ABD'nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack Bahreyn'in başkenti Manama'da hafta başında gerçekleştirilen bir forumda yaptığı konuşmada, "Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar iş birliği göreceksiniz" dedi.
Türkiye'nin kalabalık gündeminde hak ettiği şekilde gündemde kalamayan bu açıklamadan kısa zaman sonra 6-7 Kasım'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da dikkat çeken bir enerji buluşması gerçekleşti.
Yunanistan, İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve ABD'nin Enerji Bakanları, Doğu Akdeniz'de bulunan enerji kaynakları için iş birliğini görüştüler.
Bu toplantıda Doğu Akdeniz'de en uzun sahile ve stratejik limanlara sahip Türkiye yoktu.
Doğu Akdeniz'de 1.577 kilometrelik kıyı şeridiyle bölgenin en uzun sahiline sahip ülkesi konumunda olan Türkiye, neden böyle bir enerji toplantısında dışlanıyor?
Ve neden dışlandığımız böyle bir toplantıya karşı hükümetten yeterli tepki gelmiyor?
Atina'daki toplantıda Türkiye'nin yer almaması, jeopolitik dışlanmanın ve enerji diplomasisindeki yalnızlığın bir göstergesi olarak okunabilir.
İlginçtir, Ankara bu konuda neredeyse hiç rahatsızlık duymuyor.
Yoksa bize şaşırtıcı gelen bu stratejik dışlanma, Ankara'daki siyasiler için beklenen bir şey miydi?
Malumunuz Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığı %70'in üzerinde ve bu durum milli güvenliği de tehdit eden bir kırılganlık yaratıyor.
Ülkemizin bu stratejik bağımlılığının çözümü konusunda asla yabana atılmayacak kaynaklara sahip olduğu ispatlanmış olan Doğu Akdeniz coğrafyasındaki kaynaklarımız siyasilerin vazgeçebilecekleri bir şey değil.
Böyle bir karar siyaset üstü bir karardır ve hiçbir hükümet böyle bir kararın altına imza atamaz.
Türkiye başta Mavi Vatan dediğimiz deniz yetki alanlarımızdaki enerji kaynaklarımız olmak üzere, tüm yer altı ve yer üstü kaynaklarınızı devreye koymak ve enerji yoksulluğunu hızla çözüme kavuşturmak zorundadır.
Aksi takdirde enerjide dışa bağımlılığımızın gelecekte bugün olduğundan kat kat fazla bir beka meselesi haline geleceği kesindir.
Ülkemize kurulan jeopolitik tuzaklar, adeta gözümüzün önünde kaynaklarımız pay edilirken seyirci kalınmasına neden olmaktadır. Türkiye, ihtiyacı olan doğalgazın %99'unu, petrolün ise %92'sini ithal ediyor.
Bu bağımlılık sadece ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir zafiyet de oluşturuyor.
Tom Barrack'ın "Türkiye ile İsrail arasında Hazar Denizi'nden Akdeniz'e kadar iş birliği göreceksiniz" açıklaması, Atina'daki toplantıda Türkiye'nin yokluğuyla çelişiyor.
Yoksa bize çelişki gibi görünen şey, aslında değil mi?
Fiili dışlanma ile gölgelenen Barrack'ın ifade ettiği sözde iş birliği, belki de ülkemize hiçbir fayda sağlamadan sadece Türkiye'yi kullanmayı öngörüyor olabilir.
Böyle bir şey Batılı sözde dostlarımızın Türkiye ile geçmişte yaptıkları işbirliklerinin özüne de gayet uygun olacaktır.
- Çağdaş Nemrutların ateşinden hiç korkmadı! / 13.04.2025
- Ya Öcalan cumhurbaşkanı olursa... / 10.04.2025
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024

















































































