Hz. Fatıma’nın gençlik yılları
Hz. Fâtıma Resulullah’ın ilgisi ve terbiyesi ile yetişiyordu. Ve büyüdükçe vücut olarak O’na en benzeyen kişi oldu
05.06.2023 18:40:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Hz. Fâtıma Resulullah'ın ilgisi ve terbiyesi ile yetişiyordu. Ve büyüdükçe vücut olarak O'na en benzeyen kişi oldu.
Sahabesinin içinde, O'nun fikirlerini en iyi anlayan ve İslam'ı hayatına en güzel şekilde geçiren kişi de Hz. Fâtıma oldu.
Pek çok hadisle sabittir ki, Hz. Fâtıma Resûlullah'a en çok benzeyen insandır.
Tirmizi'de Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: "Ben, Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma kadar; oturup kalkmasında, davranış, tutum ve vakarında Resûlullah'a benzeyen birisini görmedim."
Ahmed ibn Hanbel, Enes bin Mâlik'den şöyle rivayet eder: "Hiç kimse Hasan bin Ali ve Fâtıma kadar Resûlullah'a benzemiyordu."
Hâkim, Hz. Aişe'den rivayet ediyor: "Ben, Fâtıma kadar konuşmasında ve sohbetinde Resulullah'a benzeyen birisini görmedim. Fâtıma, Resulullah'ın bulunduğu yere geldiğinde, Peygamber O'na 'hoş geldin' der, (sonra) yerinden kalkıp Fâtıma'ya doğru gider; elinden tutup öper ve kendi yerinde oturturdu."
Ümmü Seleme'den şöyle bir rivayet vardır: "Resulullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma, insanlar içinde yüz ve sima olarak Resulullah'a en çok benzeyen kimseydi."
Hz. Aişe'den şöyle nakledilmektedir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) saçından çok öperdi."
Babası ile arasındaki sevgi ve muhabbet çok farklı idi
Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliya'da Ebu Sa'leb El-Haşenî'den şöyle rivayet etmektedir:
"Resûlullah (s.a.v.) yolculuktan döndüğünde mescitte iki rekat namaz kılmayı severdi. Mescitten çıktıktan sonra hanımlarının yanına gitmeden önce mutlaka Hz. Fâtıma'yı (a.s.) görmeye giderdi.
Resûlullah (s.a.v.) yine savaşlardan birinden dönmüştü, mescide gidip iki rekat namaz kıldı; sonra da Hz. Fâtıma'yı görmeye gitti. Fâtıma (a.s.) Resûlullah'ı karşılayarak yüzünü ve gözlerini öpmeye ve ağlamaya başladı.
Resûlullah (s.a.v.), "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Fâtıma, "Senin renginin sarardığını görüyorum" dedi.
Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Fâtıma, Allah (azze ve celle) Babanı öyle önemli bir iş için mebus etmiştir ki; Allah o iş sebebiyle yeryüzünde her bir çadır ve kulübeye izzet veya zillet sokar. Bu işin kapsayışı gecenin her tarafı kapsaması gibidir."
Muhibbuddin Taberî, Hz. Aişe'den şunları naklediyor: "Hz. Resûlullah (s.a.v.) bir gün Fâtıma'nın boğazının altındaki çukurdan öptü."
Ebu Davud, Sünen'inde Resûlullah'ın (s.a.v.) hizmetkârı Sevban'dan nakille şöyle anlatıyor:
"Resûlullah (s.a.v.) yolculuğa çıktığında, ailesinden en son görüştüğü kimse Fâtıma (a.s.) idi ve yolculuktan döndüğünde ilk uğradığı kimse Fâtıma (a.s.) idi."
Hâkim, Ebu Salebe'den nakille anlatıyor: "Resulüllah (s.a.v.) savaştan veya yolculuktan döndüğünde, mescide gider ve orada iki rekat namaz kılardı; sonra Fâtıma'yı (a.s.) görmeye giderdi ve daha sonra hanımlarının yanına gelirdi."
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yanlarında olmadıkları bir vakitte Resûlullah (s.a.v.), Hz. Ali'ye (a.s.) sırasıyla; Allah'ı, Resulü'nü, Fâtıma'yı ve çocuklarını sevip sevmediğini sordu. İmam Ali (a.s.) hepsine "evet" cevabını verdi.
Resûlullah (s.a.v.), "Ya Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört... Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor?" diye sordu. Hz. Ali (a.s.) cevap veremedi. Ve Resûlullah (s.a.v.)'in yanından ayrıldı.
