Allahu Teala, cemâlinin nurundan ilk önce Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in nurunu yarattı. Bu, bir hadis-i kudsi'de şöyle bildirilmiştir: "Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'i yüzümün nurundan halk ettim."Bu durumu, Peygamber Efendimiz de şöyle beyan etmektedir:"Allah, önce ruhumu yarattı... Allah, önce nurumu yarattı... Allah, önce Kalem'i yarattı... Allah, önce Aklı yarattı..."Bunların hepsinden tek şey murad edilmektedir: Hakikat-i Muhammediye, yani Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem'in gerçeği. Durum böyle olunca, ona birtakım adlar takıldı.Nur (ışık) dendi. Çünkü o, celâl sıfatı altında saklı karanlıklardan saftır. Bunu Hak Teala haber verdi: "Allah tarafından size Nur, her şeyi açık anlatan kitap geldi," (Maide, 5:15).Akıl dendi. Çünkü her şeyi idrak ederdi.Kalem dendi. Çünkü ilim onunla yayıldı.Ruh-u Muhammedî, olanların özü, kainatın öncesi ve aslıdır. Bunu Peygamber Efendimiz şöyle anlatır: "Ben Allah'tanım, müminler de bendendir."Ey Aziz,Cenâb-ı Hakk'ın azîz kıldığı ve birçok ilahî nimetlere erme şerefine nail eylediği kimse...Bilesin ki...- "Allahu Teala, dilediğine hidayet eder ve Zat- Nur'una ulaştırır." (24/35)Yukarıdaki cümle bir Âyet-i Kerîme meâlidir. Bir feyz kaynağıdır. O feyz bulutlarından rahmet şimşekleri çaktığını düşün... Neler olacağını tahmin eyle ve:- "Allah rahmetini dilediğine tahsis eder." (3/74)Meâlindeki yüce kelâmın yapacağı inayet sayesinde vuslat rüzgarlarının daima başında döndüğünü de düşün... Anlamaya çalış... Şimdi neler olabileceğini anlatacağız, dinle...Işte o zaman; kalb sahasında ünsiyet (dostluk) reyhanları kokmaya başlar... Ve o reyhanlar, bir cennet bahçesi gibi, boylandıkça boylanır ve etrafa kokular saçmaya başlar... Ve o bahçede:"Ey Yusuf'a olan hasretim." (12/84)Nağmeleri ile şevk bülbülleri ötmeye başlar... Ve sırlar aleminde, iştiyak şuleleri parıldamaya başlar...Artık efkar kuşları, azamet fezasında kanatlanır... Ve çevikliğin son haddiyle uçmaya başlarlar.Bunlara marifet hali ve marifet âlemi adı verilir... Bu âlem uçsuz bucaksız vadilerle doludur. Orada; üstün akla sahip olanlar dahi yolunu bulup devam edemez... Şaşırır... Sonra orada öyle korkulu haller tecelli eder ki...Bir bakarsın, yüce bir heybet eli kalkmış, başında bekliyor... Tepene ha indi; ha inecek... Bu manzara karşısında, kavrayışın temelinden sarsılır...Sonra bakarsın ki, başka bir âlem başlamış... Perdelerin ötesinden sesler yükseliyor... Hem de heybetli sesler... O'na kulak mı dayanır ki? Ve derin manasını sezende yürek mi kalır ki? Tahayyül et:- "Gerçek manasıyla Allah'ı takdir edemediler..." (6/91)