Kafirlikte, alçaklıkta çağ atlayan Muaviye Allah'a rağmen, Allah'ın seçtiği İmam Ali k.v ve İmam-ı Hasan'ı öldürttüler. Muaviye'nin oğlu yezit ise İmam-ı Hüseyin'i Allah'a karşı gelerek emsali görülmemiş şekilde soykırım yaparak şehit etmiştir. Fecr Sûresi'nin 2. ayetinde geçen "on geceye yemin olsun" ifadesinin tefsirinde, ayette geçen on gecenin Muharrem ayının ilk on günü olduğu beyan edilir. İnsanlığın kurtuluş sembolü olan 10 Muharrem günü, 'kan dökülmez, cana kıyılmaz, hiçbir canlının hayatına kast edilmez.' Böyle bir günde yezit'in bu katliamı yapması Allah'a ne kadar düşman olduğunun bir delilidir.
Selman-ı Farisi şöyle anlatıyor: Allah Resulü'nün (sav) Hüseyin'i (as) dizlerinin üzerine oturttuğunu gördüm onu öpüyor ve şöyle buyuruyordu: "Sen büyüksün, büyük birinin oğlusun ve büyük insanların babasısın. Sen imamsın ve bir imamın oğlu ve imamların babasısın. Sen Allah'ın hüccetisin ve Allah'ın hüccetinin oğlu ve Allah'ın hüccetlerinin babasısın ki, bunlar dokuz kişidir ve onların sonuncusu, onların Kaimi (İmam-ı Zaman) olacaktır." (Maktel-i Harezmi)
Doğumu Hz. Peygamber (sav) tarafından annesi, Hz. Fatıma'ya (as) müjdelenen İmam Hüseyin'in (as) adı bizzat Cenab-ı Hak tarafından koyulmuştur. Yezid, şaraba düşkün, maymun ve köpeklere meraklı bir kişi idi. Kendi aile efradı ile ilişkiye girebilecek bir ahlaka sahipti. Halifelik yaptığı 3 yıl içerisinde Resûlullah'ın (sav) "oğlum" dediği İmam Hüseyin'i (as) ve ailesini şehit etmiş, Medine halkını kılıçtan geçirmiş ve Allah'ın evi Kâbe'yi yaktırmıştır. Yezid kendisinden biat istediğinde İmam Hüseyin, ümmetin ayıkması, İslam çizgisinden sapmaların durması ve halifelik kendi hakkı olduğu için biat etmeyerek Medine'yi terk etmiştir.
İmam Hüseyin'in (as) Yezid'e biat etmemesi ile kıyam başlamıştır. Medine'den Mekke'ye geçerken, Ümmü Seleme annemize şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, benim öldürülmüş, kurban edilmiş, haksız yere ve düşmanca katledilmiş olmamı dilemiştir." Matem olmaz, ağlamak olmaz diyen sözüm ona güya İslam alimi geçinen insanların önce İslam'ı en iyi yaşayan bu dini insanlara getiren Resûlullahı (s.a.a) tanısınlar. Dini ondan öğrensinler onu örnek alsınlar. Yezidi, Muaviye'yi, emevilerin uydurduğu ve saraylara kulluk eden din alimlerine bakarak onların heyezanlarını insanlara din diye anlatmasınlar.
İmam Sadık'dan (as) bu konuda şöyle rivayet edilmektedir: "Hüseyin'in (as) başına gelenlerin dışında hiçbir musibete ağlamak yakışık almaz. Hüseyin bin Ali'ye (as) ağlamanın pek büyük fazilet ve sevabı vardır." (Kamil'uz Ziyarat, s.101).
Resûlullah, Hz. Hamza'nın şehit düştüğü haberini almış, fakat onun mübarek cesedini görmemişti. Savaş sonunda şehitler arasında dolaşırken onun feci hâlini görünce dayanamadı. Âdeta kalbinin parçalandığını hissetti. Allah Rasulü (s.a.v) Hz.Hamza'nın mübarek, müberra vücudunu kıble tarafına koydu ve başında durdu. Ağlıyordu Efendimiz.. Kendinden geçecek şiddette ağlıyordu. "Ey Allah Rasûlü'nün amcası, ey Allah'ın Aslanı, ey Rasûlü'nün Aslanı, ey hayır sahibi, ey Hamza, ey zorlukları aşan Hamza, ey Resûlullah'a yönelmiş engellere mani olan Hamza" diyordu. İbn-i Mesud, o anları şöyle anlatıyordu: "Resûlullah (s.a.v)'i Hz. Hamza'ya ağladığı gibi şiddetli ağlarken hiç görmemiştik." (es-Siyretü'l-Halebiyye, II/534).
Hz. Yakup (a.s) Hz. Yusuf için yıllarca o kadar ağladı ki ağlamaktan gözleri kör oldu. Hz. Yusuf sağ olduğu halde yıllarca gözyaşı döktü ve yasını tuttu kendini bir kulübe yaparak oraya hapsederek orda ağlardı. "Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve 'Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım' dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu." (Yusuf 84).
