Mansur birkaç kez İmam Câfer’i öldürmeye kalkıştı
"Bir ara Safa tepesinin üzerinde bulunuyordum. Baktım İmam Câfer orada bulunuyor. Aşağı inince ben de onunla beraber indim.
O sırada Mansur eşeğin sırtında çıkageldi. Yanında atlara ve develere binmiş askerler vardı.
Askerler İmam Câfer'i sıkıştırmaya başladılar. Hatta atlarını üzerine sürdüler. Ben de kendimi siper ederek onu korumaya çalışıyordum. Askerlerle, İmam arasında kalmıştım. Kendi kendime şöyle dedim:
"Ey Rabbim! Bu senin kulun ve arzındaki en hayırlı mahlukundur. Bunlar ise köpeklerden daha aşağılık kimselerdir. Ve tutup bu değerli insana eziyet ediyorlar."
İmam bana döndü, "Ey Beşir, gözlerini aç da bak" dedi. Baktığımda Allah tarafından bir koruyucu gördüm ki Allah'a yemin ederim, onu vasfedemeyeceğim kadar büyüktü.
İmam buyurdu ki: "Ey Beşir! Bize, senin gördüğün bu nimet verilmiş ama bizim sabretmemiz emredilmiştir. Bu yüzden sabrediyoruz."
Mufaddal b. Ömer'den rivayet edilmiştir:
"Mansur birkaç kez İmam Câfer'i öldürmeye kalkıştı. Onu öldürmek üzere çağırdığında yüzüne bakıyordu. O sırada heybetinden etkilendiği için bir türlü öldüremiyordu.
Ama insanların onun etrafında toplanmalarına izin vermiyordu. Onun da insanların arasında oturmasına engel oluyordu.
İmam hakkında durmadan soruşturma yapıyordu. Onu bu anlamda sıkı bir takibe almıştı.
Öyle ki, insanlar nikah, boşanma gibi dinî bir mesele ile karşılaştıklarında ve bu konuda yeterli bilgiye sahip olmadıklarında gidip bunu İmam'a soramıyorlardı. Bu nedenle birçok kişi eşinden ayrılmak zorunda kalıyordu.
Bu durum İmam Câfer'e bağlı olanlara da çok ağır geliyordu. İmam bu konuyu halletmek istiyordu.
Nihayet Mansur, İmam Câfer'den kendisinden başka hiç kimsede bulunmayan bir şey istedi.
İmam, Peygamberin bir zira uzunluğundaki asasını ona hediye etti. Mansur çok sevindi. Asayı dört parçaya böldürdü. Ve her bir parçasının bir yere bırakılmasını emretti.
Sonra İmam Câfer'e dedi ki: "Sana vereceğim ödül seni hareketlerinde serbest bırakmam, ilmini yayman, senin ve sana bağlı olanların hiçbir engelle karşılaşmamanızdır. Sen hiçbir endişe duymadan otur insanlar senin yanına gelsinler. Ama benim bulunduğum şehirde bulunma."
Böylece İmam Câfer'in ilmi yayılmaya başladı.
Halife Mansur Abbasi ve İmam Câfer'in bulunduğu bir mecliste bir sinek ilginç bir şekilde Mansur'a musallat oldu. Ne yapsa kurtulamıyor, o kovdukça sinek gelip yüzüne konuyordu.
Mansur sineği kovaya çalışırken öfkeyle, "Allah neden şu sineği yarattı sanki?" diye çıkıştı. İmam Câfer hiç beklemeden şu cevabı verdi:
"Zalimlerle zorbaları aciz kılıp küçük düşürmek için."
Abdullah b. Ebu Leyla anlatıyor:
"Mansur ile birlikte Rebeze'de idim. İmam Câfer'i getirmeleri için adam göndermişti. Bu arada Mansur adamlarından birini göndererek beni de çağırdı.
Kapıya yaklaştığımda şöyle dediğini duydum: "Çabuk onu bana getirin, eğer onu öldürmezsem Allah beni öldürsün, eğer onun kanını toprağa içirmezsem Allah benim kanımı toprağa içirsin."
"Kimi kastediyor?" diye nöbetçiye sordum. "Câfer b. Muhammed'i kastediyor" dedi.
Baktım yanında birkaç silahlı adam bulunduğu halde İmam Câfer geliyor. Kapıya geldiklerinde kapı açılmadan önce dudaklarının kıpırdadığını gördüm. Sonra perde açıldı. İmam içeriye girdi.
Mansur onu görünce, "Hoş geldin ey amcamın oğlu, hoş geldin ey Resulûllah'ın oğlu" dedi.
Sonra onu kendi yastığının üzerine yukarıya oturttu. Ardından yemek istedi. Başımı kaldırdım, ona baktım yemeği rahat ve huzurla yediğini gördüm. İmamın bütün ihtiyaçlarını giderdi. Sonra da gedebileceğini söyledi.
İmam dışarı çıkınca dedim ki: "Sana olan bağlılığımı ve onların arasına girmekle nasıl bir sınava tâbi tutulduğumu biliyorsun. Ben de adamın sözlerini, neler dediğini duydum. Ama kapıya doğru gidince dudaklarını kıpırdadığını gördüm. Bir şeyler söylediğinden kuşku duymuyorum. Sonra adamın sana nasıl davrandığını da gördüm. Sakıncası yoksa bana o sözleri öğret. Onların yanına gittiğimde ben de söyleyeyim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)