Soğuk savaş yıllarında Batı, Türkiye'yi SSCB sınırında kendisini koruyan ileri karakolu olarak görüyordu. Bu sebeple İncirlik Üssü dahil olmak üzere birçok ABD ve NATO üsleri kurulması, çıkacak muhtemel bir savaşta direkt olarak taraf ve cephe ülkesi olmayı peşinen kabullenmek anlamına geliyordu.
O dönemlerde Türkiye'nin stratejik önemi sık sık dillendiriliyordu. Bu da bizimkilerin koltuklarını kabartıyordu. Bir diğer husus da Türkiye'nin iki de bir Araplara ve diğer Müslümanlara rol model olması konusundaki iltifatlardı.
Gel zaman git zaman ABD, uzak diyarlardan ta burnumuzun dibine kadar gelip yerleşti. Türkiye artık yalnız değildi. ABD, bize rakipler ve alternatifler üretti. Bu rakipleri de bize büyüttürdü. Barzani'ye kırmızı pasaport veren de onu Diyarbakır'da karşılayan da bizdik. Irak bayrağının yanı başına bölgesel Kürt yönetimi bayrağını koymasına da yine biz izin verdik. Böylece kendi dış sorunlarımızı bir manada çözümsüz bir vadiye doğru sürükledik.
Aynı paralelde Suriye politikasında şimdi itiraf edilen vahim hatalar bize her türlü bedeli fazlasıyla ödetti. Ekonomik kayıplarla beraber asla hesap edilmesi mümkün olmayan insani dramlar ve ölümlerin acısını yaşıyoruz. Bölge insanı olarak psikolojik işkencenin her türlüsünü her an hissediyoruz. Zararı hesap edilemeyen devasa büyüklükteki en ciddi kaybımız da stratejik önemimizdir. Irak ve Suriye işgalleri Türkiye'nin stratejik değerini önemli ölçüde azaltmıştır.
ABD, 1990'lı yıllara kadar Ortadoğu'da her şekilde bize mahkûmdu. Ancak Irak'ın işgaliyle bu mahkûmiyet azaldı. Kendini üsler imparatorluğu olarak tanımlayan ABD, bu vasfını pekiştirmek ve Ortadoğu operasyonları için İncirlik Üssü'ne alternatif üsler kurmak amacını taşıyor. Bu üslerle aynı zamanda İran'ı da çevreleme amacını güdüyor.
Günümüzde kale muhasaralarının yerini ülkelerin üslerle çevrelenmesi metodu işlerlik kazanmıştır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki ABD üslerinin varlığının yanında Barzani yönetiminde kurulması planlanan 2. İsrail, Türkiye'nin elini kolunu bağlayacağı gibi stratejik değerini de sıfırla çarpacaktır. ABD, Ortadoğu'da Türkiye'ye olan ihtiyacını minimum bir seviyede tutulabilecektir. Bu sayede Türkiye rahatlıkla gözden çıkarılabilecek ve hedef tahtasına konabilecektir. Bir sabah uyandığımızda ABD, Türkiye'yi teröre destek vermekle suçlayabilir. Peşinden ambargolar ve müdahaleler de olasıdır.
Suriye Savaşının stratejik açıdan en olumsuz sonucu, güney sınırımızın büyük ölçüde ABD tarafından kapatılmasıdır. Bunun anlamı bizim Arap-İslam âlemiyle bağımızın tümüyle kesilmesidir. Bu olumsuzluğun giderilmesinin tek yolu Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasından geçer. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Esad, Suriye devletinin başında kalmalı" ısrarının yegane sebebi budur. Bu saatten sonra Esad'sız bir Suriye demek, İsrail'in istediği parçalanmış ve kantonlara ayrılmış bir coğrafya demektir. İsral'in Esad düşmanlığının asıl sebebi de mevcut şartlar içinde Esad'ın Suriye'nin birliğini sağlayabilecek lider olmasıdır. Çünkü İsrail, güvenliği ve amaçları doğrultusunda paramparça bir Suriye tablosunu temenni ediyor.
O dönemlerde Türkiye'nin stratejik önemi sık sık dillendiriliyordu. Bu da bizimkilerin koltuklarını kabartıyordu. Bir diğer husus da Türkiye'nin iki de bir Araplara ve diğer Müslümanlara rol model olması konusundaki iltifatlardı.