Hz. Muhammed (s.a.a) evladı İbrahim (r.a) 16 aylıkken rahmetli olunca, ağladı, "Göz yaş döker, kalp teessür duyar. Biz, Yüce Rabbimizin râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz" (İbn Sa'd, a.g.e., c.1, s.138; Müslim, Sahih, c.4, s.1808.) buyurdu ve ilave etti: "Vallahi, ey İbrahim! Senin ayrılığın, bizi fazlasıyla mahzun etti!" (İbn Sa'd, a.g.e., c.1, s.138; Müslim, Sahih, c.4, s.1808). "Ey dağ! Eğer bendeki üzüntü sende olsaydı, muhakkak, yıkılmış, gitmiştin! Fakat biz, Allah'ın bize emrettiğini söyleriz: 'İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn." (Belâzurî, Ensabü'l-Eşref, c.1, s.452).
Hasan ile Hüseyin benim evimde Resûlullah'la oynadıkları sırada, Cebrâil nazil oldu. Eliyle Hüseyin'e işaret ederek, "Ey Muhammed, ümmetin bu çocuğunu öldürecektir" dedi.
Ümm-ü Seleme diyor ki: "Bu sırada Peygamber ağlamaya başladı ve Hüseyin'i bağrına basarak, bana hitaben şunu söyledi: 'Bu toprak senin yanında emanet kalsın.' Daha sonra Peygamber o toprağı koklayarak, 'Bu toprak bela ve musibet kokuyor' dedi." (El Kifayet-u li Hafiz-il Kenci, s.279, Zehair-ul Ukba, s.147, Hasais-ul Kubra, c.2, s.125, Sirat-us Seviyy, s.94, Mecmau-z Zevaid, c.9, s.118-119).
Ağlamak gayet insani bir duygudur. Ağlamak sevdiğinden ayrılmak ve ona hasret kalarak hüznlenmektir. Allah'a isyan değildir. Hz. Muhammed (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine ve İmam-ı Hüseyin'e yapılan haksızlıkları, soykırıma verecek cevabı olmayan Allah'ın düşmanı Muaviye ve yezit severler konuyu saptırmak için ağlamak olmaz diyerek konuyu kapatmaya çalışıyorlar. Neden Allah'ın seçtiği ile değil de Allah'ın seçtiğine razı olmayarak isyan ederek Allah'ın sevdiği seçtiği kullarını katleden insanları rehber seçiyorsunuz. Bunun tek cevabı var, sizler şu bedduaya muhatap olmuş soyun tohumlarısınız. Resûlullah (s.a.a): "Ey Allah'ım, Hüseyin'e yardımda bulunmayanları zelil et, onu öldürenleri öldür ve onları dilediklerinden mahrum kıl."( Kenz-ul Ümmal, c.6, s.223, El Fusul-ül Mühimme, s.154, Savik-ul Murika, s.115, Maktel-ül İmam-is Sibt-iş Şehid, s.163).
Selman-ı Farisi şöyle anlatıyor: Allah Resulü'nün (sav) Hüseyin'i (as) dizlerinin üzerine oturttuğunu gördüm onu öpüyor ve şöyle buyuruyordu: "Sen büyüksün, büyük birinin oğlusun ve büyük insanların babasısın. Sen imamsın ve bir imamın oğlu ve imamların babasısın. Sen Allah'ın hüccetisin ve Allah'ın hüccetinin oğlu ve Allah'ın hüccetlerinin babasısın ki, bunlar dokuz kişidir ve onların sonuncusu, onların Kaimi (İmam-ı Zaman) olacaktır." (Maktel-i Harezmi)
Doğumu Hz. Peygamber (sav) tarafından annesi, Hz. Fatıma'ya (as) müjdelenen İmam Hüseyin'in (as) adı bizzat Cenab-ı Hak tarafından koyulmuştur. Yezid, şaraba düşkün, maymun ve köpeklere meraklı bir kişi idi. Kendi aile efradı ile ilişkiye girebilecek bir ahlaka sahipti. Halifelik yaptığı 3 yıl içerisinde Resûlullah'ın (sav) "oğlum" dediği İmam Hüseyin'i (as) ve ailesini şehit etmiş, Medine halkını kılıçtan geçirmiş ve Allah'ın evi Kâbe'yi yaktırmıştır. Yezid kendisinden biat istediğinde İmam Hüseyin, ümmetin ayıkması, İslam çizgisinden sapmaların durması ve halifelik kendi hakkı olduğu için biat etmeyerek Medine'yi terk etmiştir.
İmam Hüseyin'in (as) Yezid'e biat etmemesi ile kıyam başlamıştır. Medine'den Mekke'ye geçerken, Ümmü Seleme annemize şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, benim öldürülmüş, kurban edilmiş, haksız yere ve düşmanca katledilmiş olmamı dilemiştir." Matem olmaz, ağlamak olmaz diyen sözüm ona güya İslam alimi geçinen insanların önce İslam'ı en iyi yaşayan bu dini insanlara getiren Resûlullahı (s.a.a) tanısınlar. Dini ondan öğrensinler onu örnek alsınlar. Yezidi, Muaviye'yi, emevilerin uydurduğu ve saraylara kulluk eden din alimlerine bakarak onların heyezanlarını insanlara din diye anlatmasınlar.
