Cumhuriyetin ilanından önce, 1922 yılında Atatürk, basınla ilgili olarak şunları söylemiştir:
"Basın bir milletin ortak sesidir. Halkı aydınlatan, halka ilham veren, halkın gereksinim duyduğu fikri, gıdayı sunan, özetle halkın ortak hedefi olan mutluluğa doğru yürümesini sağlayan basın bir güç, bir okul ve başlı başına bir rehberdir".
Gerçekten de basının toplumu aydınlatma ve kamuoyu oluşturmadaki rolü azımsanamaz.
Özellikle seçim sürecindeki Türkiye'de siyasi partilerin, yurdun en ücra köşelerine kadar ulaşmaları; kendilerini tanıtabilmeleri yaygın görsel basın organlarıyla sağlanmaktadır.
Her sahada tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temeli üzerine şekillenmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde basın organları da, Atatürk'ün temellerini attığı bu ülkeleri etrafında hareket etmelidir.
Bu sebeple basın mensupları gerçeklerden uzaklaşmadan, Türkiye'nin temel çıkarlarına saygı gösteren, ulusal bilinci kuvvetlendirici tam bağımsızlık esasına saygılı bir yayın politikasını hayata geçirmelidir.
Basın ahlakı açısından temel kıstaslardan biri olan fırsat eşitliğine de bilhassa dikkat edilmesi gereken hassas bir süreçten, seçim sürecinden geçmekteyiz.
Yukarıdaki ilkelere bağlı kalınarak yazılı ve görsel basının her partiye imkan tanıması ve hatta bu ilkelere aykırı programları olan siyasileri ikazları gerekmekte iken istediğimiz tablo pek de Atatürk'ün çizdiği rehber olma vasfına uygun düşmemektedir.
Bazı partiler belirli kanallarla sürekli gündem edilirken ve savundukları politikalar tam bağımsız bir Türkiye projesinden çok uzakken; Cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluş hedeflerine bağlı, problemlerini halledecek bilgi birikimine sahip kadroların adeta üstü örtülmekte; halk ile bağı kesilmeye çalışılmaktadır.
Bu durum öyle ciddi bir noktaya gelmiştir ki, kendi kanallarında yaptıkları seçim anketini, bekledikleri parti kazanamadığı için, sakladıkları kadrolar birinci geldiği için, yayınlayacağız, dedikleri halde ısrarla yayınlanmamaktadırlar.
Basının görevi, medya patronlarına ya da belirli odaklara hizmet değildir.
Halkın sesi olması gereken bu ulvi meslek sahipleri yalnız ve yalnız millet yararına haberleri aktararak, milli birlik ve beraberliğin teminine hizmet etmelidir.
Bu seçimler milletin istediği ile bazı kesimlerin istediklerini ortaya koyacak bir seçim olacaktır.
Zira, milletin isteği, pek çok TV kanalında "1 saniye" bile yer bulamamakta iken, miting meydanlarında on binlerce insanla kucaklaşmaktadır.
Merak ettiğimiz, milletin tarihi, onun oyları ile iktidara geldiğinde, bu yanlı basın organları şimdiye kadar adını duyurmadıkları bu partiyi nasıl haber vereceklerdir?
"Basın bir milletin ortak sesidir. Halkı aydınlatan, halka ilham veren, halkın gereksinim duyduğu fikri, gıdayı sunan, özetle halkın ortak hedefi olan mutluluğa doğru yürümesini sağlayan basın bir güç, bir okul ve başlı başına bir rehberdir".
Gerçekten de basının toplumu aydınlatma ve kamuoyu oluşturmadaki rolü azımsanamaz.
Özellikle seçim sürecindeki Türkiye'de siyasi partilerin, yurdun en ücra köşelerine kadar ulaşmaları; kendilerini tanıtabilmeleri yaygın görsel basın organlarıyla sağlanmaktadır.
Her sahada tam bağımsızlık ve ulusal egemenlik temeli üzerine şekillenmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde basın organları da, Atatürk'ün temellerini attığı bu ülkeleri etrafında hareket etmelidir.
Bu sebeple basın mensupları gerçeklerden uzaklaşmadan, Türkiye'nin temel çıkarlarına saygı gösteren, ulusal bilinci kuvvetlendirici tam bağımsızlık esasına saygılı bir yayın politikasını hayata geçirmelidir.
Basın ahlakı açısından temel kıstaslardan biri olan fırsat eşitliğine de bilhassa dikkat edilmesi gereken hassas bir süreçten, seçim sürecinden geçmekteyiz.
Yukarıdaki ilkelere bağlı kalınarak yazılı ve görsel basının her partiye imkan tanıması ve hatta bu ilkelere aykırı programları olan siyasileri ikazları gerekmekte iken istediğimiz tablo pek de Atatürk'ün çizdiği rehber olma vasfına uygun düşmemektedir.
Bazı partiler belirli kanallarla sürekli gündem edilirken ve savundukları politikalar tam bağımsız bir Türkiye projesinden çok uzakken; Cumhuriyet Türkiye'sinin kuruluş hedeflerine bağlı, problemlerini halledecek bilgi birikimine sahip kadroların adeta üstü örtülmekte; halk ile bağı kesilmeye çalışılmaktadır.
Bu durum öyle ciddi bir noktaya gelmiştir ki, kendi kanallarında yaptıkları seçim anketini, bekledikleri parti kazanamadığı için, sakladıkları kadrolar birinci geldiği için, yayınlayacağız, dedikleri halde ısrarla yayınlanmamaktadırlar.
Basının görevi, medya patronlarına ya da belirli odaklara hizmet değildir.
Halkın sesi olması gereken bu ulvi meslek sahipleri yalnız ve yalnız millet yararına haberleri aktararak, milli birlik ve beraberliğin teminine hizmet etmelidir.
Bu seçimler milletin istediği ile bazı kesimlerin istediklerini ortaya koyacak bir seçim olacaktır.
Zira, milletin isteği, pek çok TV kanalında "1 saniye" bile yer bulamamakta iken, miting meydanlarında on binlerce insanla kucaklaşmaktadır.
Merak ettiğimiz, milletin tarihi, onun oyları ile iktidara geldiğinde, bu yanlı basın organları şimdiye kadar adını duyurmadıkları bu partiyi nasıl haber vereceklerdir?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Abdulkadir Baş / diğer yazıları
- Gerçekleri görebilmek / 05.11.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002
- Ezilen halklar Türk'ün adaletini bekliyor / 03.11.2002
- Türkiye'nin gerçek dostu var mı? / 02.11.2002
- AB, Türkiye'nin kurtuluşu değil, sonudur / 01.11.2002
- Çeçen eyleminin ardından / 31.10.2002
- Milli kaynakları hayata geçirecek irade, milletin iradesidir / 29.10.2002
- Türk'e Türk'te başka dost yoktur / 28.10.2002
- Basının esas görevi / 27.10.2002
- İnsan hakları meselesi / 26.10.2002
- Milletçe aradığımızı bulduk / 24.10.2002