İnsanlar ölüm anında ne hisseder?
Ölüm anında hissedilenler, bir bilinmezin kıyısında yürüyen bir yolcunun adımlarına benzer. Her adımda biraz korku, biraz huzur, biraz pişmanlık ve belki de sonsuz bir kabulleniş vardır.
20.09.2025 17:48:00
Bayram ÇOŞGUN
Bayram ÇOŞGUN





İnsanlar Ölüm Anında Ne Hisseder?
Ölüm, insan zihninin belki de en eski ve en derin sorularından birini içinde barındırır: "Ne olur?" Fizyolojik olarak kalp durur, nefes kesilir, beyin aktivitesi son bulur. Ancak bu biyolojik süreçlerin ardında, varlığımızın en mahrem köşelerinde yaşanan duygular ve hisler vardır. Ölüm anı, sadece bir son değil, aynı zamanda derin bir geçiştir. Peki, bir insan o an ne hisseder?
Zaman Algısı Değişir
Birçok ölümden dönen insanın anlattığı ortak deneyimlerden biri, zamanın büküldüğü hissidir. Saniyeler saatlere dönüşebilir. Tüm bir yaşam, anbean gözlerin önünden geçer. Bu sadece anıların rastgele çağrılması değil; kişinin kendi hayatını, seçimlerini ve anlamını sorguladığı bir içsel yolculuktur.
Bedenin Sessizliği, Ruhun Çığlığı
Beden ölürken, fiziksel duyular silinmeye başlar. İlk olarak dokunma hissi azalır, ardından işitme ve görme gelir. Ancak buna rağmen, birçok insan bu anlarda "her şeyi daha yoğun" hissettiğini söyler. Çünkü beden susarken, ruh konuşmaya başlar. Sessizliğin içinde bir farkındalık yükselir; sanki ilk kez gerçekten orada olunuyormuş gibi.
Direniş ve Kabulleniş Arasındaki Salınım
Ölüm anında yaşanan duygular tekdüze değildir. Kimi insanlar büyük bir huzurla ölürken, kimileri korku ve pişmanlıkla mücadele eder. Bu, kişinin hayattaki tutunma biçimine, inançlarına ve hayatla kurduğu bağa göre değişir. İlk başta bir direniş olabilir: "Hayır, henüz hazır değilim." Ama sonra, yavaş yavaş bir kabulleniş baş gösterir: "Tamam, sıra bende."
Yalnızlık mı, Bağlılık mı?
İlginçtir ki ölüm anı aynı anda hem çok yalnız hem de derin bir bağlantı anıdır. Fiziksel olarak yalnız olabilir insan, ama çoğu kişi o anda sevdiği birinin, geçmişten gelen bir figürün ya da "ışık" olarak tanımlanan bilinç dışı bir varlığın varlığını hissettiğini söyler. Bilim buna beynin son anlarındaki tepkisi derken, başka bir bakış açısı bunun "öteye geçişte" bir yardım eli olduğunu savunur.
Bir Son mu, Başlangıç mı?
Ölüm, dışarıdan bakıldığında bir kapanıştır. Ama onu yaşayan için, belki de bir açılıştır. Sınırların kalktığı, zaman ve mekânın anlamsızlaştığı bir eşiktir. Korkunç olduğu kadar merak uyandırıcı, soğuk olduğu kadar da sıcak bir an olabilir. Çünkü ölüm, yaşam kadar gizemlidir.
Ölüm, insan zihninin belki de en eski ve en derin sorularından birini içinde barındırır: "Ne olur?" Fizyolojik olarak kalp durur, nefes kesilir, beyin aktivitesi son bulur. Ancak bu biyolojik süreçlerin ardında, varlığımızın en mahrem köşelerinde yaşanan duygular ve hisler vardır. Ölüm anı, sadece bir son değil, aynı zamanda derin bir geçiştir. Peki, bir insan o an ne hisseder?
Zaman Algısı Değişir
Birçok ölümden dönen insanın anlattığı ortak deneyimlerden biri, zamanın büküldüğü hissidir. Saniyeler saatlere dönüşebilir. Tüm bir yaşam, anbean gözlerin önünden geçer. Bu sadece anıların rastgele çağrılması değil; kişinin kendi hayatını, seçimlerini ve anlamını sorguladığı bir içsel yolculuktur.
Bedenin Sessizliği, Ruhun Çığlığı
Beden ölürken, fiziksel duyular silinmeye başlar. İlk olarak dokunma hissi azalır, ardından işitme ve görme gelir. Ancak buna rağmen, birçok insan bu anlarda "her şeyi daha yoğun" hissettiğini söyler. Çünkü beden susarken, ruh konuşmaya başlar. Sessizliğin içinde bir farkındalık yükselir; sanki ilk kez gerçekten orada olunuyormuş gibi.
Direniş ve Kabulleniş Arasındaki Salınım
Ölüm anında yaşanan duygular tekdüze değildir. Kimi insanlar büyük bir huzurla ölürken, kimileri korku ve pişmanlıkla mücadele eder. Bu, kişinin hayattaki tutunma biçimine, inançlarına ve hayatla kurduğu bağa göre değişir. İlk başta bir direniş olabilir: "Hayır, henüz hazır değilim." Ama sonra, yavaş yavaş bir kabulleniş baş gösterir: "Tamam, sıra bende."
Yalnızlık mı, Bağlılık mı?
İlginçtir ki ölüm anı aynı anda hem çok yalnız hem de derin bir bağlantı anıdır. Fiziksel olarak yalnız olabilir insan, ama çoğu kişi o anda sevdiği birinin, geçmişten gelen bir figürün ya da "ışık" olarak tanımlanan bilinç dışı bir varlığın varlığını hissettiğini söyler. Bilim buna beynin son anlarındaki tepkisi derken, başka bir bakış açısı bunun "öteye geçişte" bir yardım eli olduğunu savunur.
Bir Son mu, Başlangıç mı?
Ölüm, dışarıdan bakıldığında bir kapanıştır. Ama onu yaşayan için, belki de bir açılıştır. Sınırların kalktığı, zaman ve mekânın anlamsızlaştığı bir eşiktir. Korkunç olduğu kadar merak uyandırıcı, soğuk olduğu kadar da sıcak bir an olabilir. Çünkü ölüm, yaşam kadar gizemlidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.