Hz. Fâtıma (a.s.) eşini üzgün görünce sebebini sordu. O da anlattı. Basiret, hikmet ve üstün bir zekaya sahip olan Hz. Fâtıma (a.s.) gülümseyerek:
"Ey Ali, babamın yanına git ve bu soruyu, "Ey Allah'ın Resulü, sağ-sol, ön-arka diye insanın yönleri vardır. Kalbin de böyle cihetleri vardır. İşte ben, Yüce Allah'ı, aklım ve imanımla; sizi ruhum ve imanımla; Fâtıma'yı insanî nefsim ile; çocuklarımı da babalık şefkatimle severim" diye cevaplandır."
Hz. Ali sevinçle kalkarak Resulüllah (s.a.v.)'in yanına gitti ve aynı şekilde sorusunu cevaplandırdı.
Resulüllah (s.a.v.) bu sözlerin Hz. Fâtıma (a.s.)'dan olduğunu anladı. Ve tebessüm ederek:
"Ey Ali! Bu sözler senin değil; ancak peygamber ağacının dalından derilmiş bir meyvedir" buyurdu."
Fâtıma (a.s.) şöyle buyuruyor: "Peygamberin çağırmasını kendi aranızda, bir kısmınızın bir kısmını çağırması gibi saymayın" ayeti indiğinde Ben artık Babama "Baba" diye hitap etmiyordum, 'ya Resulallah' diyordum.
Birkaç defa O'nu böylece çağırdım fakat cevap vermedi. Daha sonra şöyle buyurdu:
"Fâtımacığım bu ayet Senin ve evlatların hakkında nâzil olmamıştır, sen bendensin, ben de sendenim. Bu ayet Kureyş'in mütekebbirleri hakkında nâzil olmuştur. Sen, Beni "baba" diye çağır, Bana, baba de... Çünkü böyle söylemen kalbimi diriltiyor ve âlemlerin Rabbini hoşnut ediyor."
Hz. Aişe'den şöyle nakledilmektedir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtıma'yı saçından çok öperdi."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın babası ile arasındaki ilişki o kadar derin idi ki, hanımları ile arasındaki hukuku bile, yeri geldiğinde, Fâtıma (a.s.) dengeleyebiliyordu.
"Bir gece Hz. Muhammed Bâki Mezarlığı'na gidip orada yatanlar için mağfiret diledi ve ondan sonra da Uhud şehitlerinin kabirlerini ziyaret etti. Onlar için şefaat dilemeye memur edilmişti.
Bu ziyaret sırasında ol Hazreti Resul'e bir baş ağrısı geldi. Mübarek alnını bir bağ ile sıkıca bağladı. Meymune'nin hücresine döndü. İster istemez bu evde kaldı. Sonra, "Yarın Benim gideceğim ev hangisidir?" diye buyurdu.
Hz. Fâtıma (a.s.) Hz. Peygamberi ıstırap içinde bulunca, mü'minlerin anaları olan Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hatunlarına:
"Ey ismet saadethanesinin kadınları" dedi, "Hz. Resul (s.a.v.) rahatsızdır. Her gün bir eve gitmesi zordur. Bir yerde oturup kalmasına razı olun!"
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin pak kadınları bu teklifi kabul etti..."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Fâtıma (a.s.) evlendikten sonra sık sık "Seni kendi yanımda bir eve taşımak istiyorum" buyurmuştur. Evlendiğinde dahi kendi yanından ayırmak istememiştir.
Harise bin Numan ise o sıralarda Medine'de pek çok eve sahipti. Allah Resulü (a.s.) Hz. Aişe ile evleneceği zaman da evini boşaltarak Peygamberimize (s.a.v.) vermişti.
"Hz. Fâtıma (a.s.), Peygamber Efendimize (s.a.v.), 'Hârise b. Numan ile konuşsan da evlerinden birinde oturmamız için bize müsaade etse' dedi.
Resûlullah (s.a.v.), 'Ben, ona böyle bir şey söylemekten hayâ ederim. O daha önce Bana bir ev verdi. Şimdi ondan tekrar böyle bir şey isteyemem' buyurdu.
Allah Resulü (s.a.v.) ile kızı arasında geçen konuşmadan daha sonra haberdar olan Harise b. Numan, hemen Allah Resulü'nün (s.a.v.) yanına geldi ve O'na:
"Ya Resulüllah! Fâtıma'nın (a.s.) Sana yakın bir yerde oturmasını istediğini duydum. Benim şu evim Neccaroğulları'nın Sana en yakın olanı ve en güzelidir.
Ya Resulüllah! Ben de, malım da Allah ve Resulüne (s.a.v.) aidiz. Vallahi, evimi kabul etmeniz, reddetmenizden daha fazla sevindirir beni" diye yalvarırcasına evinin Fâtıma (a.s.) annemize verilmesini istedi.
Allah Resulü (s.a.v.), "Doğru söylüyorsun, Allah hayrını mübarek kılsın!" buyurdu. Daha sonra Hz. Fâtıma (a.s.) bu eve taşınmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Sahabesinin içinde, O'nun fikirlerini en iyi anlayan ve İslam'ı hayatına en güzel şekilde geçiren kişi de Hz. Fâtıma oldu.
