Dünya, ahiretin ekim yeridir
Kalp sahipleri bilir ki, dünya, ahiretin ekim yeridir. Kalp, yere benzer. İman orası için bir tohumdur. Taat ve ibadet ise, su kaynaklarıdır. O akan sular, tohumun bitmesi için kalbin imdadına yetişir, durumunu takviye eder
05.10.2023 21:00:00
Hakan Akkuş
Hakan Akkuş





İmam Gazali Hazretleri buyuruyor ki:
Bil ki ümit için, hal tabiri kullanılması, gelip geçici olduğuna göredir. Aksi halde bu ümit, bir kimsede yerleşince o zaman makam adı verilir.
Bu kısa takdimden sonra deriz: Hal ve makam tabiri, hem korkuda, hem da ümitte aynıdır, ayırt edilmesi için tetkik edilip bakılacak; bir şey kalbe elem ve üzüntü veriyorsa, onun adı korkudur. Bir şey ferahlık veriyorsa, onun da adı ümittir.
Bu duruma göre, ümit, sevilen bir şeyin intizarı sonunda, kalbi rahata erdirendir. Lâkin böyle bir ümidin de birtakım sebebi olmalıdır. Öyle ya, boş yere ümit olmaz.
Beklenen bir şeyin olacağına dair sebepler çoğunluk teşkil ediyorsa, buna ümit adı verilir. Ortada hiçbir sebep yokken bir şey bekleniyorsa, buna ümit değil, gurur demek daha yakışır. Sebeplerin oluşu ve olmayışı, yani beklenen bir şey, hem olabilir, hem de olmayabilir şeklinde bir vasat teşkil ediyorsa, o zaman bu işin adına temenni demek daha yerinde olur.
Buraya kadar anlatılanlar, birçok gerçeği meydana çıkardı.
Kalp sahipleri bilir ki, dünya, ahiretin ekim yeridir. Kalp, yere benzer. İman orası için bir tohumdur. Taat ve ibadet ise, su kaynaklarıdır. O akan sular, tohumun bitmesi için kalbin imdadına yetişir, durumunu, takviye eder.
Dünyaya dalan ve onda istiğrak halinde olan kalp, çorak ve kuru bir yer gibidir. Orada tohumun yeşermesine imkân yoktur.
Kıyamet günü harman yeridir. Orada, yalnız bu âlemde ekim yapanlar, biçim işine girer.
Ekim yalnız iman tohumundan biter. Çorak ve kuru yerde tohum yeşermediği gibi, iyiliğini yitirmiş kalpte huyların kötüleştiği yerde iman ağacı yeşermez.
Bir kimse, Allah'ın fazlına güvenerek, semavî afatın defini diğer müfsit şeylerin dokunmamasını diledikten sonra, pak-temiz, zararlı otları ayıklanmış, suyu var, yağmur yağmış ve daha birçok lüzumlu şeyleri bir araya getirdikten sonra gerekeni yapar, hasat zamanını gözetmeye başlarsa, bu gözetmenin ismine ümit denir.
Şayet bir kimse sert, çorak ve susuz bir yere tohum ekip biçme beklerse, bunun hali gururdur.
Şayet bir kimse toprağı pak, sadece susuz olan bir yere tohum eker; belki yağmur yağar, harman kaldırırım diye beklerse; bunun haline de temenni adı verilir. Burada sana açılan mana şudur:
Bir kimse kalbine iman tohumunu eker, onu taat suyuyla sular ve yeri zararlı otlardan temizlediği gibi, kalbini kötü huylardan temizler, neticeyi hayır olarak beklerse, bu bekleyiş sahibinin haline ümit denir. Bunun dışında hareket edenlere gelince; ya temenni etmekte, ya da gurura kapılıp aldanmaktadırlar.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Bil ki ümit için, hal tabiri kullanılması, gelip geçici olduğuna göredir. Aksi halde bu ümit, bir kimsede yerleşince o zaman makam adı verilir.
Bu kısa takdimden sonra deriz: Hal ve makam tabiri, hem korkuda, hem da ümitte aynıdır, ayırt edilmesi için tetkik edilip bakılacak; bir şey kalbe elem ve üzüntü veriyorsa, onun adı korkudur. Bir şey ferahlık veriyorsa, onun da adı ümittir.
Bu duruma göre, ümit, sevilen bir şeyin intizarı sonunda, kalbi rahata erdirendir. Lâkin böyle bir ümidin de birtakım sebebi olmalıdır. Öyle ya, boş yere ümit olmaz.
Beklenen bir şeyin olacağına dair sebepler çoğunluk teşkil ediyorsa, buna ümit adı verilir. Ortada hiçbir sebep yokken bir şey bekleniyorsa, buna ümit değil, gurur demek daha yakışır. Sebeplerin oluşu ve olmayışı, yani beklenen bir şey, hem olabilir, hem de olmayabilir şeklinde bir vasat teşkil ediyorsa, o zaman bu işin adına temenni demek daha yerinde olur.
Buraya kadar anlatılanlar, birçok gerçeği meydana çıkardı.
Kalp sahipleri bilir ki, dünya, ahiretin ekim yeridir. Kalp, yere benzer. İman orası için bir tohumdur. Taat ve ibadet ise, su kaynaklarıdır. O akan sular, tohumun bitmesi için kalbin imdadına yetişir, durumunu, takviye eder.
Dünyaya dalan ve onda istiğrak halinde olan kalp, çorak ve kuru bir yer gibidir. Orada tohumun yeşermesine imkân yoktur.
Kıyamet günü harman yeridir. Orada, yalnız bu âlemde ekim yapanlar, biçim işine girer.
Ekim yalnız iman tohumundan biter. Çorak ve kuru yerde tohum yeşermediği gibi, iyiliğini yitirmiş kalpte huyların kötüleştiği yerde iman ağacı yeşermez.
Bir kimse, Allah'ın fazlına güvenerek, semavî afatın defini diğer müfsit şeylerin dokunmamasını diledikten sonra, pak-temiz, zararlı otları ayıklanmış, suyu var, yağmur yağmış ve daha birçok lüzumlu şeyleri bir araya getirdikten sonra gerekeni yapar, hasat zamanını gözetmeye başlarsa, bu gözetmenin ismine ümit denir.
Şayet bir kimse sert, çorak ve susuz bir yere tohum ekip biçme beklerse, bunun hali gururdur.
Şayet bir kimse toprağı pak, sadece susuz olan bir yere tohum eker; belki yağmur yağar, harman kaldırırım diye beklerse; bunun haline de temenni adı verilir. Burada sana açılan mana şudur:
Bir kimse kalbine iman tohumunu eker, onu taat suyuyla sular ve yeri zararlı otlardan temizlediği gibi, kalbini kötü huylardan temizler, neticeyi hayır olarak beklerse, bu bekleyiş sahibinin haline ümit denir. Bunun dışında hareket edenlere gelince; ya temenni etmekte, ya da gurura kapılıp aldanmaktadırlar.
(El-Mürşidü'l-Emîn ilâ Mev'izeti'l-Mü'minîn'den...)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.