Söz ola götüre başı
Söz ola bitire savaşı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz (Y.E.)
Günlerdir referandum kampanyası yürütülüyor. Bu oluşum, demokrasinin bir gereğidir. Toplumun karşısına çıkmak, toplumla bütünleşmek ve kendi tezini toplumla paylaşmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Biz toplum olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından beri demokrasi savaşı veriyoruz. Bazen başarılı olduk, bazen o toplumsal savaşı kaybettik. 200 yıllık bir uğraşa rağmen demokrasimizi yerine oturtamadık. Darbelerle muhtıralarla demokrasimizin önünü kesenler oldu. Ama kör topal da olsa birçok ülkeye örnek olacak biçimde yönetim biçimimizi devam ettirdik.
Bugünün kampanyası, meydanlarda halka seslenmenin temelinde bir Anayasa değişikliğini toplumla tartışmaktır. Doğrularını, yanlışlarını topluma sunmak ve toplumdan oy istemektir. Bu yaklaşım için de kimsenin diyeceği bir şey yok.
Elbette ki benim de bir görüşüm ve sandığa atacağım oyun rengi bellidir. Ben herkesin görüşüne saygı duyduğum gibi toplum da evet diyenlere veya hayır diyenlere saygılı olmalıdır. Evet öne geçecekse keşke ezici çoğunlukla önde olsa!.. Çünkü yüzde 91 evetle kabul edilen Darbe Anayasası kabulünden şu ana kadar hep tartışıldı ve defalarca değişime uğradı. Az farkla kabul gören bir Anayasa toplumsal birliği sağlayamaz. Çünkü Anayasalar toplumların uzlaşma senetleridir.
Benim esas üzerinde duracağım konu kullanılan dildir, üsluptur. Siyasi partilerin ve devletin üst düzeyinde görev yapan sayın liderler veya parti sözcüleri, iki düşünüp bir konuşmalıdırlar. Ne yazık ki kendilerinin de inanmadıkları ama toplumun kulağına hoş gelen sözler söylenmekte ve toplum gerilmektedir.
Eski bakanlardan Nimet Çubukçu, kendi partisinin kampanyasını eleştirirken, "Kampanya çalışmalarında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir tartışma sergilenmelidir" diyor. Doğru demiyor mu? Hukuku hiçe alacaksak, birbirimize saygılı olamayacaksak anayasanın bazı maddelerini değiştirsek ne olur değiştirmezsek ne olur.
Düşünün bir taraf, "Hayır" diyen insanları terörist, FETÖ'cü, vatan haini ilan edecek; diğer taraf da evet diyenleri vatan haini, demokrasi düşmanı, satılmışlıkla suçlayacak. Bu, 80 milyonluk bir ülkeye yakışmıyor.
Piramidin tepesindekiler sözlerine dikkat etmezlerse tabandakiler birbirlerini yerler. Toplumda çıkacak her kavga, Allah korusun her cinayetin vebali meydanlarda toplumu kışkırtan kişilere ait olacağı bir gerçektir.
Biz de oldum olası lider diktatörlüğü vardır. Parti lideri ne derse vekilleri onu kabul etmek hatta alkışlamak zorundadır. Çünkü o kişiyi Meclis'e o lider taşımıştır. Bir lider düşünün ki beraber olduğu zaman göklere çıkardığı kişinin konuşmasını beğenmez veya o kişi, partisinden ayrılırsa o göklere çıkardığı vekilini veya parti üyesini yerin dibine batırmaktadır. O zaman size kim inanır ki?
Bu millet sandığınız kadar cahil değildir. Bu toplumu ayrıştırmak, ötekileştirmek isteyenlere gereken dersi mutlaka verir. Onun için önümüzde az zaman kaldı, lütfen konuşmalarımıza, ithamlarımıza dikkat edelim. Aksi takdirde kılıç yarası geçer de dil yarası kalır ve yüz yüze gelince de utanırız.
Unutmayalım ki, "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır."
Söz ola bitire savaşı
Söz ola ağulu aşı
Yağ ile bal ede bir söz (Y.E.)