Pek çok hadisle sabittir ki, Hz. Fâtıma Resûlullah'a en çok benzeyen insandır.
Tirmizi'de Hz. Aişe'den şöyle rivayet edilmiştir: "Ben, Resûlullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma kadar; oturup kalkmasında, davranış, tutum ve vakarında Resûlullah'a benzeyen birisini görmedim."
Ahmed ibn Hanbel, Enes bin Mâlik'den şöyle rivayet eder: "Hiç kimse Hasan bin Ali ve Fâtıma kadar Resûlullah'a benzemiyordu."
Hâkim, Hz. Aişe'den rivayet ediyor: "Ben, Fâtıma kadar konuşmasında ve sohbetinde Resulullah'a benzeyen birisini görmedim. Fâtıma, Resulullah'ın bulunduğu yere geldiğinde, Peygamber O'na 'hoş geldin' der, (sonra) yerinden kalkıp Fâtıma'ya doğru gider; elinden tutup öper ve kendi yerinde oturturdu."
Ümmü Seleme'den şöyle bir rivayet vardır: "Resulullah'ın (s.a.v.) kızı Fâtıma, insanlar içinde yüz ve sima olarak Resulullah'a en çok benzeyen kimseydi."
Hz. Aişe'den şöyle nakledilmektedir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtıma'yı (a.s.) saçından çok öperdi."
Babası ile arasındaki sevgi ve muhabbet çok farklı idi
Ebu Nuaym, Hilyetü'l-Evliya'da Ebu Sa'leb El-Haşenî'den şöyle rivayet etmektedir:
"Resûlullah (s.a.v.) yolculuktan döndüğünde mescitte iki rekat namaz kılmayı severdi. Mescitten çıktıktan sonra hanımlarının yanına gitmeden önce mutlaka Hz. Fâtıma'yı (a.s.) görmeye giderdi.
Resûlullah (s.a.v.) yine savaşlardan birinden dönmüştü, mescide gidip iki rekat namaz kıldı; sonra da Hz. Fâtıma'yı görmeye gitti. Fâtıma (a.s.) Resûlullah'ı karşılayarak yüzünü ve gözlerini öpmeye ve ağlamaya başladı.
Resûlullah (s.a.v.), "Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Fâtıma, "Senin renginin sarardığını görüyorum" dedi.
Peygamber şöyle buyurdu: "Ey Fâtıma, Allah (azze ve celle) Babanı öyle önemli bir iş için mebus etmiştir ki; Allah o iş sebebiyle yeryüzünde her bir çadır ve kulübeye izzet veya zillet sokar. Bu işin kapsayışı gecenin her tarafı kapsaması gibidir."
Muhibbuddin Taberî, Hz. Aişe'den şunları naklediyor: "Hz. Resûlullah (s.a.v.) bir gün Fâtıma'nın boğazının altındaki çukurdan öptü."
Ebu Davud, Sünen'inde Resûlullah'ın (s.a.v.) hizmetkârı Sevban'dan nakille şöyle anlatıyor:
"Resûlullah (s.a.v.) yolculuğa çıktığında, ailesinden en son görüştüğü kimse Fâtıma (a.s.) idi ve yolculuktan döndüğünde ilk uğradığı kimse Fâtıma (a.s.) idi."
Hâkim, Ebu Salebe'den nakille anlatıyor: "Resulüllah (s.a.v.) savaştan veya yolculuktan döndüğünde, mescide gider ve orada iki rekat namaz kılardı; sonra Fâtıma'yı (a.s.) görmeye giderdi ve daha sonra hanımlarının yanına gelirdi."
Hz. Fâtıma'nın (a.s.) yanlarında olmadıkları bir vakitte Resûlullah (s.a.v.), Hz. Ali'ye (a.s.) sırasıyla; Allah'ı, Resulü'nü, Fâtıma'yı ve çocuklarını sevip sevmediğini sordu. İmam Ali (a.s.) hepsine "evet" cevabını verdi.
Resûlullah (s.a.v.), "Ya Ali! Gönül bir tane, sevgi ise dört... Bir kalbe bu kadar sevgi nasıl sığıyor?" diye sordu. Hz. Ali (a.s.) cevap veremedi. Ve Resûlullah (s.a.v.)'in yanından ayrıldı.
Hz. Fâtıma (a.s.) eşini üzgün görünce sebebini sordu. O da anlattı. Basiret, hikmet ve üstün bir zekaya sahip olan Hz. Fâtıma (a.s.) gülümseyerek:
"Ey Ali, babamın yanına git ve bu soruyu, "Ey Allah'ın Resulü, sağ-sol, ön-arka diye insanın yönleri vardır. Kalbin de böyle cihetleri vardır. İşte ben, Yüce Allah'ı, aklım ve imanımla; sizi ruhum ve imanımla; Fâtıma'yı insanî nefsim ile; çocuklarımı da babalık şefkatimle severim" diye cevaplandır."
