Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda gerçekleri hiç bir zaman gizlemeyen Avrupalı bürokratlarının yanısıra, Batı basını da dünyanın gerçek görüşlerini çekinmeden kaleme almaya devam etmektedir.
Son olarak, Almanya'da yayımlanan haftalık Die Ziet dergisi, "Türk Sorunu" isimli yazıda; coğrafi konumu, tarihi geçmişi, dini, kültürü ve zihniyetinden dolayı Avrupa'nın bir parçası olmayan Türkiye için, "Helsinki Zirvesi'nde üyelik statüsünün verilmesi dahi bir hatadır" ifadelerini kullandı.
Yazıda, Hıristiyan ülkeler topluluğa olarak belirtilen AB'ye, "Müslüman Türkiye hiç bir zaman girmemelidir" şeklinde net bir yoruma da yer verildi.
Her fırsatta belirttiğimiz gibi, medeniyetinin temeli Hıristiyanlıkla şekillenmiş Avrupa'nın gözünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Müslüman bir dünyanın başı ve en güçlü temsilcisi olarak görülmektedir.
AB'ye dahil edilmek istenmememizin esas sebebi, bu dinler farkıdır.
Bizim üzerinde fazla durmadığımız bu konu, Batının siyasi, hukuki vs. her sahadaki devlet idaresinde temel ölçüdür.
Çeşitli bahanelerle üyelik statüsünde bekletilen Türkiye ise, yalnızca Avrupa'nın, üzerindeki projelerini gerçekleştirebilmesi için oyalanmaktadır.
Gerçek niyetin ve izlenen stratejinin gizlenmemesine rağmen, ülkemizdeki siyasi iradenin manasız bir teslimiyetçilikle görmez-duymaz-konuşmaz bir tavırla halen bu kapıda umutla beklemesi ise enteresandır.
Tarihi şan, şeref, kahramanlık ve dünya liderliği ile geçmiş bir milletin bugün düşürüldüğü acizlik, Batı'nın yıllardır uyguladığı akılcı yöntemlere Türk siyasetinin gerekli şekilde karşılık veremeyişinden kaynaklanmaktadır.
Tamamı AB yanlısı siyasi kadrolar ve partiler döneminde ülke; gerek iktisadi, gerek siyasi, gerekse hukuki sahalarda büyük bir çöküş sürecine itilmiştir.
Ülkenin taşındığı bu hazin tablodan bıkmış olan halkımız bu sebeple erken seçimi talep etmiş, âdeta, "artık yeter" diyen bir feryatla mevcudun değişmesini istemiştir.
Fakat, 'baraj altı' korkusuyla partilerin seçime gitmeye hiç niyeti yoktur.
Millet iradesini hiçe sayarak, kendilerini garanti altına almanın derdine düşen bu kadrolar, şimdi her ne olursa olsun seçimi erteletmenin hesabındadır.
Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Ertelense dahi, sandık neticede önlerine konulacak, halkımız kendisini bu noktaya taşıyanları oylarıyla cezalandıracaktır.
AB'ci tüm partilerin seçimden kaçtığı bir süreçte Bağımsız Türkiye Partisi ise, seçimi isteyen tek partidir.
Diğerlerinden taban tabana zıt görüşleri ile AB ve IMF karşıtı, yani global sömürünün esiri olmayacak, milli bir duruş sergilemesi sebebiyle halkın yeni umudu olan bu parti, seçimi isteyen tek parti olarak karşımıza çıkıyor.
Milletin isteği olan seçime, milletine önem vererek sahip çıkan bu kadro, diğer partilerden bariz farkları sebebiyle oy oranını gün be gün arttırmaktadır.
Seçimlerin milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, milletin dediğini, isteklerini yapacak kadroların iş başına gelmesini bekliyoruz.
Son olarak, Almanya'da yayımlanan haftalık Die Ziet dergisi, "Türk Sorunu" isimli yazıda; coğrafi konumu, tarihi geçmişi, dini, kültürü ve zihniyetinden dolayı Avrupa'nın bir parçası olmayan Türkiye için, "Helsinki Zirvesi'nde üyelik statüsünün verilmesi dahi bir hatadır" ifadelerini kullandı.
Yazıda, Hıristiyan ülkeler topluluğa olarak belirtilen AB'ye, "Müslüman Türkiye hiç bir zaman girmemelidir" şeklinde net bir yoruma da yer verildi.
Her fırsatta belirttiğimiz gibi, medeniyetinin temeli Hıristiyanlıkla şekillenmiş Avrupa'nın gözünde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Müslüman bir dünyanın başı ve en güçlü temsilcisi olarak görülmektedir.
AB'ye dahil edilmek istenmememizin esas sebebi, bu dinler farkıdır.
Bizim üzerinde fazla durmadığımız bu konu, Batının siyasi, hukuki vs. her sahadaki devlet idaresinde temel ölçüdür.
Çeşitli bahanelerle üyelik statüsünde bekletilen Türkiye ise, yalnızca Avrupa'nın, üzerindeki projelerini gerçekleştirebilmesi için oyalanmaktadır.
Gerçek niyetin ve izlenen stratejinin gizlenmemesine rağmen, ülkemizdeki siyasi iradenin manasız bir teslimiyetçilikle görmez-duymaz-konuşmaz bir tavırla halen bu kapıda umutla beklemesi ise enteresandır.
Tarihi şan, şeref, kahramanlık ve dünya liderliği ile geçmiş bir milletin bugün düşürüldüğü acizlik, Batı'nın yıllardır uyguladığı akılcı yöntemlere Türk siyasetinin gerekli şekilde karşılık veremeyişinden kaynaklanmaktadır.
Tamamı AB yanlısı siyasi kadrolar ve partiler döneminde ülke; gerek iktisadi, gerek siyasi, gerekse hukuki sahalarda büyük bir çöküş sürecine itilmiştir.
Ülkenin taşındığı bu hazin tablodan bıkmış olan halkımız bu sebeple erken seçimi talep etmiş, âdeta, "artık yeter" diyen bir feryatla mevcudun değişmesini istemiştir.
Fakat, 'baraj altı' korkusuyla partilerin seçime gitmeye hiç niyeti yoktur.
Millet iradesini hiçe sayarak, kendilerini garanti altına almanın derdine düşen bu kadrolar, şimdi her ne olursa olsun seçimi erteletmenin hesabındadır.
Ancak korkunun ecele faydası yoktur. Ertelense dahi, sandık neticede önlerine konulacak, halkımız kendisini bu noktaya taşıyanları oylarıyla cezalandıracaktır.
AB'ci tüm partilerin seçimden kaçtığı bir süreçte Bağımsız Türkiye Partisi ise, seçimi isteyen tek partidir.
Diğerlerinden taban tabana zıt görüşleri ile AB ve IMF karşıtı, yani global sömürünün esiri olmayacak, milli bir duruş sergilemesi sebebiyle halkın yeni umudu olan bu parti, seçimi isteyen tek parti olarak karşımıza çıkıyor.
Milletin isteği olan seçime, milletine önem vererek sahip çıkan bu kadro, diğer partilerden bariz farkları sebebiyle oy oranını gün be gün arttırmaktadır.
Seçimlerin milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, milletin dediğini, isteklerini yapacak kadroların iş başına gelmesini bekliyoruz.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002