Gel zaman git zaman ABD, uzak diyarlardan ta burnumuzun dibine kadar gelip yerleşti. Türkiye artık yalnız değildi. ABD, bize rakipler ve alternatifler üretti. Bu rakipleri de bize büyüttürdü. Barzani'ye kırmızı pasaport veren de onu Diyarbakır'da karşılayan da bizdik. Irak bayrağının yanı başına bölgesel Kürt yönetimi bayrağını koymasına da yine biz izin verdik. Böylece kendi dış sorunlarımızı bir manada çözümsüz bir vadiye doğru sürükledik.
Aynı paralelde Suriye politikasında şimdi itiraf edilen vahim hatalar bize her türlü bedeli fazlasıyla ödetti. Ekonomik kayıplarla beraber asla hesap edilmesi mümkün olmayan insani dramlar ve ölümlerin acısını yaşıyoruz. Bölge insanı olarak psikolojik işkencenin her türlüsünü her an hissediyoruz. Zararı hesap edilemeyen devasa büyüklükteki en ciddi kaybımız da stratejik önemimizdir. Irak ve Suriye işgalleri Türkiye'nin stratejik değerini önemli ölçüde azaltmıştır.
ABD, 1990'lı yıllara kadar Ortadoğu'da her şekilde bize mahkûmdu. Ancak Irak'ın işgaliyle bu mahkûmiyet azaldı. Kendini üsler imparatorluğu olarak tanımlayan ABD, bu vasfını pekiştirmek ve Ortadoğu operasyonları için İncirlik Üssü'ne alternatif üsler kurmak amacını taşıyor. Bu üslerle aynı zamanda İran'ı da çevreleme amacını güdüyor.
Günümüzde kale muhasaralarının yerini ülkelerin üslerle çevrelenmesi metodu işlerlik kazanmıştır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki ABD üslerinin varlığının yanında Barzani yönetiminde kurulması planlanan 2. İsrail, Türkiye'nin elini kolunu bağlayacağı gibi stratejik değerini de sıfırla çarpacaktır. ABD, Ortadoğu'da Türkiye'ye olan ihtiyacını minimum bir seviyede tutulabilecektir. Bu sayede Türkiye rahatlıkla gözden çıkarılabilecek ve hedef tahtasına konabilecektir. Bir sabah uyandığımızda ABD, Türkiye'yi teröre destek vermekle suçlayabilir. Peşinden ambargolar ve müdahaleler de olasıdır.
Suriye Savaşının stratejik açıdan en olumsuz sonucu, güney sınırımızın büyük ölçüde ABD tarafından kapatılmasıdır. Bunun anlamı bizim Arap-İslam âlemiyle bağımızın tümüyle kesilmesidir. Bu olumsuzluğun giderilmesinin tek yolu Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasından geçer. Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Esad, Suriye devletinin başında kalmalı" ısrarının yegane sebebi budur. Bu saatten sonra Esad'sız bir Suriye demek, İsrail'in istediği parçalanmış ve kantonlara ayrılmış bir coğrafya demektir. İsral'in Esad düşmanlığının asıl sebebi de mevcut şartlar içinde Esad'ın Suriye'nin birliğini sağlayabilecek lider olmasıdır. Çünkü İsrail, güvenliği ve amaçları doğrultusunda paramparça bir Suriye tablosunu temenni ediyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- ‘Ücret - fiyat sarmalı’ saçmalığı / 06.05.2024
- Enflasyonun sorumlusu sabit gelirli değil / 02.05.2024
- Taksim takıntısını bırakın işçinin hakkını savunun / 01.05.2024
- Kime kızalım? / 27.04.2024
- Enişte inişte / 26.04.2024
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024
- Enflasyonun sorumlusu sabit gelirli değil / 02.05.2024
- Taksim takıntısını bırakın işçinin hakkını savunun / 01.05.2024
- Kime kızalım? / 27.04.2024
- Enişte inişte / 26.04.2024
- İran vekil güçlerini ateşe attı / 16.04.2024
- Kamçılı IMF dönemi başladı / 15.04.2024
- Mahkeme kadıya mülk değildir / 09.04.2024
- Türkiye sadece İstanbul'dan ibaret değildir / 08.04.2024
- Erken seçim çağrısı yapılmalı / 05.04.2024