Hz. Ali sevinçle kalkarak Resulüllah (s.a.v.)'in yanına gitti ve aynı şekilde sorusunu cevaplandırdı.
Resulüllah (s.a.v.) bu sözlerin Hz. Fâtıma (a.s.)'dan olduğunu anladı. Ve tebessüm ederek:
"Ey Ali! Bu sözler senin değil; ancak peygamber ağacının dalından derilmiş bir meyvedir" buyurdu."
Fâtıma (a.s.) şöyle buyuruyor: "Peygamberin çağırmasını kendi aranızda, bir kısmınızın bir kısmını çağırması gibi saymayın" ayeti indiğinde Ben artık Babama "Baba" diye hitap etmiyordum, 'ya Resulallah' diyordum.
Birkaç defa O'nu böylece çağırdım fakat cevap vermedi. Daha sonra şöyle buyurdu:
"Fâtımacığım bu ayet Senin ve evlatların hakkında nâzil olmamıştır, sen bendensin, ben de sendenim. Bu ayet Kureyş'in mütekebbirleri hakkında nâzil olmuştur. Sen, Beni "baba" diye çağır, Bana, baba de... Çünkü böyle söylemen kalbimi diriltiyor ve âlemlerin Rabbini hoşnut ediyor."
Hz. Aişe'den şöyle nakledilmektedir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) Fâtıma'yı saçından çok öperdi."
Hz. Fâtıma (a.s.)'ın babası ile arasındaki ilişki o kadar derin idi ki, hanımları ile arasındaki hukuku bile, yeri geldiğinde, Fâtıma (a.s.) dengeleyebiliyordu.
"Bir gece Hz. Muhammed Bâki Mezarlığı'na gidip orada yatanlar için mağfiret diledi ve ondan sonra da Uhud şehitlerinin kabirlerini ziyaret etti. Onlar için şefaat dilemeye memur edilmişti.
Bu ziyaret sırasında ol Hazreti Resul'e bir baş ağrısı geldi. Mübarek alnını bir bağ ile sıkıca bağladı. Meymune'nin hücresine döndü. İster istemez bu evde kaldı. Sonra, "Yarın Benim gideceğim ev hangisidir?" diye buyurdu.
Hz. Fâtıma (a.s.) Hz. Peygamberi ıstırap içinde bulunca, mü'minlerin anaları olan Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hatunlarına:
"Ey ismet saadethanesinin kadınları" dedi, "Hz. Resul (s.a.v.) rahatsızdır. Her gün bir eve gitmesi zordur. Bir yerde oturup kalmasına razı olun!"
Peygamber (s.a.v.) Efendimizin pak kadınları bu teklifi kabul etti..."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Fâtıma (a.s.) evlendikten sonra sık sık "Seni kendi yanımda bir eve taşımak istiyorum" buyurmuştur. Evlendiğinde dahi kendi yanından ayırmak istememiştir.
Harise bin Numan ise o sıralarda Medine'de pek çok eve sahipti. Allah Resulü (a.s.) Hz. Aişe ile evleneceği zaman da evini boşaltarak Peygamberimize (s.a.v.) vermişti.
"Hz. Fâtıma (a.s.), Peygamber Efendimize (s.a.v.), 'Hârise b. Numan ile konuşsan da evlerinden birinde oturmamız için bize müsaade etse' dedi.
Resûlullah (s.a.v.), 'Ben, ona böyle bir şey söylemekten hayâ ederim. O daha önce Bana bir ev verdi. Şimdi ondan tekrar böyle bir şey isteyemem' buyurdu.
Allah Resulü (s.a.v.) ile kızı arasında geçen konuşmadan daha sonra haberdar olan Harise b. Numan, hemen Allah Resulü'nün (s.a.v.) yanına geldi ve O'na:
"Ya Resulüllah! Fâtıma'nın (a.s.) Sana yakın bir yerde oturmasını istediğini duydum. Benim şu evim Neccaroğulları'nın Sana en yakın olanı ve en güzelidir.
Ya Resulüllah! Ben de, malım da Allah ve Resulüne (s.a.v.) aidiz. Vallahi, evimi kabul etmeniz, reddetmenizden daha fazla sevindirir beni" diye yalvarırcasına evinin Fâtıma (a.s.) annemize verilmesini istedi.
Allah Resulü (s.a.v.), "Doğru söylüyorsun, Allah hayrını mübarek kılsın!" buyurdu. Daha sonra Hz. Fâtıma (a.s.) bu eve taşınmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hz. Fatıma eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.