Günlerdir referandum kampanyası yürütülüyor. Bu oluşum, demokrasinin bir gereğidir. Toplumun karşısına çıkmak, toplumla bütünleşmek ve kendi tezini toplumla paylaşmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Biz toplum olarak 19. yüzyılın ikinci yarısından beri demokrasi savaşı veriyoruz. Bazen başarılı olduk, bazen o toplumsal savaşı kaybettik. 200 yıllık bir uğraşa rağmen demokrasimizi yerine oturtamadık. Darbelerle muhtıralarla demokrasimizin önünü kesenler oldu. Ama kör topal da olsa birçok ülkeye örnek olacak biçimde yönetim biçimimizi devam ettirdik.
Bugünün kampanyası, meydanlarda halka seslenmenin temelinde bir Anayasa değişikliğini toplumla tartışmaktır. Doğrularını, yanlışlarını topluma sunmak ve toplumdan oy istemektir. Bu yaklaşım için de kimsenin diyeceği bir şey yok.
Elbette ki benim de bir görüşüm ve sandığa atacağım oyun rengi bellidir. Ben herkesin görüşüne saygı duyduğum gibi toplum da evet diyenlere veya hayır diyenlere saygılı olmalıdır. Evet öne geçecekse keşke ezici çoğunlukla önde olsa!.. Çünkü yüzde 91 evetle kabul edilen Darbe Anayasası kabulünden şu ana kadar hep tartışıldı ve defalarca değişime uğradı. Az farkla kabul gören bir Anayasa toplumsal birliği sağlayamaz. Çünkü Anayasalar toplumların uzlaşma senetleridir.
Benim esas üzerinde duracağım konu kullanılan dildir, üsluptur. Siyasi partilerin ve devletin üst düzeyinde görev yapan sayın liderler veya parti sözcüleri, iki düşünüp bir konuşmalıdırlar. Ne yazık ki kendilerinin de inanmadıkları ama toplumun kulağına hoş gelen sözler söylenmekte ve toplum gerilmektedir.
Eski bakanlardan Nimet Çubukçu, kendi partisinin kampanyasını eleştirirken, "Kampanya çalışmalarında insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü önceleyen bir tartışma sergilenmelidir" diyor. Doğru demiyor mu? Hukuku hiçe alacaksak, birbirimize saygılı olamayacaksak anayasanın bazı maddelerini değiştirsek ne olur değiştirmezsek ne olur.
Düşünün bir taraf, "Hayır" diyen insanları terörist, FETÖ'cü, vatan haini ilan edecek; diğer taraf da evet diyenleri vatan haini, demokrasi düşmanı, satılmışlıkla suçlayacak. Bu, 80 milyonluk bir ülkeye yakışmıyor.
Piramidin tepesindekiler sözlerine dikkat etmezlerse tabandakiler birbirlerini yerler. Toplumda çıkacak her kavga, Allah korusun her cinayetin vebali meydanlarda toplumu kışkırtan kişilere ait olacağı bir gerçektir.
Biz de oldum olası lider diktatörlüğü vardır. Parti lideri ne derse vekilleri onu kabul etmek hatta alkışlamak zorundadır. Çünkü o kişiyi Meclis'e o lider taşımıştır. Bir lider düşünün ki beraber olduğu zaman göklere çıkardığı kişinin konuşmasını beğenmez veya o kişi, partisinden ayrılırsa o göklere çıkardığı vekilini veya parti üyesini yerin dibine batırmaktadır. O zaman size kim inanır ki?
Bu millet sandığınız kadar cahil değildir. Bu toplumu ayrıştırmak, ötekileştirmek isteyenlere gereken dersi mutlaka verir. Onun için önümüzde az zaman kaldı, lütfen konuşmalarımıza, ithamlarımıza dikkat edelim. Aksi takdirde kılıç yarası geçer de dil yarası kalır ve yüz yüze gelince de utanırız.
Unutmayalım ki, "Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır."
Ekrem Yazar / diğer yazıları
- Atatürk Gençlik ve Spor Bayramı / 20.05.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023
- Ulusal günümüz ve çocuklarımız / 24.04.2023
- Neden köy enstitüleri? / 19.04.2023
- Lider olmak kolay mı? / 06.04.2023
- Doğru paylaşmak / 27.03.2023
- Bir ulusun direnişi (18 Mart) / 20.03.2023
- Okullarımız / 13.03.2023
- Önemli olan sistemdir / 01.03.2023
- İnsan olmak / 20.02.2023
- Dağ başını duman aldı / 12.02.2023