Karadeniz çırpınıyor

Türkiye'deki tüm çiftçilerimiz gibi, Karadeniz insanı da artık anladı ki; BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş beyin yüzlerce bilim adamı tarafından Nobel ödülüne aday gösterilen Milli Ekonomi Modeli'nden başka çare yok...Karadeniz insanı, bu gerçeği geçen haftasonu adeta gözleriyle gördü, elleriyle tuttu. Niye mi?BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş'ın Giresun Başar Otel'deki işadamlarıyla olan programının ardından, Başbakan R. T. Erdoğan Giresun'daydı.Arada mukayese edilmeyecek fark var diyor Giresunlu işadamları.Biri model sahibi bir lider, hesap adamı bir Genel Başkan... Ötekisi ise Başbakanlık koltuğunu meşgul etmesine rağmen çözümü olmayan biri, yetkim yok diye biri, Fındık gibi en stratejik üründe hiçbir "çaresi" olmayan biri, diyorlar.BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, gittiği yerlere Nobel'e aday "milli model"i ile gidiyor, "milli devlet" teziyle gidiyor, çözümüyle gidiyor. Karadeniz'e de öyle gitti.Dünyadaki toplam üretimin yüzde 70'inin ülkemizden sağlandığı Fındık, en stratejik tarım ürünlerimizden biridir, dedi Prof. Dr. Baş... Dolayısıyla fındığın fiyatını belirleyecek olanlar, Hamburg borsası değil, altın gibi fındığı üreten Giresunlulardır, Ordululardır, Adapazarlılardır. Prof. Dr. Baş bunu söyledi.Köylünün-çiftçinin vazifesi üretmek, devletin vazifesi de "ürün ve emeğin karşılığı"nda emisyonu genişletmek, yani "bağımsızlık"tan kaynaklanan en tabii "senyoraj hakkı"nı kullanarak TL basmaktır, dedi BTP Genel Başkanı. Bu "bağımsız devlet olma"nın gereği olan vazifeyi yapmayıp; vatandaşı veya FİSKOBİRLİK'i "ecnebi kredileri"ne ve "yerli tefeciler"in faizli paralarına mahkum edenler, Türk çiftçisine ihanet etmektedirler.Altın gibi fındık ve güzelim çay, vatandaşın elinde ve evinde bulunuyor; hükümet, bunun karşılığını ecnebi kredisi veya yerli tefecilerden aldığı parayla karşılıyor. Bundan daha büyük bir yanlış var mı? BTP lideri işte bu yanlışı sona erdireceğiz müjdesi verdi Karadenizli fındık, çay, tütün üreticilerine.Karadeniz de, artık BTP'ye ve Milli Ekonomi M odeli'ne kilitlendi... Çırpınırken Karadeniz, bu sefer BTP diyor, bu sefer Haydar Hoca diyor.İcranın başındaki Başbakan, 365'ı aşkın milletvekili ile "yasama" ve "yürütme" erkiyle donanmış Erdoğan ise, "Bizim, devlet olarak para verme yetkimiz, hakkımız, imkanımız yok" diyor Giresun'da. Böyle bir cümle kullanılır mı? Böyle bir beyanda bulunulur mu?Bir devletin Başbakanı, "fındığınıza para verme hakkım ve yetkim yok" derse; vatandaş, "kimin hakkı ve yetkisi varsa o gelsin..." demez mi?Giresunlular bunu diyor, Ordulular bunu diyor, 1 kg kuru ot 750 bin lira iken 1 kg çayına 650 bin lira biçilen Rizeliler bunu diyor...Zaten Erdoğan Fındık meselesine vatandaşın sürüklemesi ile "zoraki" girdi. Erdoğan'ın konuşması bazı partililer tarafından, "Fındığı konuş, fındığı..." sözleriyle kesildi Giresun'da. Erdoğan, Fiskobirlik'e lafı getirdi; ama konuştuğu cümleler, "Merd-i Kıptî şecaat arz ederken sirkatin söyler" kabilindendi... "Fiskobirliğin 1,5 katrilyon devlete borcu vardı. Bu borcun 300 trilyonu ise bankalaraydı. Biz bu 1,5 katrilyonun üstüne çizgi çektik. Halbuki Fiskobirliğin tüm mal varlığına el koyabilirdik. Fiskobirlik'i devlete borçlu olmaktan kurtardık" diyor.Erdoğan fındık kabuğunu dolduracak bir laf etmiyor.