İmam Sadık'dan (as) bu konuda şöyle rivayet edilmektedir: "Hüseyin'in (as) başına gelenlerin dışında hiçbir musibete ağlamak yakışık almaz. Hüseyin bin Ali'ye (as) ağlamanın pek büyük fazilet ve sevabı vardır." (Kamil'uz Ziyarat, s.101).
Resûlullah, Hz. Hamza'nın şehit düştüğü haberini almış, fakat onun mübarek cesedini görmemişti. Savaş sonunda şehitler arasında dolaşırken onun feci hâlini görünce dayanamadı. Âdeta kalbinin parçalandığını hissetti. Allah Rasulü (s.a.v) Hz.Hamza'nın mübarek, müberra vücudunu kıble tarafına koydu ve başında durdu. Ağlıyordu Efendimiz.. Kendinden geçecek şiddette ağlıyordu. "Ey Allah Rasûlü'nün amcası, ey Allah'ın Aslanı, ey Rasûlü'nün Aslanı, ey hayır sahibi, ey Hamza, ey zorlukları aşan Hamza, ey Resûlullah'a yönelmiş engellere mani olan Hamza" diyordu. İbn-i Mesud, o anları şöyle anlatıyordu: "Resûlullah (s.a.v)'i Hz. Hamza'ya ağladığı gibi şiddetli ağlarken hiç görmemiştik." (es-Siyretü'l-Halebiyye, II/534).
Hz. Yakup (a.s) Hz. Yusuf için yıllarca o kadar ağladı ki ağlamaktan gözleri kör oldu. Hz. Yusuf sağ olduğu halde yıllarca gözyaşı döktü ve yasını tuttu kendini bir kulübe yaparak oraya hapsederek orda ağlardı. "Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve 'Ey Yusuf'a karşı (artan dayanılmaz) kahrım' dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu." (Yusuf 84).
Hz. Muhammed (s.a.a) evladı İbrahim (r.a) 16 aylıkken rahmetli olunca, ağladı, "Göz yaş döker, kalp teessür duyar. Biz, Yüce Rabbimizin râzı olacağı sözden başkasını söylemeyiz" (İbn Sa'd, a.g.e., c.1, s.138; Müslim, Sahih, c.4, s.1808.) buyurdu ve ilave etti: "Vallahi, ey İbrahim! Senin ayrılığın, bizi fazlasıyla mahzun etti!" (İbn Sa'd, a.g.e., c.1, s.138; Müslim, Sahih, c.4, s.1808). "Ey dağ! Eğer bendeki üzüntü sende olsaydı, muhakkak, yıkılmış, gitmiştin! Fakat biz, Allah'ın bize emrettiğini söyleriz: 'İnnâ lillah ve innâ ileyhi râciûn." (Belâzurî, Ensabü'l-Eşref, c.1, s.452).
Hasan ile Hüseyin benim evimde Resûlullah'la oynadıkları sırada, Cebrâil nazil oldu. Eliyle Hüseyin'e işaret ederek, "Ey Muhammed, ümmetin bu çocuğunu öldürecektir" dedi.
Ümm-ü Seleme diyor ki: "Bu sırada Peygamber ağlamaya başladı ve Hüseyin'i bağrına basarak, bana hitaben şunu söyledi: 'Bu toprak senin yanında emanet kalsın.' Daha sonra Peygamber o toprağı koklayarak, 'Bu toprak bela ve musibet kokuyor' dedi." (El Kifayet-u li Hafiz-il Kenci, s.279, Zehair-ul Ukba, s.147, Hasais-ul Kubra, c.2, s.125, Sirat-us Seviyy, s.94, Mecmau-z Zevaid, c.9, s.118-119).
Ağlamak gayet insani bir duygudur. Ağlamak sevdiğinden ayrılmak ve ona hasret kalarak hüznlenmektir. Allah'a isyan değildir. Hz. Muhammed (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine ve İmam-ı Hüseyin'e yapılan haksızlıkları, soykırıma verecek cevabı olmayan Allah'ın düşmanı Muaviye ve yezit severler konuyu saptırmak için ağlamak olmaz diyerek konuyu kapatmaya çalışıyorlar. Neden Allah'ın seçtiği ile değil de Allah'ın seçtiğine razı olmayarak isyan ederek Allah'ın sevdiği seçtiği kullarını katleden insanları rehber seçiyorsunuz. Bunun tek cevabı var, sizler şu bedduaya muhatap olmuş soyun tohumlarısınız. Resûlullah (s.a.a): "Ey Allah'ım, Hüseyin'e yardımda bulunmayanları zelil et, onu öldürenleri öldür ve onları dilediklerinden mahrum kıl."( Kenz-ul Ümmal, c.6, s.223, El Fusul-ül Mühimme, s.154, Savik-ul Murika, s.115, Maktel-ül İmam-is Sibt-iş Şehid, s.163).
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020