğer Avrupalı ortaklarımız kabul ederse' şeklinde bir şerh de düşmeyi ihmal etmemişti.
NATO üyesi, Avrupa Birliği (AB) üyeliği için 'sırada' bekleyen ve pek çok açıdan Batı bloğunun bir parçası olan Türkiye'ye Rusya'dan bir gaz aktarım merkezi kurma teklifi gelirken, Avrupalı dostlarımızdan ise tehditler geliyor.
Rusya'nın son teklifi AB için bardağı taşıran son damla oldu anlaşılan.
Çünkü Türkiye'ye aba altında sopa göstermeye başladılar.
Geçen hafta Türkiye'ye gelen bir AB yetkilisinin Ankara'da görüştüğü üst düzey hükümet yetkililerine AB'nin Rusya'ya yönelik yaptırımlarının baypas edilmesine izin verilmemesini talep ettiği ifade ediliyor.
Uzmanların açıklamalarına göre yaptırımların Türkiye üzerinden delindiği kanaati oluşması durumunda AB'nin Türkiye'ye yönelik ilk tepkilerinden biri Gümrük Birliği anlaşması başta olmak üzere ülkemizle ticari ilişkileri gözden geçirmek olabilir.
Yaklaşan seçimler öncesinde ülke ekonomisinde bir sahte bahar havası estirmeyi amaçlayan Ak Parti hükümetinin en son isteyeceği şey bu süreçte AB'yle böyle bir kriz yaşamak olacaktır.
Bu bağlamda Ankara çok istese de Putin'in son teklifinin hayata geçmesi bu konjonktürde pek mümkün değil.
Kaldı ki Ukrayna savaşı sona erse dahi Putin'in 'Avrupa'ya yönelik en büyük gaz aktarım merkezi Türkiye'de kurulsun' teklifine AB'nin yine de sıcak bakacağını hiç zannetmiyorum.
Çünkü hiçbir konuda iplerin Türkiye'nin elinde olmasına rıza göstermeyen AB ülkeleri, gaz tedariki gibi stratejik bir konuda kilit ülkenin Türkiye olmasını asla kabul etmeyeceklerdir.
Bu AB'nin Türkiye konusundaki ikiyüzlü politikasının şaşırtıcı olmayan yansımalarından yalnızca bir tanesidir.
Bakınız 60 yıldan fazladır tam üyelik için Türkiye'yi eşikte bekleten AB'nin genişleme planlarında Ukrayna, Moldova, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya gibi Batı Balkanlardaki ülkeler ve hatta Gürcistan dahi varken ülkemize yer yok.
Bu gerçeği kısa süre önce AB'nin üye sayısının 36'ya çıkması gerektiğini söyleyen Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un sözleri de ortaya koydu.
Scholz, Türkiye'den yıllar sonra AB'ye başvurmuş ya da henüz başvurmamış ülkeleri dahi AB'ye üyelik için sayarken ülkemizin adını dahi anmadı.
Üstelik Scholz'un bu çıkışına AB'den Türkiye'yi hatırlatan hiçbir itiraz da gelmedi.
Bu durum aslında Türkiye'nin artık AB kapılarında oyalanmaktan vazgeçmesi gerektiğini ve kendi ayakları üzerinde durmaktan başka hiçbir seçeneğinin olmadığını göstermektedir.
Ülke olarak hiçbir birliğe ya da pakta yamanmaya ihtiyacımız yok. Ancak her zaman tek bir şeye ihtiyacımız var, bu da yalnız ve yalnız Türkiye'nin çıkarlarını korumak için iş gören siyasetçilerdir.
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024