Şu cümleler IMF'ci ekonomi yönetiminin açmazlarının ve çıkmazlarının tam bir itirafıdır.Fiskobirlik'in devlete borcu varmış; niye? Fındık parası verdi diye mi? Fiskobirlik'in 300 trilyon özel bankalara borcu varmış; niye? Müstahsilin fındık parasını ödemiş; ondan... Yapı Kredi'ye 152.4 trilyon, Pamukbank'a 161.1 trilyon borç.Bundan bahsediyor Erdoğan.Sayın Erdoğan, bu cümleleriyle ne büyük bir yanlışın içinde olduklarını ifade ediyor. Vatandaş altın gibi fındık üretecek; devlet, bu fındığa para vermeyecek. Fiskobirlik, devletin vazifesini yapmayarak oluşturduğu boşluğu doldurarak oradan-buradan, yerli veya ecnebi tefeciden "faizli kredi" bularak vatandaşın fındığına "para" verecek... Erdoğan ise, bu "vahim yanlış"ını görmek yerine, "canım şu kadar borcunuzu sildik" laflarıyla keyif bağışlayacak... El insaf ya hu!Vatandaşın anası-dini ağlayarak ürettiği "altın gibi fındık"tan şu şu ecnebi veya yerli tefecilere "faiz kaymağı" ürettik, vatandaşın alın terini onlara aktardık, demiyor. Devletin basıp vermesi gereken parayı basmadık, onun yerine üretici temsilcilerini bankacıların kapısına sürükledik, bankacılar ve ecnebi sermayedarlar da böylece nemalandılar, demiyor.Bu mantık, Türk ekonomisini batıran mantıktır, bu mantık Türkiye'yi çökerten, vatanı satan, millet ve devletin kaynaklarını ecnebiye peşkeş çeken, sonra da meydanlarda millete keyif bağışlayan mantıktır. BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş, işte bu mantığı kökten kazıdı Milli Ekonomi Modeli ile.Son bir noktaya daha değinip şimdilik sözümüzü toparlayalım.Erdoğan, Türk milletinin önüne çıkacak "kendine devrine ait" hayırlı bir icraatı olmayınca, öncekilerin bazı hizmetlerine konarak pirim devşirmeye kalkışıyor. Nitekim Giresun'da da bunu yaptı. Erdoğan, eski Başbakan Mesut Yılmaz'ın ve bakanların Yüce Divan'da yargılandıkları "otoyol"lardan kendine pirim çıkartmaya çalışıyor, baksanıza Karadeniz Sahil Yolu'na diyor Giresun'da. Aynı yöntemi Mavi Akım'da da uygulamıştı. Mavi Akım projesinin temelini atıp bu günlere getirenler Yüce Divan'da yargılanırken, Erdoğan Samsun'da Rusya lideri Putin ile birlikte Mavi Akım kurdelesi kesmişti.Bütün bu gelişmeler ve çaresiz çırpınışlar, AKP'nin Karadeniz'de de bittiğinin işaretleridir...Bu vesileyle, günümüzün kimi "mandacı yaygın (ulusal !) mütareke medyası" karşısında Milli Mücadele yıllarının duyarlılığı ile adeta Kuvay-ı Milliye medyası gibi hizmeti veren Karadenizimizin yerel medyasına teşekkür etmeyi, Trabzon'da Kadırga'yı, Giresun'da Tempo TV'yi, Ordu'da ORT TV'yi, Samsun'da Kanal S'i ve Klas TV'yi ve ilgililerini şükranla yad etmeyi borç kabul ediyorum. Özellikle Ordu'da bölgesel ve aynı zamanda uydu yayını yapan ORT'den, ağabeyini kaybeden çok sevdiğim muhterem Metin beye başsağlığı diler, ORT'nin sahibi saygıdeğer Osman beye de selam ve hürmetlerimi arz ederim.